Eren Baskın
Çünkü barbarlar geliyormuş bugün,
onların başbuğunu karşılamaya çıkmış imparatorumuz.
Bir de koca ferman hazırlatmış
ona rütbeler, unvanlar bağışlayan.
(Constantino Kavafis- Barbarları Beklerken)
Hakkâri’nin Yüksekova ilçesine bağlı Esendere beldesi sınırları içerisinde bulunan Duranlar (Avyan) Köyü’nde, 29 Ekim 2020 tarihinde Şerali Dereli isimli yurttaş, köyünde bulunan tapulu arazisi içerisinde, akşamüzeri atını bağlamaya çıktığı esnada askerlerce vurularak öldürüldü. Jandarmaya bağlı birimlerin olay yerinde iki kişi ve 3 atı takip ettiği sırada çıkan hengâmede her şeyden habersiz atının başında vuruldu Şerali Dereli.
Buradan sonrasını hak savunucuları ve avukatlar olarak Şerali Dereli’nin akrabaları ve köylülerinin ağzından dinledik. Görgü şahitleri, askerlerin ateş ettiğini ve kanlar içinde kıvranan Şerali Dereli’nin yanına gitmek istemelerine rağmen askerlerce izin verilmediğini anlatıyor. Ve ekliyorlar; yapılan ilk ateşin sonrasında Şerali Dereli’nin aslında yaralı olduğunu ve yardım istediğini, ilk yardım yapılmasına izin verilseydi kurtulabilme imkânının olduğunu söylüyorlar. Ama buna rağmen Şerali Dereli 6 saat boyunca ağır yaralı bir halde bekletildiğini, ayrıca vurulduğu yerden alınarak köyün 300 metre yukarısındaki bir tepeye götürüldüğünü aktarıyorlar. En vahim durum ise, olay yerine gitmeye çalışan köylülerin yaralının yanında tıpkı onun gibi askerlerce vurulan atından başka bir şey görmemelerine rağmen, olay yeri incelemesi sırasında yanına uyuşturucu dolu bir poşet getirilip, bırakıldığını dile getirmeleriydi. Gayet tabii ki, bu hikâye bizlere hiç yabancı gelmiyor. Daha önce defalarca tekrar edilmiş bir simülasyonu yeniden projektöre yansıtmaya çalışıyorlar. Burada apaçık bir şekilde katledilen Şerali Dereli’nin organize bir şekilde ve devlet eliyle kriminalize edilip, katlinin meşrulaştırılması çabası var. Tıpkı Roboski katliamının ardından katledenlerin değil, katledilenlerin hedef haline getirilmesi için üretilen “ama onlar kaçakçıydı” argümanında olduğu gibi… Kürtlere yaşatılan Roboski katliamı ve katliamların meşrulaştırılma girişimi bir ilk değildi, bugün Esendere’de Roboski katliamı devam ediyor.
Tıpkı askerlerce Kızıltepe’de katledilen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın cansız bedeninin yanına, boyundan daha uzun, bedeninden daha ağır bir silah bırakılmış olması olayında olduğu gibi. Anlaşılıyor ki, bu olayda da tıpkı Roboski ve Uğur Kaymaz olaylarında görüldüğü üzere, katleden failler değil, katledilen kurbanlar hedefe alınmak isteniyor. Hakkâri Valiliği’nin katliamın ardından geçen 5 günden sonra kamuoyu baskısıyla “lütfedip” bir açıklama yapmış olması da bu katlin meşrulaştırma ve üstünü örtme girişiminin son hamlesiydi. Katliama karışan kolluk güçleri cezasızlıkla ödüllendirilmek isteniyor. Daha önceki olaylarda olduğu gibi.
Daha geçen hafta 90’lı yılların faili meçhul cinayetlerinin yüzleri ve simgeleri olan Mehmet Ağar, Alaattin Çakıcı ve diğer bilumum derin devlet artıkları bir araya gelmiş ve fikirlerinin hâlâ iktidarda olduğunu cümle aleme göstermiş oldular. Tam da bu nedenle Şerali Dereli cinayeti asla ve kat’a bu fotoğrafın dışında görülmemeli. Mehmet Ağar veya Alaattin Çakıcı devletin yüzleşilmemiş karanlık yüzleridir.
İnsanları fotoğraf çektirmeye yönlendiren dürtü, güzel bir şeyi yakalama istediğidir. Mesela “aa bu fotoğraf çok kötü oldu, hadi paylaşalım” diyen pek görülmez. Bu nedenle Mehmet Ağar, Korkut Eken ve Alaattin Çakıcı’nın beraber boy gösterdiği o fotoğraf, bugünün siyasal ikliminin “güzel ve makbul manzarasını” temsil ediyor. Fakat bizim için o fotoğrafta binlerce mezarsız ölü ve faili meçhulün failleri ve azmettiricileri var. O fotoğrafta Siirt’te Kürt kadınlarına tecavüz eden Uzman Çavuş Musa Orhan var, Van’da helikopterden atılarak katledilen Servet Turgut ve ağır yaralanan Osman Şiban var. O fotoğraf bir simgedir bizim için: Devlet işleyişinin simgesidir. Bir bekleyiştir o fotoğraf. Her an nereden geleceği belli olmayan bir sivil ölümü haberinin alamet-i farikasıdır. Tam da bu nedenle o fotoğraftan sonra yüzü kar maskeliler can almak için daha iştahla geldiler Şerali Dereli’nin kapısının önüne.
Ama su akıyor ve yatağını mutlaka bulacak! Bu barbarlığı ifşa edip, kayıt altına almaya, arşivlere sokmaya ve dünyaya duyurmaya yeminli onlarca hak savunucusu var.