Maden Yasası şimdiye kadar 24 kez değiştirilirken, 6’ncı madde hariç diğer maddeler AKP ve MHP oylarıyla kabul edildi. AKP iktidarı maden politikalarıyla doğal yaşamın yok edilmesinin önünü tamamen açıyor
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Meclis gündemine 19 Kasım 2020 günü gelen “Madencilik Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, 20-21 Ekim tarihlerinde Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu toplantısında oy çokluğuyla kabul edilmişti. Söz konusu torba yasa ile; 3065 Sayılı KDV Kanunu, 3213 sayılı Maden Kanunu, 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun, 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu olmak üzere 7 kanunda değişiklik yapılmak amaçlanıyor.
TKİ özelleşiyor
Maden kanununda değişikliği içeren yasayla, ruhsat alanının çeşitli nedenlerle uygun olmaması, özel mülkiyet izinlerinin alınamaması durumlarında ruhsat sahası dışında mücavir alanların içine doğru genişleyen alanlarda geçici tesis kurulmasını içeren 6. maddenin tüm partilerin uzlaşısıyla geri çekilmiş olması dikkat çekerken diğer maddelerde bir uzlaşının olmaması büyük bir yıkımın habercisi. Değişiklik içeren diğer maddelerle maden şirketlerine yeni birçok avantaj yaratılırken kamu şirketi olan Türkiye Kömür İşletmeleri’nin (TKİ) madencilikten çekilip tüm maden sahalarını özel şirketlere devre hazırlanırken pratik anlamda özelleştiriliyor.
Alamos Gold’da destek
Hazırlanan kanunun 2. Maddesi Meclis’te kabul edildi. Kabul edilen madde ile maden şirketleri girdikleri ihalelerde, ruhsat yenilemeleri gibi durumlarda önceki yasalarda zorunlu olan ‘Vergi ve SGK borcu yoktur’ yazısı kaldırılıyor ve bu yolla maden şirketlerinin vergi ve SGK ödememesinin önü tamamen açılıyor. Madde 3. de ise Çanakkale Kirazlı’da yüzbinlerce ağacı katleden Alamos Gold şirketinin zamanını geçirdiği ‘ruhsat yenileme’ sürecinin yenilenerek yeni ruhsat başvurusu yapması sağlanıyor. Aynı durumda olan birçok şirket içinde bu durum geçerli.
Her işleri acele!
Her uygulamalarında acelecilik içinde olduğu gözlenen AKP iktidarı, hazırladığı torbalara birçok yasa değişikliğini sığdırdı ve yasalar üzerinde ayrıntılı bir biçimde tartışılmasının önüne geçmeyi amaçladı. Bir diğer acelecilik örneği ise ‘acele kamulaştırma’ uygulamalarında yaşanırken halkın malına mülküne yangından mal kaçırır gibi çökülmeye başlandı. Meclise gelen torbalar içinde kıdem tazminatı ile emekliliği yok edecek olan 3 madde dışında diğer maddeler için tartışma olanağı maalesef bulunamadı. Maden kanununda yapılan değişiklikler de 6. Madde deki ruhsat alanı dışında tesis kurulmasına odaklanılmasıyla birlikte toplumda torbanın içinde bulunan diğer yasalar için tartışma ortamı yaratılamadı.
Mücavir alan tecavüz
Mecliste kabul edilen 5. Madde de şu ibareler yer alıyor; 3213 sayılı Kanunun ek 15 inci maddesinde yer alan “mücavirdeki sahalara” ibaresi “ruhsat alanı dışındaki mücavir sahalara tedbirsiz ve dikkatsiz faaliyetler sonucu meydana gelen” şeklinde değiştirilmiş. Maden Kanunu’nun yürürlükteki ilgili maddesinde, “Üç yıldan beş yıla kadar hapis, 20 bin güne kadar adli para cezası ve on yıl boyunca madencilikten men” cezası Madde 5 ile ortadan kaldırılıyor. Yasa da vurgulanan mücavir alanlar belediye sınırları dışında olup, imar mevzuatı bakımından belediyelerin kontrol ve mesuliyeti altına verilmiş olan alanlar olması dikkat çekiyor. Diğer yandan kabul edilen 4. Maddede ise kamuya ait maden ruhsatlarının devri sağlanırken, alınmış olan ÇED raporları, kamuya sağlanmış birçok muafiyet (vergi vb.) devralan şirket içinde geçerli sayılıyor. TKİ’nin rödevans uygulaması ise özel şirketlere de tanınıyor. Yani ruhsat sahibi olan bir şirket isterse alt bir taşeron şirkete maden sahasını kiralayabilmesi sağlanıyor.
Kanun 24 kez değişti
MTA eliyle maden rezervlerini belirlemek için yüzbinlerce metre yeraltı sondajı yapıldı. Bu sondajlardan elde edilen verilerle doğal alanlar dizginsizce yağmaya açıldı. 2004 yılında çıkarılan maden kanunu sonrası hemen her yıl yönetmelikler değiştirilirken her yıl bir veya iki kez maden kanunda yapılan değişikliklerin sayısı 24’e ulaştı. 2004’ten bu yana maden kanunu yönetmeliklerinde ise 18 adet değişikliği yapılırken, yine madenciliği içine alan (orman yasaları vb.) 9 adet yönetmelik yayınlandı ve bu sayıda 27’ye ulaşmış durumda. 3 Temmuz 2005’te Köy Kanunu’nun 87. maddesi ve Tapu Kanunu’nun 36. maddesini değiştirilerek, yabancı şirketlerin istedikleri yerden toprak almasına, maden arama ruhsatı adı altında köyleri dahi satın almasına izin verilmişti.
Maden altyapıları
Köy kanunu sermaye kesimlerine yeterli gelmedi ve koruma bölgelerinin tamamında faaliyetlerini yürütmek istiyorlardı, bu da Endüstri Bölgeleri Kanunu ve Maden Kanunu gibi birçok kanun değişikliği ile sağlandı. Çıkarılan kanunlar da şirketler için birçok muafiyet ve vergisizlikle birlikte “maden bölgelerinin altyapı hizmetleri valiliklerce yapılacak” ibaresi yer aldı. Karadeniz’deki yaylaları birbirine bağlayan 2200 km’lik ‘Yeşil Yol’ bu bağlamda inşa edildiği, MTA verilerinde maden varlıklarının bu yolla kesişmesi sonucu ortaya çıktı.
2018’de sistematik saldırı
AKP’nin 2018 yılı seçim beyannamesinde madencilik sektörünün geleceği için tüm yasal adımların atılmaya devam edileceği vurgulanmış ve ‘Yatırım ve sermaye güvenliği’, ‘rezerv güvenliği’, ‘bilgi güvenliği’ gibi hususlarda “Güvenli Madenciliğin Yol Haritası” çalışmasının yapılacağı ilan edilirken sistematik bir saldırı hedefi ortaya kondu. “Ekonomik değere sahip ve katma değer sağlayacak demir, bakır, altın gibi maden sahaları için yatırıma imkan verecek ihale politikası ve süreçlerini oluşturmaya devam edeceğiz” ifadeleriyle giderek yoğunlaşan madencilik faaliyetleri doğal yaşam üzerinde büyük boyutlu yıkımları ortaya çıkarmış durumda.
GSMH içinde hedef yüzde 5
TMMOB Madn Müh. Odası’nın maden.org sitesinde yer alan bilgiye göre Türkiye’de GSMH madenciliğin payı yüzde 1.2 civarındayken, bu payın Avustralya’da yüzde 7.7 olduğu belirtilmekte. Türkiye’de madenciliğin GSMH içindeki payının en az yüzde 5 düzeyine çıkarılmasının hedefleniyor olması Türkiye’de ortaya çıkan doğa yağmasının başlıca nedeni. Ancak bu sitede, Avustralya’da madencilik nedeniyle su havzalarının nasıl kuruduğu, orman varlığının nasıl yok edildiği, tarım arazilerinin nasıl katledildiği, yerel halkın katliamlara uğratılıp topraklarından nasıl sürüldüğü gibi gerçeklerin yer almıyor olması dikkat çekiyor.
Yağma büyüyor
Türkiye coğrafyasında 100 binlerce hektar ormalık alan madenlerce katledildi. Eylül ayında 68 il coğrafyasını kapsayan 766 noktada toplam 900 bin hektar orman, mera ve tarım arazisi niteliğinde olan alanlar maden sahası haline getirilmesi için ihaleye çıkarıldı. Geçtiğimiz günlerde ise 26 ilin 82 noktasında 93 bin 271.76 hektar doğal alan için ihale ilanı yayınlandı. 100 binlerce hektara alana yeni yüzbinlerce hektar daha eklenmesi Avustralya örneğini hatırlamamızı gerektiriyor.
Şırnak’ta mücavir alan için ihale!
Bugüne kadar yaklaşık 1 milyon 700 bin hektar nitelikli doğa alanını maden yağmasına açan iktidar, yine maden kanununa son bir ek daha yaparak maden alanlarının genişlemesini yasallaştırmaya çalışıyor. Ayrıca altın, gümüş, bakır vb. metalik madenciliği içeren IV. grup küçük alanlar olarak belirlenen maden sahaları için 2 kentin mücavir alanında ruhsat sahipleri arasında ihale yapılacak olması dikkat çekici. 5 noktada 2 ihale Nevşehir’de gerçekleştirileceği açıklanırken Şırnak’ta 2 noktada 1 ihale ile asfatit adı verilen ve Silopi’de, Irak’a enerji sanat santrallerde yakılan Asfaltit ile bölge coğrafyasıni zehirleyen faaliyete mücavir alanlarda ekleniyor.
İhale yapılacak iller
Geçtiğimiz günlerde ihaleye çıkarılan 93 bin 271.76 hektar doğal alan içinde yer alan Nevşehir ve Şırnak’ta yapılacak ihaleler dışında diğer 24 il ise şunlar; Adana 1, Adıyaman 1, Afyon 1, Ankara 18, Artvin 1, Aydın 1, Balıkesir 2, Bileceik 1, Elazığ 1, Eskişehir 16, Giresun 3, Gümüşhane 1, Mersin 4, İzmir 1, Kütahya 6, Malatya 4, Mardin 1, Muğla 5, Sivas 1, Tekirdağ 1, Tokat 2, Karaman 1, Osmaniye 1, Düzce 1 olmak üzere 75 nokta da ağırlıklı olarak metalik madencilik ve diğer mermer ve taş ocağı madenliği için doğal yaşam katliama açılmaya hazırlanılıyor.
Ağrı’da siyanür tehdidi
Ağrı Diyadin’de Mart ayında altın madenini faaliyete geçeceği duyuruldu. Ağrı’da 56 bin 969,37 hektarlık alanda 4 adet altın madeni ruhsatı verilmiş durumda. Demir madeni dahil birçok madenin Ağrı’da rezervlerinin bulunduğu MTA raporlarında yer alıyor. MTA raporlarındaki bilgiye göre Türkiye’nin 5 coğrafi bölgesinde toplam 95 adet altın madeni ruhsatının çoktan dağıtıldığı ve bu alanların toplam büyüklüğünün 463 bin 996,23 hektar olarak ruhsatlandığı yer alıyor. Önümüzdeki kısa süreç içinde 1 milyon hektar alan daha, büyük çoğunluğu altın madeni olarak yağmaya açılırken milyonlarca meterküp siyanür ile doğal yaşam ve suların zehirlenmesi artarak devam edeceğe benziyor.
Siyanür göç nedeni
Geçtiğimiz günlerde TMSF Başkanı Muhittin Gülal, Ağrı’nın Diyadin ilçesine bağlı Mollakara köyünde süren sondajlarda altın rezervi bulunduğunu açıklamıştı. Mollakara köyüne yaklaşık 1,5 kilometre uzaklıktaki mera alanında yapılan sondaj sonuçlarını Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Muhittin Güldal’ın açıklaması ise dikkat çekmişti. Güldal, kurumun internet sitesinde “Ağrı’da çok güzel bir rezerv bulduk. Bununla alakalı son çalışmalarımız bitti. Önümüzdeki mart-nisan ayı gibi tesisimizin temelini atacağız. İnşallah orada 400- 500 kişiyi de istihdam edeceğiz” sözleriyle duyurduğu maden için isthidam açıklaması inandırıcı olmaktan çok uzak. Bir diğer gerçek ise altın madeni civarında bulunan bütün köylülerin yurtlarını geride bırakıp göç etmiş olduğu gerçeğidir.
Uşak Eşme’de yaşananlar
Uşak Eşme’de açık liç yöntemiyle işletilen bu madende, doğaya çok büyük zararlar verilmeye devam etmektedir. Her biri 1600 metre uzunluğunda ve 10 metre yüksekliğindeki maden yığınları üzerine siyanür yağmurlaması yapılarak altın elde edilmektedir. Yöredeki hayvanlarda, anomali doğum, ölü doğum gibi binlerce olay yaşanmaktadır. 2009 yılında, aşırı yağışlar sırasında oluşan bir kaza sonucu, Eşme’de binlerce insanda siyanür zehirlenmesi bulguları görülmüş, İzmir Tabip Odası tarafından alınan 9 adet kan örneğinin hepsinde, sağlık örgütünün izin verdiği maksimum dozun 40-120 kat fazlası siyanür bulgusuna rastlanmıştır.
Bazı maden felaketleri
1971’de Romanya’da Certej altın madeninin atık barajının patlaması sonucu 300 bin metreküp zehirli su Certeju de Sus adlı kasabayı bastı ve 89 kişi yaşamını yitirdi. 1984’te Papua Yeni Gine’de Avustralyalı şirket Broken Hill Proprietary Co.’nun işlettiği Ok Tedi Mine madeni bölgesinde 2 milyar tondan fazla işlenmemiş atık maden çevresine boşaltıldı. Zehirli atıkların bölgede yaşayan en az 50 bin kişiyi zehirlediği biliniyor. 2000 yılında Avustralyalı Esmerelda Exploration Limited’ın Romanya’daki Baia Mare madeninde yaşanan çevre felaketi Tuna nehrine ve Karadeniz’e kadar uzandı. Yaklaşık 100 bin metreküp siyanürlü su Tisa ve Someş nehrilerine karıştı. Tuna’ya ulaşan zehirli atıkların sadece Macaristan’da bin 200 tondan fazla balığın ölümüne yol açtı. 2015’te Kanadalı Barrick Gold adlı şirketin Arjantin’de işlettiği Veladero altın madeninde siyanür sızıntısı yaşandı. Bin metreküpten fazla siyanürlü atık Potrerillos nehrine karıştı. İlerleyen günlerde siyanürlü suyun 5 nehre ulaştığı tespit edildi.