İranlı büyük düşünür, Sadi Şirazi şöyle seslenmektedir: “İnsan topraktan yaratılmıştır. Toprak gibi mütevazi olmazsa insanlıktan çıkar.”
Nedir toprak gibi mütevazi olmak? Toprak Hakkın görünür olduğu mekânın ismidir, bütün evrendeki yaşam çemberini oluşturan çar anasırdan biridir.
Rıza toplumunda (doğal toplum) birey, toplum ve doğa dengelidir, uyumludur. Doğanın üzerinde bir tahakküm yoktur, ikrar ve rızalık esastır, doğa nesne değil kendidir. Birey, toplum ve doğa dengelidir. İlk dönemlerde insan doğaya öykünmüş, doğayı taklit etmiş, güç almıştır. Bu durum üstünlük sağlamak için değil, uyum sağlamak içindir. Rıza toplumunun insanı sade, arınmış ve rolsüzdür.
Doğayla, toprakla kurulan ilişki bütünleşme, dostluk, kutsallık, sadık yâr olma üzerinedir, ruhsal bir ilişkidir. Bu hakikatten dolayıdır ki Rêya Hakk alevi inancında toprak mülk değil, Hakkın varlık deryasıdır, büyük anadır. Toprak Text’ir (en yüce makam), bext’ir (kader). Mütevaziliği temsil eder, “Turap olmak” sıfatı bunun içindir.
Yol ulularımızın, analarımızın yapılan her gayretten sonra söyledikleri “Bextiyar olasın” temennisini adeta unuttuk. Bu kelime toprak ile yâr olmak, bütünleşmek, yek olmaktır. Toprakla yek olan insan kainatın aynasıdır, Hakkın varlık deryasıdır. Evrensel varlık kendisini insanda görünür kılmıştır. Mansur’un “Enel Hak” demesi bu hakikate işarettir.
Doğayla uyumlu olan ilk toplumsal düzenin temelinde canlı doğa anlayışı, Animizm vardır. Animizm, klan toplumsal formunun zihniyetidir. Animizmde çevredeki her şey canlıdır, dinamiktir, akışkandır, enerjiktir. Bütün evren çark ı pervaz halindedir, sürekli kendini yeniler, varlığını, birliğini, dirliğini devam ettiren dişil bir karakterdir. Bu zihniyet toplumsal yaşamın, doğayla ikrarlı yaşamın birer yansımasıdır, bu yönüyle pozitivizmin, kaba materyalizmin, indirgemeciliğin bataklığına saplanmış bir profesörün zihniyetinden fersah fersah doğruya yakındır.
Kürtçenin Kurmanci lehçesinde doğaya “xweza” denilmesi evrendeki sürekli doğuş halini ifade etmektedir. Xwe (kendi), za (doğum) anlamına gelir. Bu yönüyle doğanın işleyiş kanunları sürekli kendisini yeniler, devamlı kendi doğumunu gerçekleştirir, kendi kendini var eder. Rêya Heq Alevilerin evrene “Hakkın görünür olduğu mekan, Hakkın varlık deryası” demeleri bu zihniyetin bir yansımasıdır.
İnsan topraktan kopmaya başladıysa sadelikten, ikrardan, mütevazi olmaktan da uzaklaşır. Topraktan kopuş, öz kültüründen, inancından, kök hücreden kopuştur.
İktidara bulaşmamış ikrar ve rızalığı esas alan, ahlâkî politik yaşayan, demokratik toplumun varlığını oluşturan halklar, aşiretler, klanlar, farklı inançlar, mezhepsel kimlikler, sürekler, tarikatlar, komlar, mazlumlar yaşadıkları fizikî ve kültürel soykırımlardan dolayı varlık nedenlerinden uzaklaşmak üzereler. Nemrudi zihniyetler Rıza toplumunun (demokratik toplum) özünü oluşturan bu topluluklara yeni dizayn verme uğraşındalar. Çünkü Rıza toplumuna dönüş bu değerlerin kök hücreleri üzerinden olacaktır, hakikat burada görünür olacaktır. Komünün gücü demokratik toplumda canlıdır.
Aleviler toprakları ile yeniden yâr olmazlarsa, ciddi manada manevî ve ahlâkî olarak çarmıha gelirler. Toprağa niyaz olmak Ana coğrafyada yeniden doğmaktır. Eğer topraklarına, mezar taşlarına, kutsal ırmaklarına, dağlarına, ziyaretlerine, diyarlarına, nişangahlarına, dergâhlarına niyaz olmazlarsa toplumsallığını canlı tutamazlar, yeniden doğuşu gerçekleştiremezler. Topraktan kopma, kök kültürden, kimlikten kopmadır. Topraktan, kutsal mekanlardan kopuş özgürlükten kaçıştır, demokratik kültürden kopuştur.
Toprak, ananın bereketli diyarıdır, insanı doyurur, korur, kimlik kazandırır, en güvenilir sığınaktır. Dersimli bir ananın tertelede yaşadığını anlatırken “Taş olsaydım çatlardım, toprak oldum içime attım” demesi bu hakikati özetlemektedir.
Rıza Toplumu, devlet toplumunun var olmasıyla beraber adım adım gerilediği günümüzün en temel çelişkilerinden biridir. Alevilerin bu çelişkinin farkına varıp, toplumsallığı inşa ettikleri kutsalları ile yâr olmaları gerekiyor.
Hak için çarka girenlere aşk olsun.