Denge ve Denetleme Ağı, başkanlık sistemi sonrasında iktidarın yargıdaki kontrolünün derinleştiğini, yargıya güvenin azaldığını ve yargı reform paketlerinin bu sorunu çözemeyeceğini belirtti
Sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu “Denge ve Denetleme Ağı, yaklaşık 2,5 yıldır uygulamada olan “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” olarak adlandırılan sisteme geçişten sonra yargının durumunu mercek altına alan rapor hazırladı. 294 sivil toplum örgütünün oluşturduğu Denge ve Denetleme Ağı, hazırladığı “2021’e Girerken Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi: Yargı” başlıklı raporunda, yargının temel sorun alanları “Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, yargıda liyakat ve etkinlik, temel haklar ve özgürlükler açısından tutukluluk süreleri, adil yargılanma hakkı ve savunma, yargıya güven” olarak sıralandı.
Üst kurumlar iktidar denetiminde
16 Nisan 2017’deki anayasa değişikliği referandumda, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) üye yapısı ve üye seçim sisteminin değiştirildiğine dikkat çekilen raporda, “Türkiye’deki aşırı disiplinli ve lider kontrolündeki siyasi parti örgütleri dikkate alındığında, Cumhurbaşkanı’nın siyasi partisiyle olan liderlik düzeyindeki kurumsal ilişkisinin devamı, yürütme erkinin HSK üzerinde tam kontrol sağlamasına olanak vermiştir” denildi. Anayasa Mahkemesi’ne de (AYM) değinilen raporda, “Cumhurbaşkanı’nın 12 üye atama yetkisi korunmuş, Cumhurbaşkanı’nın partili liderliği sonucu Meclis’in 3 üye belirleme yetkisi de fiili olarak yürütmenin kontrolüne geçmiştir” diye kaydedildi. Barolarla ilgili yasanın da hatırlatıldığı raporda, “Mahkeme otoritesine ve kararlarına saygının azaldığı ifade edilirken, bunda siyasilerin mahkeme kararlarına ilişkin siyasi gerekçelerle yaptıkları yorumların etkili olduğu belirtildi.
Demirtaş ve Kavala
Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının alt mahkemleler tarafından uygulanmadığı kaydedilen raporda bu durumun “normlar hiyerarşisi”ni bozduğuna dikkkat çekildi. İş insanı Osman Kavala ve eski HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş hakkındaki AİHM kararlarının uygulanmamasının örnek gösterildiği raporda, “Önceden soruşturulmuş ve haklarında AYM tarafından beraat kararları verilmiş bazı siyasilerin tekrar aynı soruşturma kapsamında gözaltına alınmaları da hem toplum nezdinde yargıya güveni sarsmaya devam etmiş, hem de yargı erkinin bağımsızlığı ve siyasi tarafsızlığı ilkelerine zarar vererek yargı erkinin siyasi olarak araçsallaştırıldığı algısını arttırmıştır” denildi.
Yargıya güven zayıfladı
Raporun sonuç bölümünde ise şunlar belirtildi: “Yargı alanına ilişkin raporda tespit edilen sorunlar vatandaşların yargı sistemine olan güvenini azaltmaya devam ediyor. Yargıya güvendeki bu azalış, vatandaşların siyasi parti tercihlerinden görece bağımsız gözükmektedir. Türkiye’deki siyasi kutuplaşma seviyesi göz önüne alındığında, bu veriler yargıya güven probleminin partiler üstü bir sorun olduğunu ortaya koymaktadır.”
Kayyumlar hukuka aykırı
Raporda, hukukun üstünlüğünü zedeleyen uygulamalardan birisinin de 31 Mart 2019’daki yerel seçimlerden sonra belediyelere yapılan kayyum atamaları olduğu ifade edildi. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK), yerlerine kayyum atanan belediye başkanlarının adaylıklarında bir sorun görmemesine karşın İçişleri Bakanlığı’nın kayyum kararları aldığı ifade edilen raporda, “Bu şekilde yapılan kayyum atamaları YSK’nın seçim süreçlerinde zaten yıpranmış olan güvenilirliğini daha da sarsmış ve hukuksal gerekçelendirme gerektiren kararlarda yargı organının “hukuka aykırılık iddialarını kesin olarak çözme” işlevini zedelemiştir” denildi.
HABER MERKEZİ