İHD eşbaşkanı Öztürk Türkdoğan’ın yaptığı açıklamaya göre Türkiye’de insanlar kaçırılıyor, kaybediliyor; gözaltında insanlara ajanlık dayatması yapılıyor. Kendilerine böyle yüzlerce başvuru olmuş. Açıklanan bu ajanlık dayatmaları bilinenlerdir; bilinmeyenler bunun on, hatta yüz katıdır. Türkiye bu konuda da dünyada birinci sıraya yerleşmiştir. Bu gerçeklik AKP-MHP iktidarının baskı ve zor dışında toplumu yönetme gücü kalmadığının açık kanıtıdır. Özellikle Kürt gençlerinin, kadınlarının ve siyasetle uğraşanların ajanlaştırılmak istenmesi Kürt toplumuna düşmanlıklarının ve güvensizliklerinin zirveleştiğini gösteriyor.
Ajanlaştırma kadar bir insanın bitirilmesi durumu yoktur. Ajanlaştırma hırsızlık, dolandırıcılık, uyuşturucu taciri vb. topluma yönelik ağır suç ve ahlaksızlıklardan bin kat daha söz konusu kişiyi bitirir. Özellikle bir toplumun içinden ajan çıkarıp o topluma karşı kullanma her türlü ahlaksızlığın zirvesidir. Bu ajanlık, filmlerde ve romanlarda bir cinayeti açığa çıkarmak için uzmanlaşmış kişiliklerin yaptığı iş değildir. O da herhangi bir meslek gibi bir iştir. Ancak bir toplumun içine o toplumun üyesi gibi girip o toplumun düşmanlarına bilgi vermek dünyanın en adi işidir. Zaten toplum içinde bu insanlar kadar lanetlenen, tepki gören başka bir çirkinlik, ahlaksızlık ve edepsizlik yoktur. Bu tür bir ajanlık edepsizlikte, ahlaksızlıkta ve çirkinlikte zirveleşmektir.
Mevcut iktidar Kürt toplumundan koptukça, Kürt toplumuna saldırıyı ve düşmanlığı artırdıkça bu ajanlaştırma faaliyetini artırmıştır. Dolayısıyla ajanlaştırma, Kürt toplumuna yönelik düşmanlığın en çirkin, en ahlaksız ve en vicdansız düzeye çıktığının kanıtı olmaktadır. Bir toplumun içinden ajan çıkarıp o topluma karşı kullanmak bir topluma yapılacak en büyük kötülüktür. Halklara kötülük yapma iktidarı haline gelmiş mevcut iktidardan da başka bir şey beklenemez. Her türlü insanlık suçunu işleyen ve bu konuda sınır tanımayan bir iktidarın Kürt halkına böyle bir kötülük ve düşmanlık yapması da anlaşılır bir durumdur.
Bir Kürdün Kürt halkına yönelik ajanlık yapması kadar kötü bir durum olamaz. Bir Kürdün açıkça bir Kürt düşmanı gücün safına geçip savaşması da ihanet ve alçaklık olarak değerlendirilir. Ancak ajanlaşıp Kürt halkına ve onun siyasi güçlerine düşmanlık yapmak açık bir biçimde savaşmaktan katbekat daha fazla bir hainliktir.
AKP-MHP ittifakına dayalı iktidar Kürde her türlü kötülüğü ve hakareti yapıyor. Bu kadar ajanlaştırma ise Kürde yapılan en büyük hakarettir. Kürt toplumuna aslında siz bir hiçsiniz, sizi bırakalım insan, bir parya bile görmüyoruz, denilmektedir. Bir ajana, yaptığı hizmet dışında ne Türk devleti ne de başkaları saygı gösterir. Çünkü ajan bu dünyanın en aşağılık insanıdır. Ajanlaşan birisinin zaten özsaygısı kalmamıştır. Yaptığı işe bazı gerekçeler bulsa da kendisinden nefret edendir. Zaten çeşitli baskı, tehdit ve şantajlarla ajanlaştığı için bu durumdan çıkacak hiçbir cesareti bulamaz. Tek kurtuluşu ölümdür ama ölümden korkan birisi olarak ajanlaştığı için çoğunluğu bu kurtuluşu da gerçekleştiremez.
Kürt toplumunda ajanlaşanların çoğunluğu baskı, tehdit ve şantajla bu yola girmişlerdir. Kuşkusuz para için de yapanlar vardır. Ancak sadece para ajanlaştırma için yetmez. Para; şantaj ve tehdittin sonuç almasında kullanılan bir araçtır. Ajanlaştırma işiyle uğraşanlar esas olarak istihbarat örgütleri olsa da Türkiye’de şimdi bu işi birçok kurum yapmaktadır. Türkiye’de resmi devletin dışında; bir de hiçbir yasa ve kaideye bağlı olmayan bir çete devlet vardır. Bu çeteleşmiş devlet, legal ve kendisini yasalara bağlı hisseden devletten daha fazla yetkilidir. Geçen gün Bodrum’da resimleri çekilenler bugün Türk devletinin esas güçleridir. Türk devletini yöneten zihniyet ve mantık bu resimdeki 5’lidir. Bu resimdeki en kıdemli olan devlet için 1000 operasyon yaptık demişti. Yani yasa dışı 1000 eylem yapmışlar. Yaptıkları söylediklerinin on katı, hatta yüz katıdır. Bu çete devlet için her yol ve yöntem mubahtır. Kendilerini hiçbir yasaya, ahlaka, vicdana bağlı görmezler. Zaten vatan söz konusu olduğunda gerisi teferruattır demektedirler. Vatan dedikleri de kendi düşündükleri siyasi, toplumsal ve kültürel sistemdir. Soykırımcı faşist tekçi sistemdir. Bunlar Kürtlere her şeyi yapabilirsiniz zihniyetine sahiptir. Kürt kadınları ve çocukları için kadın da olsa çocuk da olsa gereğini yapın diyen başbakan ve cumhurbaşkanının olduğu yerde Kürde her şey yapılır. İmam şöyle yaparsa cemaat bilmem ne yapar sözü tam da bugünkü Türkiye’deki gerçekliği ifade etmektedir.
Bir ajan nasıl yaşar, anlamak mümkün değildir. Hele bir Kürt nasıl diğer Kürtlere zarar vermek için yaşar, anlamak mümkün değildir. Çünkü mevcut devlet ve iktidar Kürdü soykırıma uğratmak ve yok etmek istiyor. Bu ajan da Kürdü yok etmek isteyenlere hizmet ediyor. Aslında kendini, kardeşini, çocuğunu yok etmek isteyen bir konumdadır. Bu açıdan bu ruh halini çözümlemek gerekir. Herhalde hiç gecikmeden böyle ajanların ruh halini, çirkinliğini, insanlıktan nasıl çıktığını, bitişini anlatan bir iki roman gerekir. Şu anda Kürt halkının özgürlük mücadelesinin böyle birkaç romana, öyküye, tiyatroya vb. sanat eserlerine ihtiyaç var.
Bir toplumu aşağılamanın, hakaret etmenin zirvesi o toplum içinde ajan çıkarmayı yoğunlaştırmadır. AKP-MHP iktidarı şimdi bunu Kürtlere karşı temel bir savaş yöntemi olarak yaygınlaştırmıştır. Kürt toplumu özgür ve demokratik yaşama kavuşması mücadelesi veriyorsa ajanlaşmayı en lanetli bir durum olarak ele almalı. Kürt toplumu içinde bu durum çok kapsamlı teşhir edilmelidir. Öyle bir toplumsal baskı yaratılmalı ki, hiçbir Kürt bu aşağılık işe bulaşmasın. Tehdit, şantaj, baskı ne kadar ağır olursa olsun ajanlaşmayı kabul etmesin. Çünkü ajanlaştıktan sonra şantaj, tehdit ve her türlü baskıdan bin kat daha beter bir zulmü yaşamak ve ölümü kabul etmek oluyor. Her türlü baskı, zulüm ve ölüm karşılanabilir ama ajanlığın getirdiği bitmişlik ve ölümden kurtulmak mümkün değildir.