Şair ve yazar Ahmet Güneş ile son kitabı ‘her hayat’ üzerine konuştuk. Yazı insanın kendisine verdiği ödevdir diyen Güneş, ‘Yazmak bu dünyaya ve yaşama ayak direyenlerin mağarasıdır’ ifadelerini kullanıyor
Meltem İnci/ İstanbul
Şair ve yazar Ahmet Güneş’in son kitabı ‘her hayat’, Klaros Yayınları’ndan geçtiğimiz günlerde çıkarak raflarda yerini aldı.
Gazetemiz Yeni Yaşam’da da köşe yazıları yazmaya devam eden Güneş ile ‘her hayat’ kıtabının yolculuğundan, edebiyatla ilk bakışa, kültür-sanata; ve dünyayı yakıp kavuran salgının sanata ve hayata etkisine dair konuştuk.
- Öncelikle bu kitabın serüvenine gidelim. ‘Her hayat’ nasıl başladı yolculuğuna?
Bazen siz bir kitabı oluşturursunuz, bazen de bir kitap kendini oluşturur. ‘her hayat’ da kendini oluşturdu diyebiliriz. Hatta dayattı. Belki de edebiyatın gücü burada gizli. Açıkçası ilk şiir kitabım Cinnetzede’den sonra yeni bir şiir kitabı için öyle bir fikriyatım yoktu. Cesaretim de yoktu. Sonra yazdıklarımı yeniden okudukça bir araya geldi. Bir de kitabın adı ilk başta ‘her hayat’ değildi aslında. Önce ‘Katilimle Yaşıyorum’ demiştim. Sonra bana fazla sert geldi. Kitabın anlattığını gölgeleyeceğini düşündüm ve ‘her hayat’ dedim. Aslında yarım bir başlık gibi. Her hayat ne? Onu da okuyan tamamlasın istedim.
- Sâdık Hidâyet’in Köy Baykuş’unda yer alan dizelerle başlıyorsun kitaba, bir anlamı var mı senin için?
Sâdık Hidâyet çok sevdiğim bir yazar. Hayatını da yazdıklarını da severim. Kör Baykuş’u birkaç defa okudum. Döne döne okuduğum kitaplardan. Ben kendi şiirlerim dahil pek şiir dizesi ya da isabetli cümleleri ezberleyemiyorum. Öyle bir özrüm var. Ama Sâdık Hidâyet’in kitabıma aldığım o cümlesi belki sayıklasam dahi ezberden okuyabileceğim türden. Yoldaş cümleler var, benim için de öyle. Aynı zamanda bu çeviri Behçet Necatigil çevirisi. Başka yazarlar ayrı tercüme etmiş. Bence Necatigil en güzelini demiş.
- Kitapta 2012, 2014, 2016 ve 2019 gibi farklı tarihlerden yazdığın şiirler var. Sanırım uzunca bir birikimin sonucu
Başta dediğim gibi, ‘her hayat’ kendini dayatan bir kitap benim için. Eski yazdıklarımı okuyup düzenlerken kendi kendine bir dosya olup başıma kaldı. Yazan insanlar için eski yazdıkları bazen mahremiyeti, bazen de ‘acemilikleri’ olarak görülür, bu yüzden gün yüzüne pek çıkmaz. Bense amatörlüğe müthiş saygı duyuyorum.
- Edebiyatla tanışmana gidelim bir de. Nasıl başladı, etkili olan neydi?
Bir Kürdüm ve Türkçe yazıyorum. Sanırım Türkçe yazmayı öğrenmeye başladığımdan beri yazıyorum. Yani yazmayı öğrendiğim hangi dil olsaydı onu yazacaktım. Yeter ki öğrenseydim. Açıkçası beni yazmaya iten en büyük etken, annemin ben daha okuma yazma bilmeden anlattığı büyülü masallardır diyebilirim. Hayal gücüm annemin anlattığı masallardan geliyor. İlkokulda ödevleri okumayan öğretmenlerin sayesinde ödevi değil içimden gelenleri yazardım. Yazı bir bakıma insanın kendine verdiği ödevdir, durmadan ona çalışır.
- Şiirlerinde bazen yakınma, bazen hüzün bazen de bir sorgulama sezdim. Önemli olan hissettirmek mi, yoksa hissettiğini bir şekilde okura işittirmek midir sence?
Aslında bu söylediklerin bir bütün ‘her hayat’. Öyle sezmiş olmana ayrıca sevindim. Elbette şiir anlatacaktır ama ben duyuran şiiri seviyorum. Duyan olursa da kesin hissediyordur.
- Çokça duyarız bazen bir terapi yöntemi olduğu söylenir yazma eyleminin. Senin için de yazmak böyle bir şey mi?
Terapi olarak görmek konformistlerin işidir bana göre. Şükür ki öyle değilim. Ben terapi edilmek değil dert edinmek isterim. Sahih şiir de dert edinendir, arınan değil. Şiir uğraşı ya da genel anlamda yazı uğraşı bilakis uyumsuzluktur. Bu dünyaya ve yaşama ayak direyenlerin mağarasıdır. İlk söz taştan başladı, kazıyarak yani. Nihayetinde yazmak kaçış olduğu gibi kaçtığın yeri göstermektir. Bence bu çağda yazmanın amacı terapi değil. Yazmak benim için kaçmak anlamını taşırken başka bir yerden kendini var etmektir.
- Biraz da salgından konuşalım. Kültür-sanat faaliyetleri çok etkilendi, birçok kültür işçisi zor zamanlar yaşıyor. Herkesin negatif anlamda oldukça etkilendiği bir süreç. Sana da soralım, nasıldı?
Kültür ve sanat zaten hep zor zamanlar yaşıyordu. Salgınla beraber bu görünür oldu. Kuşkusuz birçok kesim için ekonomik yıkım getirdi. Bu nedenle intihara sürüklenen insanlar da oldu. Genel anlamda dünyada sönük bir muhalefet olduğu için bu salgın sürecinde alternatifler üretilemedi. Yoksa sol muhalefetin elinde olan imkanlar ve devraldığı miras faşistlerin hâlâ ulaşmak istediği bir miras. Bu çağ basiretsizliği öğretiyor. Her salgından ölümü salt sağlıkla açıklanamaz. Bu devletlerin suç ortaklığıdır.
- Yazarlar ve şairler yazdıklarını basacak bir yayınevi bulmakta çok zorlanıyor. Bunda etkili olan şey ne tam olarak sence, popüler kültürün hayatımıza bu kadar nüfus etmesi mi?
Maalesef bu ülkede yayın dünyasının ve okurun el birliğiyle kitap yayınlama ve kendisini duyurabilmesi büyük bir handikapa dönüştü. Şiirde zaten yayıncıların önayak olduğu bir yönlendirme var: Şiir okunmuyor. Bu okurun olduğu kadar yayıncıların da ortak olduğu bir diğer günah. Kimin ‘elit’ bir mahallesi varsa popüler olabiliyor. Yani aslında bu dönemin şöyle bir saçmalığı var: Seni alkışlayanlar kimler? Çok iyi bir okur kitlesi seni okursa ve o kitle bilinmezse yerinde sayarsın. Ama okuyan ‘elit’ bir kitlen varsa anında kitleselleşirsin. Ben kitle yazarı olmak istemiyorum. Çok satan da olmak istemiyorum. Samimi ve sıkı bir okur bana daha gerçek geliyor: İnsanların duyulmak istediği bu çağda/ sağır olmak istiyorum.
- Yeni çalışmaların var mı? Varsa neler?
Aslında ben iki roman da yazdım. Birini 4 yılda yazdım ama içime sinmedi. Bıraktım öyle. Belki bir gün içime sinecek şekilde yeniden okuyup düzenlerim. Sonra başka bir roman yazdım. Bir yol hikâyesi olarak yazdığım bu romanın son düzeltilerini yapıyorum şimdilerde. Belki 2021’de okurla buluşur.
Ahmet Güneş kimdir?
Ahmet Güneş: 1988’de Mardin, Derik’te doğdu. Üniversite öğrencisiyken siyasi nedenlerden dolayı tutuklandı. Cezaevinde kaldı. Bir dönem muhabirlik yaptı. Şiirleri Varlık, Bireylikler, Hayal dergilerinde ve fanzinlerde yayımlandı. Güneş’in, Göğe Kuşak Lazım (Sel Yayıncılık), Devrimci Selam ve Saygılarımla (Aram Yayınları), Cinnetzede (KÇP Yayınları), Panik Seyir (KÇP Yayınları) kitapları yayımlandı. Köşe yazıları yazıyor. İstanbul’da yaşıyor.