Gazeteci Bülent Falakaoğlu, Merkez Bankası’nın başına getirilen Naci Ağbal ve Berat Albayrak’ın istifasını değerlendirdi: ‘Ortada iktidar bloğundaki çatlağın Saray’a kadar ulaştığını gösteren bir istifa söz konusu’
Yadigar Aygün
Türkiye ekonomisinde kriz derinleşirken, AKP içinde de siyasi kriz patlak verdi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Merkez Bankası (MB) Başkanlığı’na Murat Uysal’ın yerine Naci Ağbal’ı atandı. Ağbal’ın atanmasının üzerinden birkaç gün geçmeden Berat Albayrak, önceki gün sosyal medya aracılığıyla istifasını duyurdu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifasını kabul etmeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, damadının istifasını ise kabul etti. MB’de son yıllarda nerdeyse her yıl bir başkan değişirken, artık iktidarın politikalarını talimat olarak uygulayan bürokratlar bile koltuklarında kalamıyor. Damadın istifası hükümet tarafından kamuoyuna ekonomi politikasının değişeceği şeklinde yansıtılsa da ekonomiyi yakından takip eden uzmanlar, bunun çözüm olmayacağını söylüyor. Gerekçe olarak ise siyasi, hukuki ve toplumsal krizi derinleştiren iktidarın ekonomiyi bu şekilde toparlayamacağına dayandırıyor. Gazeteci Bülent Falakaoğlu, yeni görev değişikliklerinin nedenlerini ve sonuçlarının neler olabileceğini gazetemize değerlendirdi.
‘Toplumsal rıza azalıyor’
Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal görevden alınarak yerine Naci Ağbal’ın getirilmesi ve üzerinden birkaç gün geçmeden Berat Albayrak’ın instagram üzerinden görevi bırakmasını değerlendiren Bülent Falakaoğlu, yeni görev değişikliklerinin yaşanan siyasi ve ekonomik krize çözüm olmayacağına dikkat çekti. Falakaoğlu, “İstifasının resmen netleşmesi saatler sürdü, nerede olduğu bilinemedi. İstifasının ardından yerine atama yapıldı ama bakanlıkta gelenek olduğu gibi bir devir-teslim töreni yapılmadı. Kimisi yaşananlara bakıp ‘ortada devlet kalmadı’ yorumunu yaptı. Kimisi de Berat Albayrak’ı hedef tahtasına koydu; ‘İstifasını sosyal medyadan bildirerek, devir-teslim töreni yapılmasına izin vermeyerek devlet terbiyesi almadığını gösterdi’ ve benzeri cümlelerle. Mesele ‘devlet terbiyesi’ ya da ‘devletsizlik’ değil! Ortada iktidar bloğunda bir çatlağa ve çatlağın Saray’a kadar ulaştığını gösteren bir istifa söz konusu. Çatlağın sebebi siyasi ve iktisadi. İktidar siyasi krizi otoriterlikle yönetebiliyor gözükse de işler her geçen gün daha da sıkıntıya giriyor. Kendi içinden göçenlerin kurduğu partiler kongrelerini hızla tamamlıyor, Millet İttifakı ve çeperindeki muhalefet ortaklığı dağıtılamıyor. Ve en önemlisi iktidarın icraatlarına toplumsal rıza azalıyor. Ekonomik alandaki krize ise çare üretilemiyor. Büyüyen pastayı paylaşırken sermaye güçlerini bir arada tutmak kolaydı. Pasta küçülürken iktidar içi sermaye güçlerinin çelişki ve çatışmaları artıyor. Gelişmeleri bu eksenden değerlendirmek gerekir” dedi.
‘Saray iradesi belirliyor’
Berat Albayrak’ın istifası ile birlikte Saray içerisinde kriz tartışmaları da gündemde geldi. Falakaoğlu, AKP’nin bir süredir ekonomik ve politik kriz yaşadığının altını çizdi. Ekonomik krizin tek sorumlusunun Berat Albayrak olmadığına işaret eden Falakaoğlu, “Dışa bağımlı Türkiye kapitalist ekonomisi 2013 yılından beri dalgalanıp duruyor. Ve iktidarın kriz dönemlerindeki uygulamaları dalga boyutunu uzatıyor. Sermaye gruplarına desteğin artması, kamunun hızlı borçlanması ve devlet bankaları sayesinde hızlı kredi genişlemesini içeren ‘çözüm paketleri’ her seferinde aynı sonuçlara yol açıyor: Geçici bir ferahlama ve sorunu ertelemeyi büyük bir çöküş takip ediyor. Ekonomiyi canlandırmak uğruna arka arkaya açıklanan paketler geleceğin tüketimini öne çekiyor, geleceğin gelirlerini ipotek altına alıyor. Geleceğe kriz biriktiriyor. ‘Yükleri ileriye öteleme’, başka bir deyişle ‘pislikleri halının altına süpürme’ öncesinden başlayıp Albayrak ile devam stratejisidir. Ayrıca her şeyin Saray iradesine bağlandığı bir dönemde nasıl tek başına bir bakan bütün olumsuzluklardan sorumlu tutulabilir? Tek başına sorumlu tutulamayacağı gibi, ‘Damat gitsin’ ile de çözülecek bir durum yok” diye konuştu.
‘Asıl mesele çıkarlar’
Falakaoğlu, Albayrak’ın istifasının ardından kurdaki dalgalanmaları değerlendirdi. Falakaoğlu, “Türkiye’nin ekonomi yönetim koltuğu boşken Dolar/TL kuru çok sert düşüş gösterdi. Borsa ve bankalar adeta bayram etti. Boş koltuk daha çok iş gördü! Ülke gerçekten yönetimsizlikten daha kötü yönetiliyormuş esprileri yapıldı. Biz ortaya çıkan tabloya ‘klasik ekonomik yasalarla açıklanamayacak bir durum’ tespiti yapmamalıyız. Kurun olması gereken düzeyi Reel Efektif Döviz Kuru endeksine göre hesaplanır. Bunun üzerindeki kur düzeyi iktidarın Merkez Bankası’na müdahalesi, sermaye kontrolü sinyali, dış politik gerilimler vb. gelişmelerden kaynaklanır. Sermaye ‘gelecekle ilgili olumsuz beklenti’ vurgusuyla ister köpük deyin, ister cezalandırma deyin, ister sermaye tedbiri deyin bir vurgun alanı oluşturur. Örneğin endekse göre 7 TL olması gereken kur 8.50’yi bulur. Nitekim bakan gidince sermaye, bahsettiğim köpük alandan, ekonomiyle ilgili beklentilerinin dikkate alınmasını istediğine yönelik havuç uzattı iktidara. Yeni bakanın atanmasıyla da ‘umudu kırılıp’ artışa geçti. Ya da birileri istifa sonrası yine ‘iyimserlik vurgunu’ gerçekleştirdi. Pahalı bozdur. Ucuz al, tekrar kurur yükselt! Özet tek klasik; çıkarlar” dedi.
‘Sorunlar değişmeyecek’
Falakaoğlu, AKP’nin Merkez Bankası’nın başına Naci Ağbal ve Yeni Hazine ve Maliye Bakanlığı’na Lütfi Elvan’ı getirmesinin derinleşen ekonomik krize çözüm olmayacağına işaret etti. Falakaoğlu, “Ortada dolaşan iki analiz var. Birincisi, Saray bildiğini okuyacak. Bakanlığa atanan Lütfü Elvan ile Merkez Bankası başkanlığına atanan Naci Ağbal Saray kadrosundan. Bu nedenle hiçbir değişiklik olmayacak. İkincisi, bir faiz artışa gidilip piyasalar rahatlatılacak ve baskın bir erken seçime gidilecek. Görüldüğü gibi işsizlik, hayat pahalılığı, krizi üreten koşullar gibi yakıcı sorunları değiştirecek bir tartışma ve program yok. Sömürü, rant ve savaş politikaları aynen sürdüğü sürece de çözüm gelmeyecek!” diye belirtti.
İstifa iktidarda yara açtı
Falakaoğlu, “AKP’nin gelecek seçimde iktidardan düşmesini bu istifa ve yaşanan ekonomik kriz etkileyecek midir” sorumuzu ise şu sözlerde cevapladı: “Elbette ki istifa iktidar cephesinde bir yara açtı. Ekonomik kriz iktidarı aşındırıyor. Fakat otomatikman bu ‘iktidar kaybıyla sonuçlanır’ kolaycılığına da düşmemek gerekir. Siyasi ve ekonomik krizi yaratan sebeplere cevap veren, krizin mağdurlarını bu cevaba kazanan bir politika iktidarı devirir ancak. Mesele liyakat, damat meselesi değil. Meselenin kendi gerçekliğini atlamayan bir pozisyon alınmalıdır” dedi.
*
Hazine 3,3 milyar lira borçlandı
Hazine ve Maliye Bakanlığı, geçtiğimiz gün gerçekleştirdiği 2 tahvil ihalesinde 3 milyar 305,3 milyon lira borçlanmaya gitti. Sabit kuponlu devlet tahvilinin ilk ihracını gerçekleştirdi. İhalede basit faiz yüzde 14,20, bileşik faiz yüzde 14,70 oldu. Nominal teklifin 2 milyar 55 milyon lirayı bulduğu ihalede, nominal satış 621 milyon lira, net satış 617,9 milyon lira olarak gerçekleşti. Kamu kuruluşlarından gelen 221 milyon liralık teklifin tamamının karşılandığı ihalede, piyasa yapıcılarından 2 milyar 526 milyon liralık teklif geldi ve bu kesime 1 milyar liralık satış yapıldı. Hazine ikinci ihalede ise 5 yıl (1785 gün) vadeli, 6 ayda bir yüzde 6,30 kupon ödemeli, sabit kuponlu devlet tahvilini yeniden ihraç etti. İhalede basit faiz yüzde 13,27, bileşik faiz yüzde 13,71 oldu. Nominal teklifin 2 milyar 67 milyon lirayı bulduğu ihalede, nominal satış 472 milyon lira, net satış 466,4 milyon lira olarak gerçekleşti. Kamu kuruluşlarından gelen 500 milyon liralık teklifin tamamının karşılandığı ihalede, piyasa yapıcılarından 1 milyar 711 milyon liralık teklif alındı ve bu kesime 500 milyon liralık satış yapıldı. Böylece Hazine, piyasaya toplam 3 milyar 305,3 milyon lira borçlandı.