Yirmi birinci yüzyılda Kürt halkı kendi ülkesinde yahut savaş, baskı, işkence, göç ettirme politikaları sonucu savruldukları dünyanın dört bir köşesinde fiziki, insani, siyasi ve kültürel olarak bir var oluş mücadelesini en olumsuz koşullara rağmen hâlâ çok sert, çok amansız bir biçimde sürdürmek zorunda bırakılmaktadır. Diğer halkların çok büyük bir kısmı için sıradan bir hak, Kürt halkı için ancak ağır bir bedel ödenerek elde edilebiliyor. Söz gelimi çocuğuna kendinin bildiği, anladığı, tanıdık olduğu bir sözcüğü isim olarak koyamıyor, onu tat aldığı bir sözcükle isimlendiremiyor. Birçok Kürt çocuğunun nüfus dairesinde kâğıt üstünde bir resmi ismi, bir de ailesinin çağırdığı Kürtçe gayriresmi ismi var. Kendi dilinde türkü söylediği için öldürülen, hastanede kendi diliyle hastalığını anlatmak istediği için dövülen, hastaneden kovulan başka bir halk var mı şu anda acep yeryüzünde. Normal günlük hayati ihtiyaçlar karşılanmak istenirken bile onca şiddete maruz kalındığı yerde sanatsal bir zeminde Kürtçeyi kullanmak bir lükse dönüşüyor artık. Kürtçeyi sanata dahil ettiğinizde de başınıza gelmeyen kalmıyor. Bir sinemacı, çektiği filmde karakterleri sırf Kürtçe konuştuğu için filmini göstereceği yer bulamamaktan tutalım, gözaltına alınmaya, soruşturma ve baskıya tabi tutulmaya, tutuklanmaya varan bir baskının muhatabı olabiliyor örneğin.
Ama işte nasıl bir murattır bilinmez, bütün bunlara karşı öylesine inat eden bir karşı koyuş var ki gerçekten ciddi bir inceleme, araştırma konusudur. İki Kürt dünyanın neresinde bir araya gelse ya bir dernek kurar ya bir festival organize eder. Ne eder ne yapar buradan Kürt olmaya dair varlığını yaşatacak bir zemin yaratır. Bugünkü yazımda bu inat ediş biçimlerinden, bu Kürtlüğünü var kılma mücadelelerinden birinden bahsedeceğim. Kürt coğrafyasından binlerce kilometre uzakta bir şehirde yapılan bir festivalden, New York Kürt Film ve Kültür Festivali’nden söz edeceğim. Bu yıl dördüncüsü düzenlenecek olan festival Covid-19 salgını nedeniyle bu yıl online yapılıyor. Ulusal birlik ve barış temasının öne çıkacağı New York Kürt Film ve Kültür Festivali 13-15 Kasım tarihleri arasında dijital platform üzerinden izleyicilerine ulaşacak. Festival kapsamında 40 filmin gösterimi yapılacak, Sahim Omar Kalifa, Lukman Ahmad, Numan Yiğit ve Hebun Polat gibi yönetmenlerin yer alacağı festivalde, Azad Jannati’nin desenleri ile sanatçı Mirza Metin’in “Kürt Direnişi ve Ateş Dramaturjisi” konulu çalışması da yer alacak. Ayrıca festivalde, panellerin yanı sıra geleneksel Kürt kıyafetleri de sergilenecek.
Festivalin açılışı, tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın bir öyküsünden yola çıkılarak senaryosu yazılan ve yönetmen Ümit Kıvanç tarafından çekilen “Ah Asuman” filmi ile yapılacak. Açılışın Demirtaş’ın öyküsünden yola çıkan bir filmle yapılması, Demirtaş şahsında politik siyasi tutukluların durumlarına, HDP üzerinde gittikçe katmerleşen baskılara dikkat çekmek için özellikle seçilmiş. Selahattin Demirtaş’ın Kürtler için simge isimlerden biri oluşu, bu seçim için bir nedenken cezaevini bir edebi üretim alanına dönüştürmesi de bu seçimi isabetli kılan bir diğer neden. Devlet, Kürtleri etkisizleştirmek için hapse tıkarken, Kürtler hapishane koşullarından yeni bir doğuş gerçekleştirmenin bir yolunu illaki buluyorlar. Bu hapishane hücresinde buluşan iki Kürt olarak Demirtaş ve Zeydan burada bir film ya da edebiyat festivali yaparlarsa şaşmamak lazım. Tıpkı New York Kürt Kültür ve Film Festivali’nin kurucusu ve koordinatörü Xeyal Qertal gibi. Bunca işin arkasında tek başına bir kadın emeği yatıyor. Uzak düştüğü ülkesinden binlerce kilometre uzakta Kuzey Amerika’da bir şehirde bir festivali dördüncü yılına taşıyacak bir emek örgütlemeyi başarıyor kendi başına. Rekabet eden, festivali kendine bir iktidar alanı kılmaya çalışan erkek aklından azade, paylaşımcı dayanışmacı bir işleyişi esas alan bir kadın emeği. Elbette pek çok kurumdan, kişiden yardım alıyor, onların emeğini de çok iyi örgütleyerek festivalin büyümesine zemin kılıyor. Londra Kürt Film Festivali ve Ortadoğu Sinema Akademisi gibi Kürt sineması konusunda biri ülkede diğeri diasporada sinema alanında önemli işler yapan iki kurumu festivalin ortaklığı için örgütlüyor. Festivalin, Kürtler arası bir çatışmanın fitilinin ateşlenmeye çalışıldığı bir dönemde “Kürt Ulusal Birliği ve Barış” temasıyla yapılıyor olması ayrıca önemli.