ABD’de başkanlık seçimleri 3 Kasım günü yapılıyor. Aynı gün Temsilciler Meclisi’nin tümü, Senato’nun üçte biri yenilenecek. Amerikan müesses nizamının oturmuşluğundan kimin başkan olacağı önemli değil aslında…
Hüseyin Aykol
Amerika Birleşik Devleri’nde (ABD) başkanlık seçimleri yarın yapılacak. Mevcut Başkan Donald Trump’ın rakibi Demokrat Parti’den eski Başkan Yardımcısı Joe Biden. Trump, yoluna Başkan Yardımcısı Mike Pence ile devam ederken, Biden ise California Senatörü Kamala Harris’i yardımcılığına aday gösterdi.
Sadece ABD vatandaşları değil, neredeyse tüm dünyadaki insanlar kimin başkan seçileceğine odaklanmış durumda ama aynı gün Temsilciler Meclisi’nin 435 üyesinin tamamı ve 100 kişilik Senato’nun üçte biri de yeniden seçilecek. Bu arada, kimi eyaletlerde boşalmış valilik ve eyalet meclisi seçimleri de yapılacak. ABD’de Senato üyeleri 6 yıl, başkanlar 4 yıl, Temsilciler Meclisi üyeleri ise 2 yıl görevde kalıyor. Başkanlar üst üste sadece iki kez seçime girebiliyorlar.
Kimler aday?
ABD’de siyaset, uzun yıllardır iki büyük partinin egemenliği altında bulunuyor. Bunlardan Demokrat Parti, modern liberalizmi temsil ediyor. Parti genel olarak devletin kamu hizmetlerini üstlenmesi, eğitimin parasız ya da makul bir ücret karşılığında sunulması, herkesi kapsayan genel bir sağlık sigortası sisteminin kurulması, sosyal programlar uygulanması, çevrenin korunmasına dönük tedbirler alınması ve işçi sendikalarının güçlendirilmesi gerektiğini savunuyor.
Cumhuriyetçi Parti ise Amerikan muhafazakarlığı olarak isimlendirilen görüşü temsil ediyor. Bu görüş, devletin ekonomi ve sosyal hayattaki rolünün asgariye çekilmesini, vergilerin düşürülmesini, serbest piyasa kapitalizmini, silah taşıma hakkını, işçi sendikalarının kapatılmasını ve göç ile kürtaj gibi konularda çok daha kısıtlayıcı düzenlemelerin getirilmesini savunuyor.
Bu iki ana partinin dışında Yeşiller ve Bağımsızlar gibi kendi adaylarını çıkartan çok küçük siyasi oluşumlar da mevcut. Başkanlık yarışı Demokrat ile Cumhuriyetçi adaylar arasında geçiyor. Bu seneki yarışta da Trump ya da Biden’dan birinin kazanması bekleniyor.
Seçim süreci
Partilerin aday belirleme süreci tamamlandı. Cumhuriyetçi Parti’de bu yıl Trump’ın karşısında aday çıkmazken, Demokrat Parti’de ise aylar süren bir önseçim süreci yaşandı. Ön seçimlerin nasıl yapılacağına dair ABD Anayasası’nda herhangi bir düzenleme olmamasından dolayı bunun usulleri eyalet yasalarıyla belirleniyor.
Ön seçimler, iki farklı türde yapılıyor. Bunlardan ilki, eyalet düzeyinde yapılan parti toplantıları oluyor. Burada herhangi bir oy kullanılmıyor. Katılımcılar toplantıların yapıldığı alanlarda destekledikleri adaya ayrılan bölgeye geçip burada duruyor ve yapılan sayım sonucu hangi adayın daha çok destek aldığına karar veriliyor.
İkincisi ise oy kullanma usulüyle yapılan ön seçimler. Eyaletlerin büyük bir bölümünde bu yöntem kullanılıyor ve oy kullanma süreci baştan sona partiler değil, eyalet yönetimi tarafından yapılıyor. Yapılan ön seçimler sonucunda en yüksek sayıda delegenin desteğini alan isim, partinin başkan adayı oluyor. Başkan adayları, partilerin büyük kurultaylarında resmi olarak açıklanıyor.
Cumhuriyetçi Parti’nin merkez yönetim kurulu olan Cumhuriyetçi Ulusal Komite, Trump’a destek verme kararı aldı. Bunun üzerine bazı eyaletlerde yapılmış olan ön seçimler iptal edildi. Çok büyük bir skandal falan yaşanmazsa, partiler seçime mevcut başkan ile girmeyi tercih ediyor. Başkan adayını değiştirmek, söz konusu başkandan kendi partisinin bile memnun olmadığı anlamına geliyor çünkü.
Ön seçimler
ABD’de eyaletlerde Şubat ayında başlayan ön seçimler Haziran ayı itibarıyla tamamlandı. Ön seçim döneminde Demokrat adayların büyük bir bölümü Biden lehine yarıştan çekildi. Koronavirüs salgını ön seçim sürecini de sekteye uğratırken, en sona kalan aday Bernie Sanders da yarışı bırakınca Biden’ın adaylığı kesinleşti.
ABD’de başkanlık seçim kampanyası için herhangi bir süre kısıtlaması bulunmuyor. Ancak parti adaylığını kazanan kişiler genellikle 18 ay civarında bir süre kampanya yürütmüş oluyor. Ön seçimde kimin başkan adayı olduğunu belirten resmi açıklamaların ardından her iki partinin başkan ve başkan yardımcıları, televizyondan canlı yayınlanan toplam dört tartışmada karşı karşıya geldi. Bunlardan üçü başkan adayları, biri de başkan yardımcıları arasında yapıldı.
Başkanlık seçim sistemi
Dünyadaki birçok sistemin aksine, ABD’de halk oylamasında en yüksek oyu alan aday başkan seçilmiş kabul edilmiyor. ABD’de halk başkanı doğrudan değil, dolaylı seçiyor. Seçmenler bulundukları her eyaletin, başkanı seçecek olan Seçici Kurul’daki delegelerini seçiyor. Bir eyalette en çok oyu alan parti, o eyaletin tüm delegelerini kazanmış sayılıyor.
Eyaletlerin delege sayısı da büyüklüklerine göre belirleniyor. Bu da nüfusu yüksek olan eyaletlerin başkanın seçiminde daha belirleyici rol üstlenmesine neden oluyor. Seçici Kurul’da en fazla delegeye sahip ilk altı eyalet 55 sandalye ile California, 38 ile Texas, 29 ile New York ve Florida, 20 ile Illinois ve Pennsylvania olarak sıralanıyor.
Seçici Kurul’da 538 delege yer alıyor ve başkan seçilmek için 270 delege sayısına denk gelen eyalette seçimi kazanmak gerekiyor. Teoride, Seçici Kurul’un halk oylamasına en yüksek oyu alan adayı seçmesi öngörülüyor. Ancak uygulama pek böyle işlemiyor.
2000 yılında Demokrat aday Al Gore ve 2016’da da yine Demokrat aday Hillary Clinton, toplamda rakiplerinden daha fazla oy almalarına karşın, Seçici Kurul’da çoğunluğu sağlayamadıkları için başkan seçilemedi. Al Gore’un karşısında George W. Bush, Hillary’nin karşısında Trump başkan seçildi.
Kırmızı, mavi eyaletler
ABD’de bazı eyaletleri, değişmez bir şekilde uzun yıllardır aynı partinin adayı kazanıyor. Belli bir partinin kalesi olan eyaletler, o partinin rengiyle anılıyor. Idaho, Alaska ve güneydeki birçok eyalet, Cumhuriyetçi Parti’nin kaleleri olduğundan “kırmızı eyaletler” olarak adlandırılıyor.
California, Illinois ve ülkenin kuzeydoğusundaki eyaletlerin desteği ise Demokrat Parti üyelerine ve bu nedenle de “mavi eyaletler” olarak biliniyor. Çekişmeli eyaletler ise herhangi bir partinin kalesi olmayan yerler olarak tanımlanıyor. Bu eyaletlerde adaylar ve kampanyalara göre, farklı partiler kazanabiliyor ve bu nedenle de başkanlı yarışı esasen kritik çekişmeli eyaletler üzerinde yoğunlaşıyor.
Ohio ve Florida, en önemli ve kritik çekişmeli eyaletler arasında yer alıyor. 2020 seçimlerinde Arizona, Pennsylvania ve Wisconsin de çekişmeli eyaletler arasında yer alacak gibi görünüyor.
Postayla oy kullanma
ABD’de seçim kanunlarına göre bir seçmen, belirli durumlarda seçim sandığına gitmeden uzaktan posta yoluyla oy kullanabiliyor. Kovid-19 salgınına kadar ABD’de sadece birkaç eyaletteki seçmenler, sandığa gitmeden posta yoluyla oy kullanıyorlardı.
Ülkedeki birçok eyalet ise geçerli bir mazereti olan seçmenlere (yurt dışında bulunmak, hastalık, mecburi görev, askerlik gibi) önceden başvuruda bulunmak kaydıyla posta yoluyla oy kullanma seçeneğini sunuyor. Az sayıdaki eyalet ise herhangi bir mazeret belirtmeden de sadece başvuru yapılması durumunda söz konusu seçmenlere postayla oy kullandırıyor.
Ülkeyi vuran Kovid-19 salgını ise tüm bu yerleşik geleneği önemli ölçüde etkilemiş durumda. Salgını zaten “geçerli bir mazeret” olarak kabul eden birçok eyalet, tüm seçmenlerinin herhangi bir başvuruda bulunmasalar bile sandık başına gitmeden posta yoluyla oy kullanabilmesinin önünü açtı.
Son verilere göre, ABD’de 9 eyalet ve başkent Washington DC’de kayıtlı 44 milyon seçmene (yüzde 21) herhangi bir başvuruya gerek olmaksızın “otomatik olarak” oy pusulaları gönderiliyor. Bu eyaletlerin çoğunda Demokrat seçmenler ön planda.
34 eyalette kayıtlı 118 milyon seçmene (yüzde 57) “başvuruda bulunması halinde evlerine oy pusulası” gönderilecek şekilde postayla oy kullanma hakkı tanınıyor. Bu kişiler bir mazeret bildirmek zorunda olmadığı gibi koronavirüs salgınını da mazeret olarak gösterebiliyor.
Kalan 7 eyalette kayıtlı 46 milyon seçmen ise (yüzde 22) posta yoluyla oy kullanabilmek için Kovid-19 dışında “geçerli bir mazeret bildirmek” zorunda. Çoğu Cumhuriyetçi olan bu eyaletlerdeki seçmenlerin büyük çoğunluğunun 3 Kasım’da sandık başında oy kullanması bekleniyor.
Postayla gönderilen oy pusulalarının üzerine vurulan posta damgası için son gün 3 Kasım olsa da hangi tarihe kadar gelen oyların kabul edileceği ya da oyların resmi sayım sürecine ne zaman başlanacağı konusunda her eyaletin farklı uygulaması bulunuyor.
74 milyon erken oy
Yakın tarihteki seçimlere bakıldığında, sandığa gitme oranının yüzde 55’ler seviyesinde gerçekleştiği ülkede, bu yıl sandık başında ya da posta yoluyla kullanılan erken oyların sayısındaki kayda değer artış dikkat çekiyor.
Ülkede 74 milyonu aşkın kişi, halihazırda oyunu kullanmış durumda. Bu kişilerin 49 milyondan fazlasının posta yoluyla, 25 milyondan fazlasının da seçim merkezlerine giderek sandık başında oyunu kullandığı belirtiliyor.
ABD’de sadece erken kullanılan oylarla 2016’daki toplam kullanılan oy sayısının 3’te 1’inden fazla olması ve Cumhuriyetçi seçmenlerin büyük oranının oy için 3 Kasım’ı beklediği göz önüne alındığında, bu yılki seçimlere katılımın yüzde 65 seviyesini bulabileceği tahmini yapılıyor.
3 Kasım’dan sonra
ABD’de seçim süreci, esasen seçim gününden sonra da uzun bir süreyi kapsıyor. Seçim sonuçlarının gecikmesi durumunda, sonraki aşamalar için Anayasa ve kanunlarla belirlenmiş bazı tarihlerin değiştirilmesi söz konusu olmadığından, bu durum da beraberinde yeni bir kaos getirebilir.
Tarihler, eyaletlere göre farklılık gösterse de tüm eyaletlerin 10 Kasım-11 Aralık’ta seçim sonuçlarını resmen onaylaması gerekiyor. Tüm eyaletler, 8 Aralık’a kadar tüm oyları sayıp, hangi adayın delege oyu kazandığına karar vermek zorunda.
14 Aralık’a kadar her eyaletin Seçiciler Kurulu üyesi, başkan adayına oyunu verip, bu oyları Washington’a göndermeli. Gönderilen oyların en geç 23 Aralık’a kadar ABD Kongresine ulaşması gerekiyor.
3 Kasım’da yapılacak seçimlerde seçilen Temsilciler Meclisi ve Senato üyeleri, 3 Ocak’ta yemin ederek görevlerine başlayacak. 6 Ocak’ta ise hem Temsilciler Meclisi hem de Senato Üyeleri, Temsilciler Meclisi Genel Kurulu salonunda bir araya gelecek.
Aynı zamanda Senato Başkanı da olan ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in başkanlığında, Kongre’nin her iki kanadından birer temsilcisi eyaletlerden gelen oyları alfabetik sıraya göre okuyup sayacak. Bu süreç tamamlandıktan sonra kendisine teslim edilen sonuçları Pence, resmi olarak duyuracak ve varsa itirazları dinleyecek.
Tüm bu takvimin normal olarak işlemesi durumunda, ABD’nin yeni başkanı 20 Ocak’ta düzenlenecek yemin töreniyle görevine resmen başlayacak.
DONALD TRUMP
Donald John Trump, 1946 yılında doğdu. 1960’lı yıllarda çeşitli nedenlerden dolayı liseyi terk etmek durumunda kaldı. Sonraki süreçte askeri akademi ile Pensilvanya’da bulunan Wharton Institute’de eğitim gördü. Üniversite yılları sonrasında babası Fred Trump’ın emlak ve inşaat firmasında görev almaya başladı. 1971’de babasının şirketlerinde imtiyaz sahibi olup kontrolü ele aldı. 2000’de yapılan seçimlere Reform Partisi başkan adayı olarak katıldı fakat kısa süre sonra adaylıktan çekildi. 2001 yılında bu partiden ayrıldı. 2004 yılında NBC kanalında “Çırak” programını hazırlayarak şov dünyasına adım attı. 2016 yılındaki seçim sürecinde İslamofobik söylemleri ve seçim vaatleriyle eleştirildi. Seçimleri kazanmasıyla birlikte ABD tarihinin en yaşlı başkanı oldu. İkinci kez seçilirse, kendine ait “en yaşlı başkan” olma rekorunu kıracak.
JOE BIDEN
Kısaca Joe Biden olarak bilinen Joseph Robinette Biden Jr. 1942 yılında doğdu. Avukat olan Demokrat Parti üyesi Biden, 1973’ten 2009’a kadar Delaware Senatörü olarak görev yaptı. 23 Ağustos 2008 tarihinde Demokrat Parti’nin Başkan adayı Barack Obama tarafından Başkan Yardımcılığına aday gösterildi. 4 Kasım 2008 tarihinde yapılan başkanlık seçimlerini Demokratik Parti kazandı. 20 Ocak 2009 tarihinde devlet başkanlığına seçilen Obama’nın yanında ABD Başkan yardımcısı olarak göreve başladı. 2020’de Demokratların başkan adayı olarak, şu an başkanlık yapan Donald Trump’a, ABD Başkanlık Seçimlerinde rakip oldu. Anketlerde önde gözükse de, başkan seçilmesi garanti değil.