Türkiye’de nüfusla kıyaslandığında en çok iş cinayetinin yaşandığı il olan Kocaeli’de İSİG Yürütme Kurulu üyesi Selçuk Karstarlı’ya göre kamu denetimi neredeyse hiç yok
Hemen her gün yaşanan iş cinayetleri ülkeyi işçi mezarlığına dönüştürüyor. İşçiler, geçim sıkıntısından kaynaklı her gün sağlıksız koşullarda çalışmaya zorlanıyor.
İş Sağlığı ve Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre, 2020 yılının ilk dokuz ayında en az 1493 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.
Kocaeli İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi Yürütme Kurulu Üyesi Selçuk Karstarlı, MA’dan Kadir Güney’e, Kocaeli’nde kamu denetiminin neredeyse hiç olmaması nedeniyle iş cinayetlerinde artış yaşandığını aktardı.
Kocaeli’de 65 işçi hayatını kaybetti
Kentin gelişmiş sanayisine dikkati çeken Karstarlı, nüfusla kıyaslandığında Kocaeli’nde iş cinayetlerinde yaşamını yitirenlerin sayısının diğer illere ve ülke ortalamasına göre yüksek olduğunu söyledi. 2020 yılının ilk dokuz ayında ülke genelinde en az 1493, Kocaeli’de ise en az 65 işçinin yaşamını yitirdiğini belirten Karstarlı, “Ülke nüfusunun yüzde 2,17’si ilimizde yaşarken iş cinayetlerinin yüzde 4,35’i burada meydana geliyor. Çok tehlikeli sınıftaki işyerlerinde çalışanların oranının diğer kentlerden yüksek olması bu farkın nedenlerinden olabilir. İlimizde de iş yerleri diğer illerde olduğu gibi kamu denetiminin neredeyse olmadığı bir kent” dedi.
Korona meslek hastalığı sayılmalı
Sosyal Güvenlik Kurumun genelgesiyle Kovid-19’un iş kazası ve meslek hastalıkları sınıfında değerlendirilmeyeceğini duyurduğunu fakat bu genelgenin yürürlükteki mevzuatla çeliştiğini vurgulayan Karstarlı, mevzuatta “yapılan iş sırasında, işin yürütüm şartları veya işle ilgili nedenleriyle ortaya çıkan bedensel ve ruhsal hasarları iş kazası veya meslek hastalığı olarak sınıflandırmaktadır” denildiğini hatırlattı. Karstarlı, “Bu durumda kişi bu hastalığa işyerindeki şartlar nedeniyle yakalanmış ise bu iş kazası veya işle ilgili hastalık olarak ele alınmalı” diye belirtti.
Tehlikenin ortadan kalkması lazım
İş cinayetlerini önleme konusundaki algının kişisel koruyucudan ibaret olduğunu dile getiren Karstarlı, bundan dolayı işçi ölümlerde bir azalmanın söz konusu olmadığını belirtti. Karstarlı, şöyle devam etti: “Önleme hiyerarşisinde öncelikle tehlikenin ortadan kaldırılması, işyeri düzeni ve organizasyonel tedbirlerin, kişisel koruyucudan etkin tedbirler olduğunu söyler. Ancak bunlar üretim sürecini etkileyen ve yatırım gerektiren yollar. Kişisel koruyucu temin edip, iş cinayeti sonrasında kazazedeyi suçlamak genel bir yaklaşıma dönüşmüş durumda. Ayrıca kimin ne kadar tedbir alacağı işverenlerin inisiyatifine bırakılmış. Aslında tedbirin denetlenmesi hususunda iki etken olmalı, birincisi kamu otoritesi, diğeri emek örgütleri.”
Sendikalı olmalılar
İşçi ölümlerinin önlenmesi için öncelikle devletin denetim yükümlülüğünü yerine getirmesi ve işyerlerini mevzuat hükümlerine uygun hale getirmesi gerektiğini yineleyen Karstarlı, bunun yanı sıra emekçilerin de iş güvencesine kavuşmasının şart olduğunu vurguladı. Karstarlı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dayatılan ölümcül riskler altında çalışma şartlarına itiraz edebilmek için iş güvencesi ve birlikte hareket edebilme olanağı sahip olmak gerekir. Bunun da yolu sendikalı olmaktır. Tabii sendikalarında işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında tutum almaları gerekir.”
HABER MERKEZİ