Cumartesi Anneleri’nde bu hafta dosyası yeniden açılan Toraman’ın akıbeti soruldu. Anne Toraman, ‘Ne acım sonlandı ne de faşizme karşı öfkem dindi’ dedi. Diyarbakır’da ise 1994’ten bu yana kendisinden haber alınamayan Toğcu’nun akıbeti soruldu
Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak için her hafta düzenledikleri eylemlerinin 815’incisini koronavirüs nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirdi. Bu hafta henüz 24 yaşındayken, 27 Ekim 1991’da İstanbul Kocamustafapaşa’daki evinin önünde gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Hüseyin Toraman’ın akıbeti soruldu.
‘Katilleri bulmalılar’
Hüseyin Toraman’ın annesi Hatice Toraman, oğlunun 1991 yılından gözaltında kaybedildiğini söyleyerek, “Katilleri bulmalılar. Benim tek derdim oğlumun katillerinin bulunmasıdır. Gidip yakasından tutup ne ettiniz yavruma diye sormak istiyorum” dedi. Oğlu için aramadığı yer kalmadığını söyleyen anne Toraman, yetkililerin ise kulaklarının kapattığını ve Cumartesi Anneleri’nin derdini dinlenmediğini belirtti. Anne Toraman, “Ne acım sonlandı ne de faşizme karşı öfkem dindi” diyerek akıbetini sordu.
‘Bir mezara sahip değiliz’
Ardından söz alan Toraman’ın kardeşi Sakine Toraman, kardeşinin gözaltına alınması hikayesini anlattı. Kardeşini arama mücadelesinin devam ettiğini söyleyen Toraman, kardeşinin her yerde aradıklarını ancak bulamadıklarını ifade etti. “29 yıl süren hak ve adalet arayışımız sonuçsuz kaldı” diyen Toraman, “Biz hala bir mezara sahip değiliz. Katiller ellerini kollarını sallayarak normal yaşantılarına devam etmekte. Oysa biz kayıp yakınları, sadece yakınımızı kaybetmedik. Biz hayatımızı kaybettik. Aile olarak felç olduk. Hiçbir zaman eski yaşamımıza dönemedik” diye konuştu.
Kayıp dosyalarının zaman aşımı ile kapatılmak istendiğinden söz eden Toraman, “Biz kardeşimizi katleden devletten daha hesap soramadık. Zorla kaybedilme devletin elli ile işlendi. Biz bitti demeden bitmez. Hak ve adalet arayışımız devam edecek” diye ifade etti.
Dosya zaman aşımına uğradı
Toraman ailesi avukatı ve İHD İstanbul Şube başkanı Gülseren Yolleri, hukuki süreç hakkında bilgi verdi. Dosyanın 20 yılın ardından savcılık tarafından zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle takipsizlik verdiğini dile getiren Yoleri, yapılan itirazlarının Bakırköy Ağır Ceza tarafından kabul edildiğini söyledi. Savcılık soruşturma dosyasının yeniden açılmasına karar verildiği bilgisini veren Yoleri, “Soruşturma dosyası açıldı ama etkin bir soruşturma yine yürütülmedi. Dosya hala açık, halen Hüseyin Toraman’ın akıbeti aydınlatılmayı bekliyor” dedi.
‘Beyaz Toros’a zorla bindirildi’
Bu haftaki basın metnini okuyan kayıp aileleri avukatı ve Cumartesi İnsanı Gülizar Tuncer şunları söyledi: 27 Ekim 1991 sabahı İstanbul Kocamustafapaşa’daki evinin önünden silahlı, telsizli, sivil giyimli, kendilerini polis olarak tanıtan kişiler tarafından 34 ATZ 56 plakalı Beyaz Toros’a zorla bindirilerek götürüldü. Gözaltı işlemi semt karakoluna çok yakın bir yerde ve mahalle sakinlerinin gözü önünde gerçekleşti. Olaya tanık olanlar polisi arayıp, ‘silahla kaçırma’ ihbarında bulundu. İhbar üzerine Çınar Polis Karakolu’ndan gelen polis ekibi önce görgü tanıklarından bilgi aldı. Sonra bir dükkânın sabit telefonundan bazı görüşmeler yaptı. Bu görüşmelerin ardından işlem yapmadan olay yerinden ayrıldı.
İçişleri Bakanı gözaltıyı inkar etti
Baba Ali Rıza Toraman’ın Çınar Karakolu amirine ulaşarak “Oğlumu kaçıranlara neden müdahale etmediniz?” diye sorduğunu aktaran Tuncer, “Karakol amiri Hüseyin’in kaçırılmadığını, siyasi polisler tarafından gözaltına alındığını bu nedenle müdahale edemediklerini söyledi. Baba Toraman karakol amiri ile yaptığı görüşmenin ses kaydını aldı. Bu ses kaydını savcılık dosyasına sundu ayrıca dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin’e de verdi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü 5 Aralık 1991 tarihinde Toraman’ın polis tarafından uzun bir süredir arandığı ama kesinlikle gözaltına alınmadığı açıklamasını yaptı. İçişleri Bakanı İsmet Sezgin 13 Aralık 1991 tarihinde Hüseyin Toraman ile ilgili iddiaları içeren soru önergesine verdiği cevapta tüm iddialarını reddetti” diye belirtti.
Demirel: Oğlun cebimde mi?
Dönemin başbakanı Süleyman Demirel’le görüşen Hatice Toraman’a Demirel’in, “Oğlun cebimde mi ki çıkarıp vereyim” dediğini söyleyen Tuncer, “Hüseyin’in kaçırılışına tanık olan eşi, savcılığa polislerin eşkal bilgilerini verdi. Ancak teşhis yaptırmaya yönelik hiçbir işlem yapılmadı. 30 Ekim 1991 tarihinde Hüseyin Toraman’ın Gebze ilçe Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğüne dair aileye ulaşan iddia araştırılmadan ‘herhangi bir bilgi mevcut değildir’ denilerek geçiştirildi” diye ifade etti.
Dosyanın kapatma kararı kaldırıldı
Ailenin tüm ilgili kurum ve kişilere yaptığı başvurularının sonuçsuz kaldığı bilgisini paylaşan Tuncer, “Yapılan itiraz sonucunda dosya üzerindeki kapatma kararı kaldırıldı. Ancak dosyada bugüne kadar bir gelişme yaşanmadı” diye konuştu.
Tuncer, son olarak, “29 yıldır sürüncemede bırakılan Toraman soruşturmasının etkin bir biçimde yürütülerek davaya dönüşmesini talep ediyoruz” dedi.
Toğcu’nun akıbeti soruldu
Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’nin her hafta gerçekleştirdiği “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eyleminin 613’üncüsü yayınlanan video ile gerçekleştirildi. Derneğin sosyal medya hesaplarında yayınlanan videoda, derneğin yöneticisi Gurbet Yavuz, 29 Kasım 1994 yılında Diyarbakır’da gözaltında kaybettirilen Ender Toğcu’nun akıbetini sordu.
Polis evde aileye işkence yaptı
Evli ve bir çocuk babası olduğu belirtilen Toğcu’nun 29 Kasım 1994 tarihinde hastanede yatan eşini görmek için ağabeyi Ali Toğcu’nun yanından ayrıldıktan sonra bir daha kendisinden haber alınmadığını ifade eden Yavuz, Toğcu’nun kayıp hikayesini şöyle anlattı: Hastanede o gün refakatçi olarak Ender Toğcu’nun annesi bulunmaktaydı. Annesinin beyanına göre oğlu Ender Toğcu, o gün hastaneye hiç uğramaz. Aynı gün gece saat 22.30 civarında Ender’in babasının ikametine 7-8 kişilik sivil polisler gelerek evde bulunan baba Hüseyin Toğcu ve küçük oğlunu dövmeye başlarlar. Babaya sürekli olarak oğlunun nerede olduğunu sorarak dövmeye devam ederler. Baba Hüseyin Toğcu, sivil polislere korktuğundan dolayı oğlu Ender Toğcu’nun üç gün önce Kayseri’ye dayısının yanına gittiğini söyler. Bunun üzerine polisler babaya ‘Oğlun bizim elimizde, üç gün içinde sana ölüsünü teslim ederiz’ diyerek ikametinden ayrılır.
Polis abisine de baskı yaptı
Sivil polislerin Toğcu’nun babasından sonra ağabeyi Ali Toğcu’yu da sıkıştırdığını dile getiren Yavuz, “Evden ayrılan sivil polisler daha sonrasında Ender’in ağabeyi olan Ali Toğcu’nun evine gider. Ali’ye de aynı şekilde Ender Toğcu’nun nerede olduğunu sorarlar. Ali Toğcu, sivil polislere Ender’in saat 15.00 civarında yanından ayrıldığını ve kendisini bir daha görmediğini ifade eder. Bunun üzerine polisler Ali Toğcu’yu da yanına alarak babasının evine tekrar gelirler ve babaya ‘Evinizde silah var, o silahı bize teslim edeceksiniz’ deyip odunluğa girip silahı çıkartırlar. Polisler babasına silahın yerini Ender Toğcu’nun söylediğini belirtip oradan ayrılır. Gece saat 24.00 gibi oradan ayrılan polisler bir süre sonra tekrar eve geri gelip babasına tutanak imzalattırırlar. Polisler oradan ayrılmadan önce karşı komşuya Ender’in nerede olduğunu da sorar. Komşuları ise Ender’i tanımadığını ve nerede olduğunu bilmediğini belirtince polisler askerliğini daha önce yapmış olan Ender hakkında ‘Ender Asker kaçağıdır ve onu arıyoruz’ deyip oradan ayrılır” dedi.
Aileye gözaltına alınmadığı söylendi
Olayın ertesi günü Ender’in ağabeyi çarşıda kahvede oturduğu sırada Çarşı Karakolu polisleri tarafından kahveden alınıp üç gün boyunca gözaltında sorgudan geçirildiğini anımsatan Yavuz, “Ağabeyine de Ender’in nerede olduğu sorulur, Ağabeyi nerede olduğunu bilmediğini söyleyince polisler ağabeyine dönük olarak ‘yalan söyleme, biz onu yakaladık, üzerinde bir liste de çıktı. O listede telsiz ve pil gibi eşyaların fiyatı da yazılıyordu’ der. Ender Toğcu’nun babası Hüseyin Toğcu’nun beyanına göre, Ender’in ağabeyi gözaltında kaldığı sürede Ender’in çığlıklarını ve sesini duyar. Ağabeyi olan Ali Toğcu üçüncü gün Ergani yolu üzerinde serbest bırakılır. Baba Hüseyin Toğcu, oğlunun kaybedilmesinden sonra her ay Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulunur ama gözaltına alınmadığına ve gözaltı kaydının olmadığına ilişkin cevaplar verilir. Yine Ağabeyi sözlü olarak Çarşı Karakoluna başvuruda bulunur. Ancak yapılan tüm başvurulara rağmen herhangi bir sonuç alınmaz. Ender Toğcu’dan 26 yıldır haber alınmamaktadır ”diye belirtti.
HABER MERKEZİ