Kürtçe mevlit okuduğu için ceza aldı, tutuklandı. 80 yaşındaydı. Medresede Kur’an eğitimi almış, kendi çabasıyla Kürtçe okuma-yazma öğrenmişti. Kürtçe şiirler yazardı. Ali Boçnak, geriye şiirleri ve derin bir yurtseverlik mirası bıraktı
Gülcan Dereli
Kürdün ölüsü dirisi hep zulüm görmüş olsa da mücadele etmek bir yaşama aşkı haline dönüşmüş. HDP’nin 5 Haziran mitinginde bombalı saldırıda 2 bacağını kaybeden yönetmen Lisa Çalan ile yaptığım bir röportajda yaşama olan aşkını ve direncini şöyle anlatmıştı: “Bana nasıl mücadele ediyorsun diyorlar bu öğrenilen bir şey değil, coğrafyamızın gerçekliği.” Bu dosyamızda, zulüm altında göçüp gidenlerin hikâyesini yazacağız. Onlar, çoğu zaman bir haber konusu bile olmadan bir nevi idam edilen hasta tutuklular. Sık sık bir hasta tutuklunun daha yaşamını yitirdiği haberini alıyoruz. Ve bugünlerde bu haberler daha sık düşüyor önümüze. Peki kimdi bunlar, neler yaşadılar, nasıl bir hayat sürdüler, çocuklukları, gençlikleri, bir tohum eker gibi hayatı uğruna ölecek kadar çok severek geriye bıraktıkları mücadele mirası… Hatırlamak yaşatmaktır çünkü… Dosyamızda çoğu zaman bir istatistik olarak ajanslara düşen yaşamını yitiren hasta tutukluların portrelerine yer vereceğiz. O hasta tutuklulardan biri de Kürt mele Ali Boçnak yani Apê Ali.
Hasta tutuklu Kürt mele Ali Boçnak, onu tanıyanların deyimiyle Apê Ali, 23 Eylül 2020’de Patnos Cezaevi’nde yaşamını yitirdi. Kütük yaşı 76’dır ancak asıl yaşı 80’di. Çünkü babası askere erken gitmesini istemiyordu. O yüzden yaşını küçük yazdırdı. Kars Kağızman’da dünyaya gelen Apê Ali’nin köyü Zıxçi (Yağlıca) Digor’a bağlanır. Çocukluğu, gençliği hatta ömrü Digor’da geçer. 20’li yaşlarda evlenen Apê Ali’nin 5’i erkek 3’ü kız, 8 çocuğu olur. Tüm çocukları evli olan Apê Ali’nin her bir çocuğundan 4-5 torunu olunca onlarca torunu olur. Medresede Kuran eğitimi alan Apê Ali, okula hiç gitmez. Ancak kendi imkânlarıyla okuma yazmayı öğrenir. Hatta öyle azimlidir ki kendi anadilinde Kürtçe okuma yazmayı çözer. Sadece mele değildir, aynı zamanda şair ruha sahiptir. Kürtçe şiirler okur, yazar. Apê Ali’yi, çocuğu Şakir Boçnak ve yazar Ayhan Erkmen anlattı.
Mitinglerde Kürtçe şiir okur
Babası için mükemmel zekiydi diyen Şakir Boçnak, “Okuma yazmayı hepimizden daha iyi biliyordu. Çok profesyonel gazete, kitap okuyordu. Parti mitingleri falan olunca çıkıp Kürtçe şiir okuyordu. O konuda da çok ön saftaydı. Babam gençliğinde bu Karaoğlan dedikleri Ecevit hariç yani Kürt hareketi siyasal olarak başlamadan önce bir Ecevit’e oy vermiş. Ondan sonra hiç kimseye oy vermemiş. HEP’ten DEP’e, HADEP’ten DEHAP’a, BDP’den HDP’ye kadar sürekli kendi partisine oy vermiş. Kendi partisinin içerisinde yer almış. Partinin barış çalışmalarında ve taziye grubunda yer alıyordu” diyor.
Kanaat önderiydi
Apê Ali, tatlı diliyle küsleri barıştırır. Çocukları çok seven Apê Ali çocukla çocuk, gençle genç oluyor. Toplum içerisinde saygı gören bir kişiliğe sahip olan Apê Ali, kendi köyünde de kanaat önderi gibi görülür. Herkes kendisine Apê Ali olarak hitap eder. Şakir Boçnak, babası için şöyle diyor: “Babam yeryüzünün gerçek meleklerinden birisiydi. Biz çocukları dahil olmak üzere hiç kimsenin gönlünü kırmıyordu. Tatlı diliyle herkesi ikna edebiliyordu. Kan davalarında köy kavgalarında önemli bir role sahipti. Küsleri barıştırıyordu.”
Hem Müslüman hem HDP’li diye…
HADEP döneminde partiye gidip gelmeye başlayan Apê Ali, çalışmalara gönüllü olarak katılır. Ancak Kars’ta sevilen sayılan bir Kürt mele olması devleti rahatsız eder. 2009’da KCK operasyonlarında Apê Ali’ye de bir soruşturma açılır. Ancak Apê Ali’ye açılan soruşturmaya ‘dini istismar’ da eklenir. Babasının çocukluktan beri namaz kıldığını söyleyen Şakir Boçnak, “Kürtçe mevlit okuyordu, namaz kılıyordu diye bir de HDP’ye gittiği için yani hem Müslüman hem HDP’li olunmaz diye dini istismardan ceza verdiler” diyor. Dini istismar dedikleri de Kürtçe mevlit okuması. Bir de ironik, herhalde yeryüzünde mevcut hükümet kadar dini istismarla suçlanan az iktidar vardır.
Bu mücadele bitmez
Apê Ali, 2017’de cezaevine girer. Çok pozitif bir kişiliğe sahip olan Apê Ali, cezaevinde arkadaşlarına moral verir. Cezaevine görüşe gittiği anıları bizimle paylaşan Şakir Boçnak, “Babam artık 80’li yaşlardaydı, 20’li, 35-40 yaşlarında arkadaşları vardı. Hepsi diyordu ki Ali Amca hepimize moral veriyor. Babamın onlara şöyle dediğini söylüyorlardı: ‘Bizim bu mücadele kolay kolay bitecek bir mücadele değil, diyerek bizi motive ediyordu.’ Yani çok pozitif bir insandı” diye belirtiyor.
Cezaevi sağlığını alır
Cezaevine girmeden önce de sağlık sorunları yaşayan Apê Ali, prostat ameliyatı olur. Beyin damarlarında tıkanıklık vardır. Yaşlılıktan dolayı birkaç hastalığı vardır, o kadar ciddi değildir. Ancak cezaevine girdikten sonra Apê Ali’nin sağlık sorunları ağırlaşmaya başlar. Birkaç defa ameliyatlar geçirir ve atlatır. Asıl sorun ölümüne de neden olan ameliyat ile başlar. Göbek fıtığından ameliyat olan Apê Ali’ye sonda takmayı unutur doktorlar. Bu da vücudun enfeksiyon almasına neden olur ve tüm vücudu enfeksiyon kapar.
Sesimizi duymak istemediler
Babasının sağlık sorunlarını kendilerinden sakladıklarını söyleyen Şakir Boçnak, “Artık son yaşamının 40 gününe girdiğinde bize söyledi. Durumunun kötü olduğunu. Biz de sosyal medya üzerinden vekil arkadaşların aracılığıyla siz değerli gazeteci yoldaşlarımızın aracılığıyla sesimizi kamuoyuna duyurmaya çalıştık. Sesimizi yeterince duyuramadık sanki. Veya bizim sesimizi duymak istemediler. Böyle bir tablo ile karşı karşıya kaldık. Canımız çok yandı bu konuda” diyor.
Tarafsıza geçsin baskısı
Hem yaşından hem yeni tip koronavirüsten (Kovid-19) hem de sağlık sorunlarından dolayı tahliyesi için defalarca başvuru yapılır. Ancak tüm başvurular reddedilir. Gerekçe ise tarafsızlar koğuşa geçmemesi. Babasının onurlu bir duruş sergilediğini söyleyen Boçnak, “Babam da dik duruşlu bir insandı, kabul etmiyordu. O, onurlu duruşundan hiçbir zaman taviz vermedi. Canı pahasına da olsa vazgeçmedi, mücadele etti. Verilen yanıtlar hep ‘Tarafsızlara geçerse tahliye ederiz yoksa etmeyiz’ oldu” diyor.
Muhatap bulamadık
Apê Ali’nin cenazesine de zulüm edilir. Yaşananları anlatan oğul Boçnak, “Biz ayın 23’ünde zaten Patnos’taydık. Görüşmek için gitmiştik. Sabah 8’de başladık, akşam saat 16.00’ya kadar savcılıkla cezaevi arasında gittik geldik. 16.00’da savcılık izin verdi, gidip görüşebilirsin dedi. Biz gittik ama cezaevi yönetimi bizi keyfi bir şekilde görüştürmedi. Eve döndük, akşam 00.00 civarıydı aradılar dediler vefat etmiş, gelin cenazenizi alın. Bir daha Patnos’a gittik. Orada bir muhatap bulamadık. Ayın 24’ünde bir daha devam ettik. Yine akşama kadar bir muhatap bulamadık, cenazeyi teşhis için” diyor.
Babamı devletsizlik öldürdü
Cezaevinde 3 yıl kalan Apê Ali’nin cenazesine otopsinin yapılmasını istemediklerini dile getiren Boçnak, “Yaşlıdır, hiç vücudu parçalanmasın biz de davacı olmayalım dedik. Savcılık kabul etmedi. Akşam 20.00 civarlarında bizi Ağrı’ya gönderdiler. Orada otopsi yaptılar, çıkana kadar gece 00.00 oldu. Bilinçli olarak uzatmaya çalıştılar. Yıldırma politikası uyguladılar, eziyet etmek istediler. Bu kasıtlı bir eziyet çektirmekti. Şöyle söyleyeyim: Babamızı devlet öldürmedi, babamızı devletsizlik öldürdü. Bir muhatap bulamadığımız için öldü. Eğer bir muhatap bulabilseydik babamız ölmeyecekti. Veya gelip evinde kendi çocuklarının içinde ölecekti. Yani bir devletin varlığı değil, bir devletin yokluğu babamızı öldürdü” diye vurguluyor.
Babamızla tanıdık
Apê Ali’nin hayata bakış açısının çok farklı olduğunu kaydeden Boçnak, şöyle devam ediyor: “Okumamasına rağmen kendisini çok geliştirmişti. Dünyaya bakış açısı çok farklıydı. Çok aydın bakıyordu dünyaya. Tabii biz de bu ulusal mücadeleyi başka birisinden değil de kendi ailemizin içinde babamızdan öğrendiğimiz için çok minnettarız babamıza. Bu mücadeleyi bir arkadaşımızdan değil de babamızdan tanıdığımızın için çok mutluyuz, onurluyuz.”
Apê Ali’nin en son yazdığı şiirleri cezaevinden geçtiğimiz gün alan Şakir Boçnak, babasının kendisine “Şiirlerimi biriktirmişim Ayhan Erkmen bana kitap yapsın” dediğini aktardı.
Müthiş bir yurtseverdi
Yazar Ayhan Erkmen ise Apê Ali’nin müthiş bir yurtsever olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bu uğurda bir oğlunu yitirmişti aynı zamanda 90’lı yıllarda.” Kendisini HADEP döneminde tanıdığını anlatan Erkmen, “Yani 20 yıldır tanıyorum. Müthiş bir hafızası ve tarihi belleği vardı. Bu medrese eğitimi gören imamların yanında müthiş bir dini eğitim de almıştı. Çok güzel sesi vardı hem dengbêj stranları söylüyordu hem de Mela Huseynê Bateyî’nin Kürtçe mevlidini çok güzel okuyordu. Hepsini de ezbere okuyordu. Makamında okuyordu, ölçülü ve uyaklı şiirler yazıyordu. Eski klasik Kürt şiirleri gibi. Her şeye dair şiir yazıyordu. Mesela güzel bir ağaç mı gördü ona dair de yazıyordu. Bir haksızlık mı gördü haksızlığa dair de yazıyordu. Kürt kadınlara ve annelere dair çok aşırı şiir yazmıştı. Şiirlerini yazıya dökmüyordu. Ahmed Arif’in kaygısı gibi bir kaygı taşıyordu Ali Amca herhalde, alırlar götürürler kaybederler kaygısıydı zannedersem. Çok ısrar ediyordum Ali Amca yaz diye, en son tutuklandıktan sonra cezaevine haber gönderdim lütfen Ali Amca yaz ama artık. Soluğu ulaşacak diye Ali Amca içeride tüm şiirleri yazmıştı. Ve aileyle birlikte haber de göndermişlerdi, Ayhan bunları kitaplaştırsın diye. O şiirleri kitaplaştıracağız” diye anlatıyor.
Feqiyê Teyran’ın öğrencisi gibiydi
Apê Ali için bir deryaydı diyen Erkmen, sözlerini şöyle tamamlıyor: “O klasik Kürt yani Feqiyê Teyran’ın öğrencisi gibi düşünün Ali Amca’yı, o tarzda şiirler yazıyordu. Diyorum ya ağaca yazıyordu, dereye yazıyordu, kadınlara annelere müthiş şiirler yazıyordu. Zulme dair şiirler de yazıyordu. Ama müthiş bir morali vardı. Yargılandığı o mahkemedeki duruşu müthiş bir onurlu duruştu. O yüzden Ali Amca’dan çok genç olanlara 6 yıl 3 ay verdiler ama Ali Amca’ya 7 yıl üzerinden ceza vermişlerdi. Ve müthiş bir insandı, müthiş bir barışseverdi, sürekli barıştan yanaydı, müthiş bir dindardı da böyle temiz İslamiyeti kendi beyninde yarattığı hümanizmiyle yaşayan birisiydi.”
Helbest Kulê*
Ew, dikişîne ser rewşa gelê xwe balê,
Dikeve nava derd û kulê, xewn û xeyalê,
Ew, radixîne li ber çavan, rewşa çiya û banî,
Di rewşa gelî, newal, zevî û zozanan de.
Di ber çavan re derbas dike rewşa xortên destbihine,
Di rewşa xanimê, xatûnê û xezala histûmorî,
Berê xwe dane çiyayên jorîn, pêl bi pêl dibarin,
Min go, gelo ev çi hal e, hûn pêl bi pêl dibarin.
Min go, xortên destbihine û xwişkên serbixêlî,
Ev çi hal e, hûn bi ku ve dimeşin, ka min ra bibêjin,
Gotin, apo derdê me gelekî giran, rewşa me pir xedar e,
Em ne dixwazin serê bixêlî ne jî destê bihine.
Em ji bo welatê xwe dixwazin şeref û şane,
Dijmin li ser me dimeşîne zilmek pir girane,
Wêran kirin gund û bajar, şewitandin deşt û zozanên me,
Qetil kirin kal û pîr, zarok û jinên kurdane.
Derdin Şiiri
O, hatırlatır halkının acısının hâllarını,
Dalar acının ve azarın, hayalin ve düşün ta içine,
Serer göz önüne hâllarını sarp dağların,
Vadi, dere, tarla ve yaylanın hâllarında.
Gözden geçirir eli kınalı yiğit delikanların hâllarını,
Gerdanı boncuklu hanım, hatun ve ceylanların,
Yüzünü ulu dağlara çevirip dalga dalga yağıyor,
Hayır ola, neden yağıyorsunuz öyle kıvrım kıvrım?
Eli kınalı yiğit delikanlı ve duvaklı bacılara, sual ettim: hayır ola?
Acep nereye böyle?
Emmi acımız büyük, yaramız derin,
Ne duvaklı ne de eli kınalı istiyoruz, dediler.
Vatanımız için istiyoruz şan ve şeref,
Oysa düşman zulüm ediyor hoyratça!
Viran eyliyor hanemizi, kasıp kavuruyor yaylalarımızı,
Katlettiler yaşlı, ihtiyar, kadın ve çocuklarını Kürdün.
*Ali Boçnak’ın şiirini Türkçeye Kürt şair Redûr Dicle çevirdi.
* Dosyanın birinci bölümü için tıklayınız
* Dosyanın ikinci bölümü için tıklayınız
* Dosyanın üçüncü bölümü için tıklayınız