Kriz derinleşerek ve katlanarak sürecek. Tayyip Erdoğan istifaya zorladığı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın yerine Lütfü Elvan’ı atasa da kendi tetiklediği hanedan krizini gideremeyecek.
Bunun iki nedeni var: Birincisi Cumhurbaşkanı’nın damadı da olan Berat Albayrak’ın küçük düşürücü bir şekilde görevinden sille tokat kovulması iktidar çekirdeğinde derin bir çatlak oluşturdu. İkincisi, süregiden mali ve iktisadi kriz, bir toplumsal krizi de tetikleyerek iktidar koalisyonunun temellerini çökertmeye devam ediyor.
Her kabinede en az bir bakanın Erdoğan “dayağından” nasibini alması yirmi yılda oluşan saray siyasal kültürünün tamamlayıcı bir ögesi. Ama bu kez ayar kaçmış; Erdoğan çevresinde bir aileler konfederasyonu halinde yığışan güç merkezi bu silleyle ortadan yarılmış. Haber doğru olsa da olmasa da işlerin bu kez Erdoğan ile ta Erbakan’ın Milli Selamet Partisi (MSP) günlerinden bu yana “dava arkadaşlığı” yapan damadın babası Sadık Albayrak ve kardeşlerinin AKP’den istifasına kadar varması bardağın artık dolduğuna işaret. Sarsıntı, evlilikler, ticari ortaklıklar, mezhep ve tarikat aidiyetleriyle halka halka birbiriyle eklemlenen AKP camiasının dış çeperlerine kadar yayılacak, Erdoğan bundan kaçamaz.
Saraya sorsanız, “beş para etmez adamlar”a -yani halka- hesap ve bilgi vermesi icap etmez. Gidenin niye gittiği, gelenin niye geldiği onları ilgilendirmez. Şeffaflık, halkı bilgilendirmek rejimin umurunda olmayınca yurttaşlar spekülasyon yoluyla anlamaya çalışıyor: “Acaba sayın Cumhurbaşkanını zıvanadan ne çıkartmış olabilir?”
Şu sıralar en revaçta görünen komplo teorisine göre, damat ile kayınpederi birbirine düşüren Trump’ın Erdoğan’ı koruyan elinin ABD mahkemeleri önündeki “Halkbank Davası” üzerinden kalkmasıymış. Erdoğan, kendisi ve yakınları ABD yargısının hedefine girmesin diye Zarrab’ın itiraflarında adı geçen önceki Merkez Bankası Başkanı’yla damadını görevden almış. “Şah” -yani kendisi- düşmesin diye “vezir”i -yani damadını- feda etmiş. Bu teori, ana muhalefet partisi başkanının da aklına yatmış olmalı ki, CHP grup toplantısında o da benzer imalarda bulundu.
Bu tezin zayıflığı, bütün komplo teorileri gibi, gözle görünen asıl nedenle hiç uğraşmayıp olan biteni hiç bir zaman doğrulanamayacak bir varsayımlar zincirine bağlamasında. Gerçi Erdoğan’ın son krizi tetikleyen önceki Merkez Bankası Başkanını azil operasyonuna can havliyle giriştiği apaçık. Ama bunun nedenlerini aramak için o kadar uzağa gitmeye gerek var mı?
Elbette, işler oraya vardığında ABD’deki “Halkbank” davası da Erdoğan’ın çöküşünde bir pay sahibi olacak. Ama onu asıl paniğe sürükleyen birbirine bağlı iki temel ve somut mesele herkesin ve Erdoğan’ın gözünün önünde duruyor. İlki, bütün kamuoyu yoklamalarının gösterdiği gibi 31 Mart 2019’dan bu yana süregiden, iki iktidar ortağı AKP ve MHP’nin siyasi desteğindeki sistematik düşüş. Muhalefetin aynı aday arkasında toplanması halinde Erdoğan Cumhurbaşkanlığını bundan böyle ancak rüyasında görebilir. Bir kaç yıl içinde kendisini hapiste bulması çok daha gerçekçi bir olasılık.
İkincisi, Covid-19 krizinin derinleştirdiği ekonomik ve toplumsal kriz sarmalı: Ekonomik daralma işsizliği, TL’nin yabancı paralar karşısında değer kaybı pahalılığı görülmemiş boyutlara çıkartırken dış borcun ve kamu maliyesinin çevrilmesi de olanaksızlaşıyor. Rejimin itibarını sağlamak için Erdoğan’ın elinde kala kala dış askeri maceralar kalıyor. Ancak onların da maliyeti öylesine yüksek ki, bu yolla gelen iki üç puan, işsizlik ve pahalılıkla uçup gidiyor. Her kesimden yükselen itiraz ve protestolar rejimin ayaklarını sarsalıyor; iç çelişkilerini büyütüyor ve halkın parmakları ekonomiden sorumlu olan iki kişiye uzanıyor: Her şeyin başkanı Erdoğan ve onun hınk deyicisi Albayrak.
Eski TBMM Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) üyesi Bülent Arınç, rejimin bağrında büyüyen gerilimi Erdoğan, Albayrak’a saldırmadan bir gün önce şöyle anlatmıştı: “Ekonomide sıkıntılar mutlaka var. Hatta sayın Bakanımız [Albayrak], ‘Yok canım ekonomide sıkıntı yok, bu psikolojik’ dediği zaman hem kendisine itiraz ettim hem de kamuoyuna. Ne psikolojik, hepimiz elimizde tutuyormuş gibi görüyoruz bu ekonomik sıkıntıyı.”
Erdoğan “sıkıntı”yı herkesten daha çok ve daha yakından görüyor; kendisi ve sülalesinin tarihteki bütün hanedanların akıbetine doğru dolu dizgin gittiğini idrak ettikçe panik içinde herkesi harekete geçirmeye çalışıyor; zaman daraldıkça panikliyor, elinde şiddetten başka hiç bir enstrüman ve politika kalmadığı için gazabını aile içine taşımaktan kendisini alıkoyamıyor.
Kriz Erdoğan’ı zıvanadan çıkaracak kadar büyük. Rejim krize tek ayak üzerinde yakalandı. Şimdi, mesele muhalefetin neyi nasıl yapacağında. Muhalefet Erdoğan rejimini silkeleyecek mi? Ona, kaybedeceği bir seçime girmeyi kabullenmekten başka bir yol bırakmayan bir siyaset tarzı ve mücadele şekli üzerinde ortaklaşacak ve harekete geçecek mi? Halkın cesareti ve sebatı muhalefette de var mı? Asıl yanıt bekleyen sorular bunlar. HDP “biz varız” diyor. Onu duyduk. Şimdi diğerlerini duymak istiyoruz.