Paramiliter yapılarla bağlantılı bir sosyal medya kullanıcısı, tartıştığı Hazım Ölmez’i, 2009 yılında Beytüşşebap’ta Ferhat Ediş ile birlikte katledilen amcası Necman Ölmez’i hatırlatarak tehdit etti
Geçtiğimiz günlerde iki sosyal medya kullanıcısı arasında yaşanan bir tartışmaya ait kimi paylaşımlarda, 2009’da Şırnak’ta işlenen iki cinayetin perde arkasındaki faillere dair önemli bilgileri açığa çıkardı. Paramiliter yapılarla bağlantılı bir sosyal medya kullanıcısı, tartıştığı Hazım Ölmez’in kimlik bilgilerini ifşa edip, 2009 yılında Şırnak Beytüşşebap’ta Ferhat Ediş ile birlikte öldürülen amcası Necman Ölmez’i hatırlatarak tehdit etti.
“Karasakal” rumuzlu @bureauofeconomy adlı hesap kullanıcısı ile çevresi tarafından bilindiği adıyla “Azad Olmez” rumuzunu kullanan Hazım Ölmez arasında özel mesajlaşma ile başlayan tartışma doğrudan sayfalarına taşındı. Bu tartışma sırasında “Karasakal” rumuzlu kullanıcı, kimlik bilgilerini ifşa ettiği “Azad Olmez” rumuzlu kullanıcının ailesine dair “Gerçek adı Hazım Ölmez. Kardeşi, Ferhat, gerilla. Leş olmuş. Hazım da eski bir devlet mensubu. Neyse ki atıldı artık. : )”, “Bir de Beytüşşebap’ta az kalmadım zamanında”, “Bunun 2009 yılında kafasına sıkılan amcasını biliyorum. Dünya küçük” ve “Bunun eskiden araştırma görevliliği yaptığı üniversiteye kadar buldum. Biraz da devlete kayıtları var diye öyle oldu” şeklinde paylaşımlarda bulundu.
Uzun süre Beytüşşebap’ta kaldığını söyleyip, tartıştığı kişinin kimlik ve aile bilgilerini paylaşan “Karasakal” rumuzlu kullanıcının “Bunun 2009 yılında kafasına sıkılan amcasını biliyorum” dediği kişi, 25 Temmuz 2009 yılında Ferhat Ediş ile birlikte katledilen Necman Ölmez. Şırnak’ın Uludere ilçesi’ne bağlı Andac köyünde ikamet eden Ölmez ve Ediş, kapatılan Demokratik Toplum Partisi (DTP) üyesiydi.
Öldürülmüş olarak bulundular
Hayvancılıkla uğraşan iki isim, Kato Dağı’nda binlerce kişinin katılımıyla gerçekleştirilen Koyun Kırkma Kültür ve Doğa Festivali’ne (Berxbir) katılmak üzere gittikleri Beytüşşebap’ta, kendilerine telefon açıp, “Satılık koyunlar var. Gelin pazarlık yapalım” diyen kişiyle buluşmak üzere bindikleri pikapları ile arkadaşlarının yanından ayrıldıktan sonra ertesi gün Hamdi Pınar deresi mevkiinde arazide öldürülmüş halde bulundu. Göğüslerine birer kurşun sıkılan Ölmez ve Ediş’in başları taşla ezilmiş, cenazelerinin üzeri otlarla örtülmüştü. İşlenen bu cinayetlerle ilgili Beytüşşebap Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmada Necman Ölmez ve Ferhat Ediş’e ait kayıp cep telefonlarını kullandığı tespit edilen Sevê Akdoğan adlı kadın Cizre’de gözaltına alındı.
Cinayetleri itiraf etti
Kadının, telefonları kendisine hediye ettiğini söylediği eşi Zeki Akdoğan, o sıra askerliğini yaptığı Ankara Gölbaşı’nda gözaltına alınarak Beytüşşebap’a getirildi. Alınan ilk ifadesinde cep telefonunu koruculardan satın aldığını söyleyen Akdoğan, sonrasında yer aldığını itiraf ettiği cinayetleri tüm ayrıntıları ile anlattı. Zeki Akdoğan, sanıklardan Mücahit Yiğit’in kendisine gelerek Hüsnü Akdoğan için bir iş yapmasını istediğini belirterek, sonrasında yaşananları şöyle anlattı: “İş tehlikeliyse karışmayacağımı söyledim ancak Mücahit Yiğit bana işin bir tehlikesinin olmadığını söyledi. Bunun üzerine ben de kabul ettim. Bana 5 bin TL vereceklerini söylediler. Daha sonra bir gün sonra buluşmak üzere ayrıldı. Öbür gün belirttiğimiz saate buluştuk. Hüsnü Akdoğan’ın dolmuşu bizi aldı. Arabaya bindiğimde ben, Mücahit Yiğit, Hüsnü Akdoğan, A. Rehber Akdoğan, Nasır Akdoğan, Yunus Akdoğan ve kar maskeli oldukları için tanımadığım 3 kişi daha vardı. Kar maskeli kişilerin elinde kaleşnikof marka silah vardı. Hüsnü bana bu kişileri aramamı ve Hamdipınar mevkisine çağırmamı söyledi. Gelen kişileri Hamdipınar mevkiinin 300 metre yukarısında bulunan yere götürmemi istedi. Onları alarak diğer 8 kişinin yanına götürdüm. Hüsnü Akdoğan, Ölmez ve Ediş ceviz ağacının altında konuşmaya başladılar. Bir süre sonra sesleri yükselmeye başladı ve kavgaya tutuştular. Daha sonra İhsan Acer zayıf olan kişiyi bıçaklamaya başladı. Bunun üzerine Cemil Oğurlu da ateş etti. Olayın korkusuyla başka kimin ateş ettiğini bilmiyorum. Daha sonra beni tehdit ederek cenazeleri bir çukura atmaya yardım etmemi istediler. Cenazelerin üstündeki eşyaları aldıktan sonra cenazeler çukura atıldıktan sonra üzerini otlarla örttük. Üzerlerinde çıkan telefonları da Hüsnü ‘senin olsun’ diyerek bana verdi.” Bu anlatımlar ile gözaltına alınan aralarında korucu başlarının da olduğu 6’sı korucu 9 kişi, cinayeti para yüzünden işlediklerini, cinayetlerin siyasi bir yönünün olmadığını iddia etti.
Ses kaydında ortaya çıktı
Fakat Zeki Akdoğan’ın işlenen cinayetler sonrası yakını Abdurrahman Akdoğan olduğu anlaşılan kişiyle yaptığı telefon görüşmesine ait ses kaydı, cinayetlerin arkasındaki asıl gücü gösterdi. Zeki Akdoğan ile yakını Abdurrahman Akdoğan arasındaki o görüşmede şu diyaloglar yaşanmıştı:
Z.A.: Yani ben bu olayı yaptım, ettim, kapattım. Kimsenin ruhu duymadı. Çünkü devlet bizimledir, diğerlerinin haberi olmazdı zaten.
A.A.: Sana bir soru soracağım ama yüreğine girmesin, bir şüphen olmasın ya da bir korkun. Benimki sadece bir merak. Bu iki adamın suçu neydi? Hain miydiler yoksa para için miydi? Ya da başka suçları mı vardı?
Z. A.: Yok yok para yok iki yıldır dosyaları hazırlanmış ve ölüm emirleri verilmişti. Çünkü ikisi partiliydi. Abisi ROJ TV ile konuşmuştu ve Çeman Karakolu’nda bulunan bir rütbeli hakkında konuşmuştu. Tehdit falandan bahsetmişti. Bir de bu ikisi berxbir gününün sabahı berxbire giderken yine Çeman karakolundaki komutanla tartışmışlar. Komutan onlara berxbire gitmemelerini söylemiş. Onlar da gideceğiz demişler. Bundan dolayı da komutan onları ‘Giderseniz görürsünüz’ diye tehdit etmiş. Ve onlar gitmişler. Sonra haber geldi, bu olay yapılacak dendi.
A.A.: Devletin haberi vardı yani?
Z.A.: Evet evet devletin haberi olmaz olur mu?
A.A.: Çünkü devlet isterse telefon dinlemesini yapar ve hemen olayı çözer diyorduk. Mutlaka devletin haberi var.
A.A.: Peki senin arkadaşların nereye gittiler. Karakola mı?
Z.A.: Onlar, Derê Avê’ye gidip diğer grupla buluşup gittiler.
A.A.: Kontrol noktasına, karakola geçtiler. Yani devlet kimin hangi saati nerde geçirdiğini bilir. Arabalar noktadan geçerken kayıt altına alınıyorlar.
Z. A.: Ya zaten devletin haberi var. Bizi görmezden gelir. Ayrıca bizim ekipte bir adam var. Kontrol noktalarında bir kağıt gösteriyor ve hemen geçiyoruz. Kimse durduramıyor. Bizdeki adam böyle bir adamdır.
A.A.: Peki parmak izin arabada kalmadı mı? Eldiven mi kullandınız?
Z.A.: Yok valla hiçbir şey kullanmadım. Zaten kısa bir süre kullandım. Bilemiyorum.
A.A.: Yani diyorsun devletin haberi var.
Z.A.: Devletin haberi olmasa böylesi olaylar zor yapılır.”
Asıl faillere dokunulmadı
Bu görüşmede faillerden Zekeriya Akdoğan’ın, işlenen cinayetlere dair “devletin haberi var” demesine rağmen sadece korucu olan tutuklu sanıklar İhsan Acer, Cemil Oğurlu, Zeydan Acer, Hüsnü Akdoğan, Yunus Akdoğan, A. Rahber Akdoğan ile tutuksuz sanıklar Mücahit Yigit, Zeki Akdoğan ve Nasir Akdoğan hakkında dava açıldı. Cinayetin perde arkasındaki asıl isimlere ise uzanılmadı. Haklarında Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılama sonucu 9 sanık hakkında ‘tasarlayarak birden fazla kişiyi öldürmek’ suçundan 2’şer kez müebbet hapis, ‘iştirak halinde hırsızlık yapmak’ suçundan da 10’ar ay hapis cezaları verildi.