Maliye Bakanı Albayrak’ın istifasının AA ve yandaş basında 25 saat sonra görülmesi, medyanın durumunu çarpıcı bir şekilde ortaya koydu. AA veTRT’nin dizayn edilmesi ise 2014 yılına kadar uzanan bir süreç
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın tartışılmaya devam edilen istifa metni, 2014 yılında Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nca hazırlanan “Çöktürme Planı”na çarptı. Albayrak, bu planda TRT ile birlikte özel rol biçilen Anadolu Ajansı’nda yayımlanmayan istifa mektubunu Instagram hesabından paylaştı. İstifa sonrası birçok gazeteci haberin neden servis edilmediğinin sorusuna yanıt ararken, Independent Türkçe’ye göre, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Anadolu Ajansı ve TRT’ye “bekleme” talimatı verdi. Ancak bu durum yeni değil, Roboski dahil bütün kritik olaylarda gösterilen ‘bekleme’ tutumu, geniş bir arka plana dayanıyor.
Önce sendikayla başladılar
AA’daki ilk operasyon, 2012 yılında yaşandı. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) örgütlü olduğu AA’da bizzat kurumdan sorumlu dönemin hükümet sözcüsü Bülent Arınç’ın talimatıyla henüz yeni kurulmuş ve iktidarla ilintili Medya İşçileri Sendikası’na (Medya-İş) devredildi. Sonraki süreçte peyderpey yönetim kadrosu, idari yapısı ve çalışanları değiştirildi. Deneyimli muhabir ve editörler ya işten atıldı ya da emekliliğe zorlandı. İşten çıkartılan gazetecilerin yerine ise liyakatsiz ve sahayla ilişkisi olmayan iktidar paydaşları getirildi. Basın ve AA’daki değişim tamamlandıktan sonra iktidar bugünkü siyasal, sosyal, iktisadi durumu ortaya çıkaracak planlarını adım adım devreye koymaya başladı.
Uzun bir MGK ve basın
Eylül 2014’te Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nca hazırlanarak Genelkurmay Başkanlığı’na sunulan ve “Genelkurmay Strateji Plan Dairesi, Strateji Şube Müdürlüğü”nün adına “Çöktürme planı” dediği ve tarihin en uzun Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) karar altına alındığı “gizli” ibareli eylem planı basına sızdı. 2013 yılında devlet ile PKK Lideri Abdullah Öcalan arasında başlatılan “çözüm süreci”nin bitirilişin hemen ardından devreye konulan bu planın hiç kuşkusuz basın ayağı önceden hazırlanmıştı. O dönem DİHA’nın yayınladığı İçişleri Bakanı Selami Altınok imzalı “gizli” ibareli belgede AA ve TRT’ye verilen görevler ile sosyal medya ve yabancı basının bu algıya nasıl dahil edileceği maddeler halinde anlatılıyordu.
Fren yapılan anlar…
Bu süreçte, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Özgür Gündem ve Evrensel gazetesini hedef göstermesinden sonra Özgür Gündem gazetesi çalışanlarının ‘Sarı Basın’ kartları iptal edilirken, uygulama git gide diğer gazetecilere de yansıtıldı. Daha sonraki süreçte de, artık tank içinden ‘haber’ yapan yandaş gazeteciler, AA ve TRT dışında kimsenin alınmadığı yasaklı bölgeler özellikle Kuzey Suriye ve Kürt illerinde bir gelenek haline gelmeye başladı. 2015’ten bu yana gerçekleşen katliamların tümünde devlet basını malum ‘gecikme’leri yaşarken, en son yerel seçimlerde de olduğu gibi seçim akşamlarında oy sayımı sürerken veri akışının durdurulması gelenek haline geldi.
Telefona bağlı habercilik
2020’ye ve Albayrak’ın istifasına böyle gelindi. Aradan geçen 5-6 yılda, her önemli haberden önce Saray’dan gelecek telefonu bekleyen habercilik anlayışı, ülkenin Maliye Bakanı’nın istifasını bile bir gün boyunca veremedi. Bütün dünya basınının üzerine binlerce yorum yaptığı haber, yandaş basın ve ajansların gündeminde bile yoktu. Böylece, Türkiye, bir kez daha Kürtlere yönelik ‘çökertme’nin sonuçlarını bizzat kendisi de yaşadı. Türkiye, demokrasisini kaybettiği Kürt coğrafyasında medyasını da kaybetti.
Sedat Yılmaz/MA