Geçen yıl yaşamını yitiren sol hareketin öncü isimlerinden Teslim Töre’yi kızı Sidenur Töre’den dinledik: ‘Babam Nurhak Dağı’nda aynı uyku tulumu içinde sırt sırta uyuduğu Sinan’la beraber yatmak istedi, dediğini yaptık’
Gülcan Dereli
68 Kuşağı devrimci hareketin önemli isimlerinden Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıyla birlikte Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nu kuran (THKO), sonrasında THKO MB ve Türkiye Komünist Emek Partisi (TKEP) kurucularından olan Teslim Töre, siyasi sürgün olarak yaşadığı İsviçre’nin Bern kentinde 24 Kasım 2019’da yaşamı yitirdi. Ciddi sağlık sorunları yaşayan ve kanser tedavisi gören Töre, Beau-Site Hastanesi’nde bir yıl önce bugün sabah saat 5.25’de vefat etti. Bern’de yapılan tören babasının cansız bedenin başında söylediği türkü ile ağıt yakan kızı Sidenur Töre ile babasını ve anılarını konuştuk.
Yumurta seremonisi
Babasıyla 3 yaşına kadar aynı evi paylaşabildiklerini dile getiren Sidenur Töre, “Özgürken dışarıda sadece 3 yıl geçirebildik. 3 yaşından sonra da ilişkimiz cezaevinde geçen baba-kız olduk biz. En küçük çocuğu olarak en uzun cezaevi ziyaretleri ve içeriye girebildiğim için en uzun ziyaretler benim oluyordu. Diğer çocuklarına nazaran. Benim geleceğim günler belli olduğu için açık görüş bazen 15 tatil olduğunda daha da uzun kalıyordum. Geleceğim belli olduğu için babam önden bir hazırlık yapardı. Traş olurdu mesela, sakalları batmasın diye böyle sinek kaydı bir traş olurdu, gerçekten hiç batmazdı. Babamın sakalının uzun olduğunu hiç hatırlamıyorum. Ve rafadan yumurtayı çok sevdiğim için yumurtamı hazır ederdi. Benim üstüm aranırken o kapıların ardındayken babam yumurtayı büyük ihtimal yemekhanenin mutfak bölümünde yapardı. Ben kapıdan girdiğimde masada kızarmış ekmekle beraber hazır olurdu. Rafadan yumurtam beni bekliyor olurdu. Açlıktan, tokluktan değil o bizim artık bir seremonimizdi” diyor.
‘Saatlerce oynardık’
Uzun yıllar babasını sadece cezaevinde görebildiğini anlatan Sidenur Töre, “Büyüdükçe kendim aslında yiyebiliyordum ama babamın bana yedirmesinden çok çok hoşlandığım için onun yedirmesini istiyordum. Cezaevine en son gittiğim yaş 11’di; o gün bile babam elleriyle yedirmişti. Babamla aramızda 51 yaş var ama aramızdaki iletişim 51 yaş gibi değildi. Hep yaşımız yakın gibi iletişimimiz oluyordu Sağmacılar’da. Benimle oyun oynamak bile onun için hiç dert değildi. Oynardı, beni kırmazdı. Dışarıda bir yakınımdan kız tavlası öğrenmiştim. Babamın kağıt, tavla, okey gibi bu tarz oyunların hiçbiri ile bir bağı, ilgisi, bilgisi olmasına rağmen beni kırmadı, benimle kız tavlası oynadı. İçeride tavlayı görmüştüm ondan dolayı çok öğrenmek istemiştim. Babamla oynarız diye öğrenmiştim. Hemen babama o kız tavlasını öğrettim. Çok heyecanlı ve mutlu olduğumu görünce de saatlerce benimle sıkılmadan, ben sıkılana kadar oynardı. Hatta bir gün Ergun yoldaş kulağıma eğilip kızım artık yeter biraz ara verin sonra yine oynarsınız diye kısaca uyarıları olmuştu. Sonra o hevesim geçti ama dediğim gibi babam ne istersem kısıtlı imkanlarda cezaevi koşullarında yapmaya gayret ederdi her zaman” diye kaydediyor.
‘Kendinden bahsederdi’
Babasının yurtdışında sürgünde olduğu için 3 yıl göremediğini anlatan Sidenur Töre, “Cezaevi sürecinden sonra da sürgün olarak İşçviçre’ye gitti. Oradaki görüşmelerimiz de de elimden geldiği kadar çok gitmeye çalıştım. Orada da vakit geçirmeye çalıştım. En küçük çocuğu olduğum için aramızdaki yaş farkından babamın hep en küçüğüydüm. Babam büyüdüğümü hiç hissettirmiyordu bana. 16 yaşında gittiğimde birden boyum da atmıştı, bir 3 yıl beni görmüyordu. Sadece telefonla konuşuyorduk. İlk defa o zaman işte sen çok büyümüşsün çok güzel bir kadın olmuşsun deyip, daha fazla kendinden bahseden bir baba olmaya başladı. Geçmişinden, yaptıklarından, hayatından daha çok konuşur olduk. Ondan öncesine kadar hep beni dinlemeyi severdi babam. Benim hayatımla ilgili, okulumla, yaşantımla ilgili annemle olan ilişkimi, hep benim hayatımı merak ederdi. Kendi hayatını pek anlatmazdı. Ama 18 yaşımdan sonra babamla çok daha farklı bir iletişimimiz olmaya başladı” diye belirtiyor.
‘Çok geniş bir aileyiz’
Babasına karşı farkındalığının daha fazla olmaya başladığını anlatan Sidenur Töre, “Tabi ki babamın sadece benim babam değil birçok insanın babası, abisi, yoldaşı, kardeşi, belki dostu, ahbabı olduğunu büyüdükçe görebildim. Çok geniş ve büyük bir ailede olduğumu da büyüdükçe anladım. Çok büyük bir bağ vardı zaten. Evet uzaktaydı, cezaevindeydi, bir arada yaşadığımız bir ev olmadı maalesef 3 yaşından sonra ama en azından beraber olduğum vakitler beni mutlu etti. Her zaman gurur ve onur duydum Teslim Töre’nin kızı olmaktan, çok önemli, çok gurur ve mutluluk verici. Bir de onunla paylaşımlarımız daha fazla derinleştikçe benim bağım da çok kuvvetlendi” diyor.
‘Annem cesaretlendirdi’
Babasının sağlık sorunlarını kendisi ile paylaşılmadığını belirten Sidenur Töre, “Ben babamı ziyarete diye gitmiştim. Sağlık durumunun çok bilgisi verilmemişti. O yüzden her şey hızlı gelişti benim açımdan. 24 Kasım sabahı saat 5.25’te gözlerini yumdu. Aklının fikrinin burada olmasına rağmen yaşamak zorunda olduğu ülkede son gününü yaşamak ve son nefesini vermek zorunda kaldı. Ve o günün akşamında babamın yoldaşı Tuncay yoldaştan tören ile ilgili bir öneri geldi. En küçük kızı olarak ve meslek olarak konservetuar mezunuyum mesleki olarak da, sen törenin sonunda kürsüye çıkıp bir türkü okusan nasıl olur diye bir fikir ortaya attı. Ben ilk başta yapamam dedim. Bana biraz zor gelmişti o an. Düşünmemi istedi, tarihi bir an olur, gerçekten de öyle oldu. Sonra annemle paylaştım. Annem de çok güzel olur harika olur, deyip beni cesaretlendirince tabi ki de yaparsın” diyerek babasının sevdiği uzun havayı söylemeye karar verdiğini anlatıyor.
‘Sevdiğimi Evren aldı’
Babasından daha önce dinlediği uzun havayı söyleme fırsatı bulduğunu anlatan Sidenur Töre, şöyle anlatıyor: “Bana da sonra çok unutulmaz bir an olacak gibi geldi ve ‘Tuncay yoldaş tamam okuyacağım’ dedim. Sonra ne okuyacağıma düşünmeye başladım. Sonra annem yine imdadıma koştu ve babamın daha önceki yıllarda söylediği uzun havayı hatırlattı. Ben de İsviçre’de bir akşam dinleme fırsatını yakalamıştım. Pencereden kar geliyor. Aman annem gurbet bana zor geliyor. Sevdiğimi eller aldı. Orijinalinde böyleyken babam o kelimeyi değiştirip sevdiğimi Evren aldı diye okumuştu. Çok eski yıllarda da öyle okurmuş. Sevdiğimi ülkesinin yerine koyarak, bu uzun havayı böyle okurmuş. Annem bu hikayeyi anlatıp onu da anlatırsın ve sonrasında bu uzun havayı okursan bence çok harika olur dedi.”
Babamla okurmuş gibi…
Kendisi için o anın çok zor olduğunu ifaden eden Sidenur Töre, “Evet yaparım dedim ama o kadar da kolay olmuyor bazen. Törenin tamamını dinledim, sonra kürsü sırası bana gelince bu anekdotu paylaştım ve uzun havaya girdim. Uzun havaya girerken sanki babamla beraber okuyormuşum gibi hissettim o an. Sadece gözümü kapadım aslında haykırma gibi oldu. İnanılmaz bir andı benim için. Gözümü açtığımda da -zaten çok kalabalık bir tören olmuştu- bütün salon o ana kadar kendini bir şekilde tutan bütün yoldaşları, büyükten küçüğe baktığımda herkes gözyaşlarını tutamıyordu. Gerçekten Tuncay yoldaşın dediği gibi tarihi bir an olmuş oldu. Yapabildiğim için o anı yaşadığımız için hep beraber tüm yoldaşları, izleyen izlemeyen herkesle o anı yaşatabildiğimiz için çok umutluyum ve gururluyum. O gün o uzun havayı gerçekten ağıt yakıyormuşçasına söylemiş oldum. O gün, o an, o hissiyat kesinlikle böyleydi” diyor.
Devletin ilk torpili
Sinan Cemgil’n olduğu mezarlığa defnedilmesine dair vasiyeti de bizimle paylaşan Sidenur Töre, şöyle devam ediyor: “Babamın Türkiye’ye defnedileceği kesinleştikten sonra babamın yoldaşları tören için toplandıktan sonra babamın Nurhak Dağı’nda aynı uyku tulumu içinde sırt sırta uyuduğu ve o gün gelirse de Sinan’la beraber yan yana yatmak isterdim diye geçmiş zamanda söylediği cümleden hareketle bunu bir vasiyet olarak kabul edip buradaki yoldaşları işlemlere başladı. Devlet de ilk defa torpil yaptı. Ve kapalı da olan ve dolu denilen Karaahmet Mezarlığı’nda, Sinan Cemgil’in kabrinin hemen yakınında bir kişilik o yeri babam için tahsis etmiş oldu.”
Yoldaşlarında isim!
Sidenur Yuçe’nin isminin hikayesini de bizimle paylaşan Sidenur Töre, “Babamın ve annem birlikte uğraşıp koyduğu babamın güzel yoldaşlarının isimlerin ilk harflerinden oluşuyor ismim. Sinan Cemgil’in S’si, Hüseyin İnan’ın İ’si, Deniz Gezmiş’in DE’si, Nurhak Dağı’nın Nur’u olarak Side Nur tam ismi birleşmiş oluyor isimlerden. Bir de göbek adım var. Yusuf Aslan’ın YU’su, Saim Çelen’in -teğmen Ali çok genç yaşta Filistin’de şehit düşmüş- ÇE’si Sidenur Yuçe olarak koymuş babam ve annem adımı” diye anlatıyor.
Teslim Töre kimdir?
1939 Malatya doğumlu. 1963’te TİP’e üye oldu. 1965’te Akçadağ İlçe Başkanlığı’na seçildi. Aynı sürede, Malatya’da çıkartılan yerel gazetede (Haşhaş) baş muhabirlik yaptı. Yazmış olduğu yazılardan dolayı yargılandı. 1969’da yayınlanmış bir bildiriden dolayı, altında imzası bulunan 6 arkadaşı ile birlikte tutuklanıp, Malatya Cezaevi’ne kondu. 3 ay sonra yapılan ilk duruşmasında tahliye oldu.
Aynı yıl yapılan milletvekili seçimlerinde, Malatya’da “bağımsız sosyalist” milletvekili adayı oldu. Seçim sırasında anti-demokratik olduğunu öne sürerek adaylıktan çekildi.
Deniz Gezmiş ve arkadaşları ile THKO’nun kuruluşunda yer aldı. Nurhak’larda Sinan Cemgillerin katledilmesinin ardından Suriye’ye geçti. Şam’daki Filistin Kurtuluş Örgütü ile (FKÖ) ilişkiye geçti. Suriye’de Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu Mücadelede Birlik (THKO/MB) adlı bir kitapta topladı. Arkadaşlarıyla birlikte THKO/MB adında bir örgüt kurdu. Örgüt sonrasında silah bırakmayı kararlaştırdı.
1 Mayıs 1980’de THKO/MB yapmış olduğu Kongre ile, Türkiye Komünist Emek Partisi’ni (TKEP) kurarak kendini feshetti. Türkiye’de yapılan TKEP’inin bu kuruluş kongresinde, Teslim Töre, TKEP’nin Genel Sekreterliği’ne seçildi.
12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası tekrar yurtdışına çıktı.
1982’de 8 Türk ve Kürt örgüt ve partisinin içinde yer aldığı Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi’nin (FKBDC) kuruluşunda yer aldı. TKEP adına bu cephenin yönetiminde yer aldı.
Bunu takip eden süreçte, 1984’te Sol Birlik adında, 7 Kürt ve Türk parti ve örgütünün içinde yer aldığı bir platformun kuruculuğunda ve yönetiminde yer aldı.
Ağustos 1988’de tekrar Türkiye’ye döndü. 5 yıl İstanbul’da TKEP sekreteri olarak illegal çalışmalar yaptı. 1993’te İstanbul’da yakalandı. Cezaevine kondu. 11 Eylül 2001’de tahliye oldu.
Cezaevinde Birleşik Sosyalist Parti’nin (BSP) kuruluşunda, kurucu üye olarak yer aldı. BSP’nin Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) ile 1994’te ittifak yaparak oluşturmuş olduğu seçim platformunun milletvekili adayı olarak Antep’te seçime katıldı.
Cezaevinde, 1996’da kurulan Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin (ÖDP) kurucu üyesi oldu. Cezaevinden tahliye olduktan sonra, politikaya kurucu üyesi olduğu ÖDP ile devam etti. 2002’de yapılan parti kongresinde ÖDP’nin Parti Meclisi Üyeliğine seçildi.
Yargılandığı dava kapsamında 2004’teki duruşmasında 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 2003’te İsviçre’ye giderek iltica talebinde bulundu. Bu tarihten itibaren yurt dışında yaşıyordu.