‘Malva’ adıyla bilinen ressam Ömer Hamdi, eserlerinde kişisel hikayesine odaklansa da politik gündeme kayıtsız kalmaz ve yeryüzünde acı bir iz bırakır
“Malva” adıyla bilinen ressam Ömer Hamdi, 1951 yılında Kuzey ve Doğu Suriye’nin Hesekê kentinde dünyaya geldi. 1978’den itibaren Viyana’da yaşamaya başlayan ve 2015’in Ekim ayında hayata gözlerini yuman Malva’nın yeteneği, çağdaşları arasında en çok göze çarpan sanatçılardan biri olmasını sağlar. Özgür Politika’dan Zabel Mirkan’ın yazısına göre; eserlerini daha çok kişisel hikâyesine odaklanarak ortaya çıkaran Malva, politik gündemlere de kayıtsız değildir. Örneğin Malva’nın en bilinen eserlerinden biri, 1997’de Türkiye ile girdiği çatışmada yaşamını yitiren Nursen İnce (Sarya) için yaptığı eserdir.
İsmin hikayesi Çehov ile başlar
Malva, onun kendisine verdiği ya da kendisinin bulduğu bir isimdir. İsminin hikâyesi şöyle: Dönemin Hesekê valisi Malva’dan Che’nin bir portresini tahta bir zemine işlemesini ister. İşinin ne denli beğenildiği sanatçıya sözel olarak ifade edilir ve başarısının temsili olarak küçük bir hediye verilir. Verilen hediye Gorki’nin “Ana” kitabıdır. Sanatçı, Ana’yı okuduktan sonra Rus edebiyatına merak salar. Sonrasında okuduğu Çehov’da, “Toprak Ana” hikâyesinde geçen bir çiçeğin adıdır Malva. Bir anektod: çiçeğe Kürtçe’de de “xiro” denir.
Eserlerinde erkek şiddeti
Mahlas kullanmasının bir diğer nedeni ise Malva’nın babasının sanatına karşı çıkması ve babanın, Malva ile annesi üzerinde kurduğu baskıdır. Malva zor bir çocukluk geçirir. Sürekli şiddet ortamında büyüdüğü yerde, kendini bulmaya çalışırken annesinin maruz kaldığı şiddete de son derece içlenir. Öyle ki bu şiddeti eserlerine yansıtır. Örneğin babasından gördüğü şiddet sonucu kolu kırılan annesini, kırık koluyla ekmek pişirirken resmeder. Bu şekilde hem kişisel tarihine not düşen hem de kadın hikâyelerine katkıda bulunan Malva, annesini pek çok şekilde resmetmeye devam eder. Eserlerinde erkek şiddetinin yansımalarını izlemek hayli çarpıcıdır.
Hesekê’ye dönüş
Özel bir okulda verdiği resim dersleri sayesinde kazandığı parayla kendisine resim malzemeleri alan Malva, ilk sergisini 1976 yılında Şam’da açar. Ancak sergide aradığını bulamaz. Yeterince ilgi görmeyen sergide yalnızca üç eseri satılınca Hesekê’ye geri döner. Bu süreçte de –aynı zamanda zorunlu askerlik dönemine denk gelen– çeşitli dergilere çizimlerini gönderir. Ve çizimleri düzenli olarak belli başlı dergilerde yayımlanmaya başlar. Ancak yine sürekli mahlas değiştirir.
Viyana günleri
Malva çalışmalarına devam ederken, aldığı bir davetle 1978 yılında Viyana’ya gider. Viyana’da bir süre kalır; ancak burada da sanatını istediği gibi icra edemez. Doğa tasvirleri ve pastoral tablolarla geçimini sağlamaya çalışır sadece. Yaklaşık 16 yıl sonra Suriye İletişim Bakanlığı’ndan bir davet alır ve aidiyet geliştirdiği topraklara hasretle geri döner. Burada bir sergi salonu açmak istese de bu hayali asla gerçekleşmez. Aldığı davetin manasızlığı da burada vücut bulur. Yani Malva burada da istediğini bulamaz ve Viyana’ya tekrar döner. 18 Ekim 2015’te, kanser nedeniyle, Viyana’da hayata gözlerini yumar. Malva’dan bir yıl sonra, 2016 yılında, “Maliava” olarak tanınan ve 20 yıldır evli olduğu eşi Sylvia Severitus, Viyana Klosterneuburg’de bir tren istasyonunda intihar eder. Nedeninin, Malva’nın ölümünden sonra girdiği depresyondan çıkamaması olduğu çokça konuşulur…
Malva’nın hüznü
Malva ne gidebilmiş, ne de kalabilmiştir. Ama eserleriyle de yeryüzünde derin, acı bir iz bırakmıştır. Biyografisini yazan kendisi gibi Hasekêli şair Hanan Osman, “Malva” isimli kitabında, “Sürekli şiddete maruz kalan annesinin dizinin dibinde çaresizce duran Malva için çocukluk, acı, ağıt ve hüzündü” diye yazar. Malva’nın bu hüznü sanatının da mayası olur. Öğretmeni resim yeteneğini keşfettiğinde hüzünlü resimlerinin hikayesini sorar ona ancak o yaşadıklarını söze dökemez, hüznünü çizebilir ancak, annesinin maruz kaldığı şiddeti tablolarına yansıtır.
HABER MERKEZİ