“Ben 48 yaşındayım. Kimse işe almıyor. Ben ömrümü verdim Bimeks’e! Fabrika önlerinde simit satıyorum çocuklarımın karnını doyurmak için. 20-25 TL kazanmak için. Yeter artık. Artık yeter”
Bu öfke dolu haykırış Bimeks işçisi / direnişçisi Dilek Aslan’a ait. Aslan, birikmiş maaşlarını ve tazminatlarını alamadan işten çıkarılan yüzlerce BİMEKS işçisinden birisi. Geçen pazartesi şirketin sahiplerinden Vedat Akgiray’ın Boğaziçi Üniversitesi’nde ders vermesi nedeniyle üniversite kapısında yaptığı basın açıklaması sonrası polis saldırısına maruz kaldıktan ve gözaltına alınıp bırakıldıktan sonra bu konuşmayı yaptı.
Emeği gasp edilmiş bir kadın emekçi yaşamak için çalışmak zorunda ama “48 yaşındayım ve kimse bana iş vermiyor” diyor. Dilek Aslan’ın yaşadığı sıkıntı o kadar anlaşılabilir ki? Güvencesiz çalışmayla hem kadın hem de ileri yaşlardaki işçilerin düşmanı olan bir çalışma rejimi inşa edildi. Prim gün sayısı dolsa bile yaşa takıldığı için emekli olamayan, bir kere işsiz kaldı mı kolay kolay iş bulamayan milyonlarca 50 yaş civarı işçi var. Bu durum esnek ya da kayıt dışı çalışmanın daha yaygın olduğu kadın işçiler arasında elbette daha büyük bir sorun. Çünkü onların çifte mesailerine rağmen ( yani hem ev içi işler hem ücretli olarak çalıştıkları işteki mesaileri) sosyal güvenlik primleri eksik ya da hiç ödenmemiş durumda.
Bu hafta meclise gelen torba yasa ile Dilek Aslan’ın ve onun gibi milyonlarca emekçinin durumunu daha da zorlaştıracak yeni bir düzenleme hayata geçirilmek isteniyor. Kim tarafından? AKP tarafından.
Haziran ayında gündeme gelen ama daha sonra geri çekilen 25 yaş altı ve 50 yaş üstü işçilerin kıdem ve ihbar hakkını ve onlarla birlikte iş güvencelerini ellerinden alan düzenleme yeniden bir torba yasa içinde karşımızda. Yasa teklifine göre 25 yaş altı ve 50 yaş üstü işçiler için belirli süreli sözleşme kısıtlamasız olarak yapılabilecek. Bu düzenleme yaz aylarında gündeme geldiğinde belirttiğimiz gibi belirli süreli sözleşme bir nevi geçici işçilik. Belirli süreli iş sözleşmesi sona erdiğinde işçinin tazminat hakkı bulunmuyor. Bu nedenle İş Kanunu’nda bu tip sözleşmenin uygulanmasına dair kısıtlama var. Yasaya göre “Belirli süreli iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir.” İktidar şimdi bu kısıtlamayı 25 yaş altı ve 50 yaş üstü emekçiler için hafifletip belirli süreli sözleşmeyi bu yaş gruplarındaki işçiler için birden çok defa tekrarlanabilir hale getirmeyi öneriyor. Böylece bu yaş grupları için kıdem tazminatı hakkı ortadan kalkarken güvencesiz çalıştırılmalarının, geçici çalıştırmanın önü açılmış olacak.
Tam anlamıyla ayrımcı bir uygulama. Ayrımcılık bununla da sınırlı değil aynı torba yasada 25 yaş altı çalışanların hayatından çalacak bir büyük düzenleme daha var. Ayda 10 günün altında çalışan 25 yaş altı gençlerin emeklilik primi bile yatırılmayacak. Yani bu çalışma süresi emeklilik için gerekli prim günü sayılmayacak. 25 yaş altındaki gençlerin adeta ömründen çalınıyor bu düzenleme ile. Aynı torba yasa içinde işverenler için ise fazlasıyla teşvik olduğu görülüyor. Bu haliyle emek düşmanı bir düzenleme ile karşı karşıya olduğumuz ortada. Bu ayrımcı uygulamanın kıdem tazminatının gasp edilmesine yönelik asıl büyük amacın bir ön adımı olduğunun hepimiz farkındayız.
Yasanın geri çekilmesi için 3 Kasım’da Türkiye’nin en büyük üç işçi sendikaları konfederasyonu DİSK, Hak iş ve Türk İş ortak bir açıklama yaptı. DİSK 11 farklı bölgede eş zamanlı eylemler yaparken DİSK’e bağlı sendikalar da işyeri düzeyinde eylemler yaparak hükümeti uyardı.
Dilek Aslan’ın ve bizlerin geleceği için, güvencesiz çalışmanın önündeki son bent olan kıdem tazminatını korumak için şimdi en etkili ve kapsamlı direnişi örgütlemek zorundayız.