Coğrafyamızda Adli Tıp, işkence olaylarının belgelenmesinde ve her türlü adli durumda verdiği raporlarla çok büyük rol oynuyor. Bizler işkence iddiasıyla, yapılan soruşturmalarda ve açılan davalarda “bağımsız hekim raporlarının da” delil sayılması gerektiğini yıllardır söylüyoruz.
Aslında Adli Tıp raporlarının, “tek ve geçerli” delil kabul edilmesi konusunda yasal bir zorunluluk yok. Ancak Yargıtay kararları nedeniyle, savcılar ve mahkemeler Adli Tıp dışında verilen raporları “yeterli delil” olarak kabul etmiyorlar.
Oysa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konuda verdiği önemli bir karar var. Mardin’de gözaltında cinsel işkenceye maruz kalan Şükran Aydın, Türkiye davasında TC devletinin mahkûm olmasının gerekçesi, “Mağdurun durumunun bağımsız bir hekim raporu ile belgelenmemiş” olmasıydı.
Adli Tıp cezaevinde kalan hasta mahpuslar için de “siyasi iradenin” isteği yönde raporlar veriyor. Cezaevinde kalamayacak durumda olan hasta mahpuslar için “cezaevinde kalabilir” raporu veren Adli Tıp birçok hasta mahpusun cezaevinde ölümünde rol oynuyor. Bu hasta mahpuslardan biri de Fatma Tokma!
*Fatma Tokmak, 1996 yılında işlemediği bir suç nedeniyle tutuklandı. Çocuğu Azad iki buçuk yaşındaydı. Birlikte işkence gördüler, Fatma o yıllarda hiç Türkçe bilmiyordu. Türkçe bir ifadeye zorla parmak bastırılmak suretiyle tutuklandı. Cezaevinde kalp hastası oldu. 2005 yılında yattığı süre ve hastalığı gerekçesiyle tahliye edildi. 5 yıl çocuğu ile birlikte yaşadı. Sigortalı bir yardım kuruluşunda çalıştı. 2010 yılında ise hiç beklemediği bir şekilde cezası Yargıtay tarafından onaylandı ve tekrar cezaevine girdi.
*Hastalığı giderek arttı. İnsan Hakları Vakfı, Fatma’nın tüm hasta belgelerini inceleyerek cezaevinde kalamayacağına ilişkin bir rapor verdi. Cezasının ertelenmesi yönünde yaptığımız tüm başvurular engellendi. Çünkü, Adli Tıp “Fatma Tokmak cezaevinde kalabilir” şeklinde rapor verdi.
*Fatma’nın hastalığı giderek artış gösterdi. Her ay “kan değişimi” yapılırken, pandemi nedeniyle kan değişimi zorlaştı. Vücudunda ağrılar ve morarmalar oluşuyor. Adli Tıp, “resmî bilirkişilik” kurumu siyasi iradeye bağımlı. Siyasi iradenin o dönem politikalarına uygun raporlar yazıyor. Bu nedenle de cezaevinde birçok hasta mahpus ne yazık ki “kadere teslim olmuş” durumda.
Bizler Fatma Tokmak yaşasın istiyoruz.
19 yıllık cezaevi yaşamı onun kalbini hasta etti. O da birçok hasta mahpus gibi sağlığına özgür bir ortamda kavuşmak ve gerekli tedaviyi olmak istiyor.