İşçilerin ve sendikaların kararlı tutumu Meclis’e getirilen 3 yasayı rafa kaldırtırken, aynı kesimler için ‘acı reçete’ hazırlandığı duyuruldu. DİSK-Cam Keramik-İş Başkanı Birol Sarıkaş ve TÜMTİS Sekreteri Gürel Yılmaz’la konuştuk
AKP tarafından Meclis gündemine getirilen ve komisyonlarda kabul edilip genel kurulda görüşülen yasa tasarısından 3 maddenin geri çekilmesi işçi sınıfının öfkesinden korktuklarına işaret olarak okundu. İşsizliğe çözüm gibi sunulan tasarıyla işçiler esnek çalışmaya mahkûm edilerek hem kıdem tazminatları ortadan kaldırılacak hem de emeklilik mezara taşınacaktı. 3 maddenin geri çekilmiş olması geçen yasaları gölgede bıraktı. Tasarının tamamında sermaye çıkarı gözetilirken, sermayenin yararlandığı her şey işçiler ve yoksul halkların zararına. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın duyurduğu ‘acı reçetenin’ tek hedefi ise yine işçiler, emekçiler ve yoksul halklar.
Yasalar sermaye yararına
İktidarın çıkardığı tüm yasa ve yönetmelikler ile vergi muafiyetleri, vergi afları, vergisiz ithalatlar, bedava araziler, altyapı hizmetleri gibi daha sayamayacağımız birçok uygulamanın tamamı sermaye yararınadır. Bugüne kadar işçi ve emekçilerin, küçük köylülüğün, memurun yararına olan yasa ve yönetmeliğin çıkarıldığı görülmüş bir şey değil. İktidarın tüm icraatı emek sömürüsü ile doğa sömürüsüne dayanır. İşçiler, üretimden gelen güçlerini kullanarak yani grev ve direnişler yoluyla haklarını ancak alabilmekte veya haklarının ellerinden alınmasının önüne geçilebilmektedir.
İşçiden korkuyorlar
Meclis’te iktidar tarafından 3 maddenin geri çekilmesinde sendikaların kararlı tutumları etkili olurken asıl korktukları bu yasanın çıkması halinde işçilerin direnişe geçme ihtimalidir. Türk-İş ve Hak-İş ise sermayenin koltuk değnekleri olarak yürüttükleri sendikacılıktan elde ettikleri güçleri tasarıya karşı kullanmak zorunda kaldıkları söylenebilir. Uygulanan yağma politikalarını sürdürürken tek korktukları kesim işçilerdir. Bunun nedeni sermaye birikiminin emek sömürüsü üzerinden elde ediliyor olmasıdır. ‘Katma değer yaratan yatırımlar’ olarak lanse edilen ve iktidar tarafından sınırsızca desteklenen şey ise emek sömürüsünden elde edilen artı değerden başkaca bir şey değildir.
Patronlar vergi ödemiyor
Meclis’te kabul edilen yasada, şirketlerin yüzde 20 olan kurumlar vergisini Cumhurbaşkanı ‘isterse’ yüzde 15’e indirebilecek. Şirketlerin büyük çoğunluğunun vergi levhasında ‘matrahsız’ ibaresiyle vergi ödemediklerini görüyoruz. Emeğini satan işçiye yoksulluğa rağmen ‘gelir vergisi’ maaşlarından peşin kesilerek ödettirilir. Patronların birçoğu ise ya az vergi ya da hiç vergi ödemez. Vergi dairelerine ve SGK’ye olan borçlar, işçiden kesilip devlete ödenmeyen vergilerdir. İşçiden peşin kestikleri vergi ve SGK paralarını ceplerine atarlar ve 2 yılda bir çıkan vergi afları ile bu paraları yine 3 yıl vadeye böldürürler ama yine ödemezler ve yeni affı beklerler. Vergi ödeme zorunlulukları Cumhurbaşkanlığı kararı ile yasal olarak kaldırılmıştır. Artık bazı şirketlerin devletten ‘vergi yoktur’ yazısı alarak girdikleri ihalelerde bu yazının istenmeyecek olması bunu açıkça göstermektedir.
Patronun iki dudağı arasında!
AKP’nin iktidarını sürdürdüğü 18 yıl içinde iş cinayetlerinde ölen işçi sayısı 22 bini aşmış durumda. Sakat kalıp malülen emeklilik hakkından yararlandırılmayan ve tazminatlarını dahi alamayan binlerce işçi ise yaşam mücadelesi verirken, sigortasız olarak çalıştırılan binlerce emekçi açlık ve sefalet içinde yaşama tutunmaya çalışmaktadır. Türkiye adeta bir işçi cehennemine çevrilmiş durumda. İktidarın ölen maden işçileri için kullandığı ‘fıtrat’ sözcüğü işçiye bakışı ortaya koymaktadır. Türkiye’de sendikal hak ve özgürlükler yasal güvence altına alınmış görünmesine karşın sendikaya üye olmak işten atılmanın gerekçesi yapılmıştır. AKP iktidarında 200 binden fazla işçinin ‘yasal grev hakkı’ elinden alınırken, işçilerin işten atılması ise patronun iki dudağı arasına bırakılmıştır.
Şimdilik geri çektiler!
İktidarın gelen tepkiler üzerine 3 maddeyi geri çekmiş olması bundan vazgeçtiklerini göstermemektedir. İktidarın geri çekerken yaptığı üzerinde yeniden çalışacağız ifadesi, ‘uygun’ bir zamanda maddeleri yeniden Meclis’e getireceklerini göstermektedir. Geri çekilişleri farklı argümanlarla daha ileriden bir saldırıya hazırlanıldığına işaret etmektedir. Bugüne kadar ortaya konan politikalar bunu teyit ediyor. İşsizlik sigortası fonu işsiz kalan işçiler için kullanılacağı gerekçe edilmesine karşın bugüne kadar bu fonda biriken paraların farklı amaçlarla kullanıldığını görmekteyiz.
İşsizlik fonu sermayeye
4447 sayılı kanunda yapılan bir değişikle fonda biriken kaynakların işsizlere ödeme için kullanılması yanında, fonun bir önceki yıl prim gelirlerinin yüzde 30’unun destek, teşvik, aktif iş gücü programı, işbaşı eğitimi gibi gerekçeler ile kullanılmasına da imkân sağlanmıştır. Cumhurbaşkanı’na bu oranı yüzde 50’ye kadar artırma yetkisi verilmiştir. Kasım 2018’de yayınlanan bir karar ile 2019 ve 2020 yıllarında bu amaçla kullanılacak oranın yüzde 50 olmasına karar verilmiştir. Fonun son üç yılda işini kaybedenlere yapılan ödemeden çok daha fazla bir kaynağın işverenlere destek olarak aktardığını görülmektedir.
Acı reçete!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklama ile ‘Gerekirse acı reçeteden kaçınmayız’ ifadesi bu acı reçetenin adresini sormayı gerektiriyor. Meclis’te yeni kabul edilen maddelerde kurumlar vergisini yüzde 15’e indirme yetkisi Cumhurbaşkanlığı’na verildi. İşsizlik sigorta fonunda olduğu gibi yine işverenlerin çıkarına olan bu durumu kısa sürede hayata geçirecekler. Acı reçete vurgusu işçi ve emekçilere kesilecek bir faturadır. Her zaman olduğu gibi soyup soğana çevrilen Hazine’nin batakları halkın cebinden çekilecektir. Önümüzde asgari ücret, emekli maaşlarının yeniden tespiti var. Acı reçete buradan başlayacaktır. Ardından toplu sözleşmelerde ‘0’ zammın dayatılması hedeflenecek ve yeni vergilerle halk yoksullaşmaya devam edecek.
Emeklilik hakkını yok edeceklerdi!
Türk-İş’e bağlı TÜMTİS (Tüm Taşıma İşçileri Sendikası) Genel Sekreteri Gürel Yılmaz sürece dair sorularımızı yanıtladı.
Kıdem tazminatı, emeklilik hakkı ve iş güvencesini ortadan kaldırmayı hedefleyen yasa maddelerinin geri çekilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
‘İstihdam paketi’ adı altında getirilen ve biz emekçiler açısından hiçbir şekilde kabul edilebilir yanı bulunmayan torba yasa, işçilerin haklarını gerileten ve sizin de belirttiğiniz gibi kıdem tazminatı, sosyal güvenlik yani emeklilik hakkı ve iş güvencesi gibi çalışma yaşamının direği dediğimiz en temel haklarını ortadan kaldıran bir içeriğe sahipti. Dolayısıyla tüm işçiler ve emekçiler için ağır ve geri dönülmez sonuçlara yol açacaktı ancak tehlike geçmiş değil. İşçilerin kabul etmediği bir yasayı çıkarmaya kalkışmak iş barışını tamamen ortadan kaldırır. Bu süreçte ortaya konan tepki, yasayı Meclis’e getirenlere korku saldı diyebiliriz.
Bu yasa geçseydi sonuçları ne olurdu?
Aslında daha önce de siyasal iktidarlar tarafından, çalışma yaşamının en önemli kazanımlarından olan ve 84 yıldır uygulanan kıdem tazminatını ortadan kaldırmaya dönük girişimler olmuştu ancak emekçilerin, kamuoyunun ortaya çıkan tepkisinden çekinerek rafa kaldırılmıştı. Şimdi ‘istihdam paketi’ adı altında işçilerin ana gövdesinden büyük bir parçayı kopartarak bu planı hayata geçirmek istediler. Zaten emeklilik sisteminde yapılan düzenlemeler sonucu 4 milyon kişi ‘emeklilikte yaşa’ takılmıştı, bu yasa geçmiş olsaydı emeklilik bu kez prime takılacak ve emeklilik tamamen hayal olacaktı.
Bu teklif yasaya dönüşseydi bir sonraki adım kıdem tazminatının bütünüyle tasfiyesi olacaktı. Milyonlarca işçi sendikasız yani toplu sözleşme hakkından yararlanamadan çalışmakta iken ve ayrıca taşeron işçilerin yığınla sorunları var iken getirilmek istenen bu düzenlemeye neresinden bakarsanız bakın bu torba paketin tamamı sermaye yararı içermektedir. Emekçiler açısından kabul edilecek hiçbir tarafı yoktu.
Son olarak ne söylemek söylemek istersiniz?
Hükümetler, artık işçilerin ekmeğiyle, alın teriyle oynamayı bıraksınlar. Pandemi koşullarında bile kargoları taşıyan, tezgâh başında alın teri döken, canı pahasına hastanelerde çalışan işçilerin haklarını gasp etmek yerine, onların en temel haklarını rahatlıkla kullanabileceği düzenlemeler yapsınlar.
İş, ekmek, demokrasi!
İşçi sınıfına yönelik son saldırılar üzerine yaşanan süreci DİSK’e bağlı Cam Keramik-İş Genel Başkanı Birol Sarıkaş’la konuştuk.
İşçilerin en temel hakları olan kıdem tazminatı, emeklilik hakkı ve iş güvencesini ortadan kaldırmayı hedefleyen torba yasa tepkiler sonucu geri çekildi. Tehlike bitti mi?
Hükümet tarafından Covid-19 salgınının istihdam üzerindeki etkilerini azaltmak üzere gündeme getirildiği iddia edilen torba yasa teklifi, patronlara yeni teşvikler verilmesini içerirken, işçi ve emekçilerin kazanılmış en temel haklarının ortadan kaldırılmasını hedefleyerek, sermayenin çıkarları için kıdem tazminatını, emekliliği ve sendikal örgütlenmeyi imkânsızlaştırmayı amaçladı.
Tehlike kesinlikle geçmiş değil. Patronlar ve iktidar, uzun süredir kıdem tazminatı hakkını gasp etmek için fırsat kolluyor. İşçi ve emekçilerin tepkilerinin artması üzerine hükümet, bu kez işçileri bölerek, yaşa göre ayrımcılık uygulayarak kıdem tazminatı ve emeklilik hakkını parça parça gasp etmek istedi.
İşçi sınıfı, koronavirüs salgını koşullarında yaşam ve geçim savaşı veriyor. İşsizlik, yoksulluk ve hayat pahalılığı her geçen gün artıyor. İşçi ve emekçiler, ücretsiz izin ve kısa çalışma uygulamaları altında sefalete ve yokluğa mahkûm ediliyor. İşçilerin birikimi olan işsizlik sigortası fonu, patronlar tarafından yağmalanıyor. Kıdem tazminatımızı ve emeklilik hakkımızı torbaya atıp çalmak isteyenler, aynı torbadan patronlara bol bol destek ve teşvik dağıtıyor.
Hükümetin tüm bölme girişimlerine karşı birleşik ve ortak bir mücadeleyi hayata geçirmenin önemini bir kez daha gördük. Kazanılmış haklarımıza dönük bu saldırıları püskürtecek ve haklarımızı geliştirecek olan işçilerin örgütlü ve birleşik mücadelesidir. Şimdi işçi sınıfının birlikte hareket ederek örgütlenme ve mücadele etme zamanıdır. Geçmişte de kıdem tazminatının gaspına dönük birçok girişim olmuştu. Ancak işçi sınıfının tepkisi bugün olduğu gibi her seferinde bu girişimleri boşa çıkartmayı başardı.
Bursa Yenişehir’de Şişecam işçileri pandemi nedeniyle ücretsiz izne çıkarıldı. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Hükümetin pandemi koşullarında işten çıkartmayı yasakladığı, konuyla ilgili genelgeler yayınladığı bu süreçte her gün onlarca işçinin işten atıldığı haberleriyle karşılaşıyoruz. Görüyoruz ki iktidarın yasakları patronların umrunda değil. Bugüne kadar (pandemi koşullarında) büyük ölçüde sendikasız iş yerlerinde olan bu uygulama sendikalı bir iş yerinde de uygulamaya sokuldu. Hükümetin yasaklarının dışında toplu sözleşme ile de güvence altında olması gereken bu durum kabul edilemez. İşçilerin bu saldırı karşısında yanında olması gereken sendikanın, altında imzası olan sözleşme koşullarına sahip çıkarak hemen işçilerin işlerine iadesini sağlaması gerekir. Eğer sendikalar yasalara rağmen sözleşmelere rağmen bunları da sağlayamıyorsa ne işe yararlar düşüncesi bir kez daha söylenecektir.
Eklemek istediğiniz son bir şey var mı?
Patronların istekleri doğrultusunda yapılan bu girişimler durmayacaktır. Her seferinde hükümet başka bir gerekçe üreterek haklarımıza dönük saldırılarını sürdürüyor ve sürdürecek. Tabii buna bizim örgütsüzlüğümüz, dağınıklığımız ve diğer zayıflıklarımızın neden olduğunu biliyoruz. Artık yeni bir saldırı beklemeden safları sıklaştırıp diğer emek ve demokrasi güçleri ile birlikte iş, ekmek ve demokrasi taleplerimizle mücadeleye atılmak zorundayız.