Hewlêr ile Bağdat hükümetler iarasında varılan ‘Şengal Anlaşması’ ABD öncülüğünde kurulmak istenen Sünni bölge projesinin startı olarak değerlendiriliyor
Irak’ta ırk ve mezhep üzerinden körüklenen çatışmalar, küresel güçlerin kısa ve uzun vadeli planlarıyla çözümsüz hale getiriliyor. Kin, nefret ve korkunun hakim kılındığı ülkede, ABD öncülüğünde statükocu güçler ve işbirlikçilerin, yeniden mezhep çatışmaları üzerinden Sünni bir bölge oluşturma planı devreye konulduğu belirtiliyor. Bahsi geçen planın startı ise özgünlüğü bulunan Şengal’de verilmek isteniyor. Türkiye patentli, ABD onaylı Hewlêr-Bağdat Anlaşması bu planın parçası olarak okunuyor.
Mezhep savaşı
Mezhep savaşının bir tarafı olan Heşdi Şabi, 2019’un sonları ve 2020’nin başlarında üs ve cephane yerlerine yönelik İHA’larla gerçekleştirilen saldırılardan ABD ve İsrail’i sorumlu tuttu. Bunlara cevap olarak Heşdi Şabi, ABD’nin Kerkük’teki K1 üssüne füzelerle saldırı düzenledi. Heşdi Şabi’nin buraya tekrar saldırı düzenlemesi, ABD’nin daha sert bir tutuma gitmesini sağladı. ABD, Qaim taraflarında Heşdi Şabi’ye yönelik daha etkili bir saldırı gerçekleştirdi. Heşdi Şabi başkan yardımcısı ve kendilerine bağlı bütün grupların en büyük yardımcısı olarak bilinen Sipahi Pasdaran genel komutanını hedefledi. Bunun üzerine Irak parlamentosu Şii gruplarının çoğunluğunun katılımıyla yabancı güçlerin ve özellikle ABD’nin Irak topraklarından çıkarılması kararını aldı. Bu arada da Heşdi Şabi ve İran, ABD Büyükelçiliği ve Eyn Esed’deki askeri üssüne yönelik saldırı gerçekleştirdi. Bu süreçte bölgede gerçekleşen saldırılar bir kez daha Irak’ın geleceğini tartışma konusu yaptı. Federalizmin tartışılması üzerinden coğrafik bölünmeye dayalı bir Sünni bölgesi kurma yeniden tartışılır hale getirildi. Tartışmalara dahil olan Türkiye, KDP işbirliğiyle DAİŞ’ten özgürleştirilen Şengal’i bu plana dahil etmek istiyor.
Sünni bölge planı
ABD güçlerinin bölgedeki varlığı, Kürt ve Sünnileri koruma ve varlıklarını garantiye alma olarak savunuluyor. Sünni bölgesi oluşturma düşüncesi de ABD’nin isteğiydi ve çoğu zaman bunun için çabaları oldu. ABD, özellikle kendisine bağlı Sünni güçlerle bu bölgeyi oluşturmak istemekteydi. Farklı farklı yollarla çoğu zaman bu projeye destek sundu. 2019’un sonlarında Irak Parlamentosu Başkanı Muhammed Helbusi’nin Sünni hareketleriyle birlikte ABD ile görüşmesi ve Heşdi Şabi’nin 45-46. tugaylarının ABD’nin Enbardaki üslerine yönelik saldırılarının ardından bu proje tekrar gündeme geldi. Şu ana kadar BAE ve Suudi Arabistan, projeye maddi ve manevi destek veriyor. Şii parti ve örgütlerinin ABD’ye yönelik tehdit ve saldırıları ve ABD’yi Irak topraklarından çıkarma istemleri, ABD’nin bir kez daha bu seçeneği gündeme getirmesine ve Sünni bölgesinin oluşturulması için çaba içerisine girmesine sebep oldu. ABD, Sünni bölgesi projesini hayata geçirmesi halinde İran’a bağlı güçleri sınırlayabilir.
İran’ın yolu kesilecek
ABD’nin Irak’ın batısına tekabül eden Sünni bölgesindeki temel amacı, bu yolla İran’ın Suriye, Lübnan ve Filistin’deki yandaşlarıyla arasındaki köprüyü yıkmak, ilişkilerini kesmek. Bu bölgenin oluşturulması ile İran’ın, Suriye ve Doğu Akdeniz çevresiyle kara yolu iletişimi kesilecek. Bu da İran ve bölgedeki hâkimiyeti için yeni bir sürecin başlaması olur. Bir Sünni bölgesi oluşturma ya da Irak’ı kavim-ulus (Kürt-Arap) ve din-mezhep (Şii-Sünni) temelinde parçalama düşüncesi aslında 2. George Bush dönemine dayanmaktadır. Bu fikir o dönemin Demokrat Senatörü ve şimdinin Demokrat adayı Joe Biden tarafından ABD başkanına önerilmişti. Joe Biden, Irak’ın federalizme dayalı Sünni, Şii ve Kürdistan bölgelerine ayrılmasını istiyor.
Diplomasi trafiği
Mevcut durumda merkezi hükümet, bütün Irak sınırlarını koruyacak, dış ilişkileri yürütecek ve ülkenin geleceğini ilgilendiren konular üzerinde duracaktı. Ancak Irak’ta ve özellikle de parlamentoda güçlü bir milliyetçilik her geçen gün gelişiyor ve bu yapıyı zorluyor. Sipahi Pasdaran Komutanı, Kasım Süleymani ve Heşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi Mühendis’in öldürülmesi, daha sonra Sünni tarafların ve Kürtlerin katılımı olmadan parlamentoda yabancı güçlerin ve özellikle de ABD’nin Irak’tan çıkarılması kararının alınması tekrardan ABD’nin projesini gündeme oturttu. ABD’nin çıkarılma kararının alındığı toplantıdan önce, Sünni oluşumların üyelerinin çoğu Bağdat’tan çıkıp, bir kısmı Kürdistan Bölgesi’ne bir kısmı da Ürdün’e gitti. Sünni liderler ve parlamenterler Hewlêr ve Ürdün’de ABD yetkilileriyle görüşüp bu seçenek üzerine tartıştılar. 9 Şubat’ta ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Scheneker, Bağdat’a uğramaksızın Kürdistan Bölgesi’ni ziyaret etti. Irak Parlamentosu’nda alınan ABD’nin çıkarılması kararını Kürdistan Bölgesi sorumluları ve Sünni liderleriyle tartışmak için bir araya geldi. Scheneker, aynı gün BAE’de Irak Meclis Başkanı Muhammed Helbusi ile görüşme gerçekleştirip bu konular üzerine tartıştı. Bu görüşmeden sonra Muhammed Helbusi, BAE’de Sünni yetkilileriyle bir toplantı gerçekleştirdi. Tartışmalarda Sünni yetkililer bir Sünni bölgesinin oluşturulmasına ikna oldu. Sünni yapılar bu bölgenin mezhep esasına değil, idari ve coğrafik esaslara dayalı olarak oluşturulmasını öneriyorlar. Alınan karar uygun bir zamanda halk ve kamuoyuyla paylaşılacak. Ancak İran’a yakın politikacılar ise karara karşı çıkıyor.
Sünniler parçalı
Ancak Sünniler arasında büyük bir parçalanma olduğundan ve güçlü bir yönetime sahip olmadıklarından dolayı bu konuda da tek ses olamıyorlar ve böyle bir projede ortak bir tutuma gitmeleri de kolay görünmüyor. Örneğin Partiya Eniya Rizgarî û Pêşveçunê (Kurtuluş ve Kalkınma Cephesi Partisi) eski Başkanı Usame Nuceyfi bu projeyi reddediyor ve bir Sünni bölgesinin oluşturulmasının her ne kadar yasal bir hak olsa da var olan şart ve koşulların bunun için uygun olmadığını söylüyor. Usame Nuceyfi’nin bu projeyi reddetmesinde iç siyasi hesaplar da olabilir. Mevcut durumda Muhammed Helbusi bu projeye öncülük ediyor. Çünkü geçen süreçlerde Usame Nuceyfi’nin böyle bir bölge oluşturmaya yönelik birçok çabası olmuştu. Usame Nuceyfi, Haydar Abadi döneminde bu projeyi dile getiriyordu. Buna göre bu bölge, altı kuzey şehrini ve Irak’ın batısını içine alacak ve bu altı şehrin yöneticilerinden oluşacak bir meclis Haydar Abadi hükümeti üzerine büyük bir baskı uygulayacaktı. Ama Usame bu çalışmasında başarılı olamadı ve bu proje amacına ulaşamadı. Bölgenin sınırları Oluşturulacak Sünni bölgesinin sınırları şimdiye kadar tam olarak belirlenmemiş. Bu sınırın, Irak’ın ortasında bulunan şehirleri içine alacağı söylenebilir, özellikle de Irak’ın batısına düşen Enbar şehrini. Bu projenin oluşumunda Enbar bir bölüm olarak düşünülüyordu. Eski projeye göre ortada bulunan şehirler ve Irak’ın kuzeyi esas alınıyordu, batıda da sadece Enbar şehrini içine alıyordu. Ama yeni projeye göre, Enbar bu projenin merkezi seçiliyor. Amaç Enbar merkezli bir Sünni bölgesi oluşturmak. Çünkü Sünni şehirlerinin çoğu son savaş döneminde yıkıldılar. ABD ve koalisyon güçleri için yıkılmış şehirlerin çevresinde bir bölge oluşturmak çok zahmetli. Bu şehirler üzerine siyasi hesaplar yapamazlar. Çünkü böyle bir bölgenin oluşturulması hem büyük bir maddi destek istemekte hem de bu bölgenin güvenliğini sadece Irak federal polisleri ve bölgedeki gruplardan oluşacak bir güçle sağlamak mümkün değil. Böyle bir durumda ABD ve koalisyon güçleri bölgenin asayiş ve güvenliği için kendi güçleri ile bölgenin siyasetine müdahil olmak zorundalar. Bu sebeplerden dolayı ABD’nin elinde bulunan en uygun seçenek, Enbar çevresinde Sünni bir bölge oluşturmak.
Sünni bölge oluşturma sebepleri
Sünni bölgesi oluşturmanın birçok sebebi var. Ancak esas nedenler şöyle sıralanabilir:
* Sünni bölgesinin korunması konusunda ABD, Irak ordusu ve polisine güvenmiyor.
* ABD ile stratejik ilişkileri olan Körfez ülkeleri, özellikle Suudi Arabistan ve BAE böyle bir projeye maddi destek veriyorlar.
* Bu şekilde bir bölge kurulmasının bir diğer nedeni Şii hükümetlerinin özellikle Nuri Maliki hükümetinin Sünnilere karşı uyguladığı zor politikaları.
* Irak Parlamentosu 2012’de yaptığı değişikliklerle açıkça vilayetlerin merkezi hükümete karşı daha güçlü hale gelmesini sağlamıştır. Bu değişikliklerle yasal sistem değiştirilmiş ve vilayetlerin özerklik olanakları arttırılmıştır. Bu değişiklikler siyasi ve idari açıdan vilayetlere büyük olanaklar sunmuştur. Bu yasal değişiklikler federal sistemi derinleştirmek isteyen kesimleri güçlendirmiştir. Irak’ın orta bölgelerindeki Sünniler ve Basra Şiileri, yıllardır bu şekilde bir özerklik istemekte.
Sünni bölgenin önündeki engeller
Konuşulan ve tartışılan tüm planlara rağmen Sünnilerin önünde duran engelleri de şöyle sıralamak mümkün:
* Bazı Şii kesimler ve kanaat önderleri Sünnilerin istek ve haklarına karşı durmakta. Çünkü bu şekilde bir bölge oluşturmak mezhepçi bir hamle olarak görülmekte ve Irak’ın parçalanmasına sebep olacağı düşünülmektedir.
* Sünnilerin siyasi yapılarının liderleri arasında tam bir birlik yok. Bu durum bir yere kadar Kürdistan bölgesi ve Şiiler için de geçerlidir. Fakat Sünniler arasında bu durum daha köklüdür ve liderler arasındaki çelişkiler daha derindir.
* Son birkaç yılda DAİŞ’e karşı verilen savaşta birçok Sünni bölgesi şehirleri yıkılmış ve altyapıları yok olmuştur. Bu yüzden Sünni Arap devletlerinin 2019’un Ekim ayında Kuveyt’te yapılan konferansta, Sünni bölgesi şehirlerinin yeniden inşası için Irak’a 30 milyar dolar ayırma kararı alınmıştı. Güvenlik açısından bu bölgede yaşanan sorunlar ve yasal açıdan merkezi hükümetin çıkardığı engeller, buradan göçen insanların Kürdistan ve Irak’ın diğer bölgelerinden kendi bölgelerine gelmelerinin önünde engel oluyor. Bu da yönetim ve Sünni halk arasındaki güvensizliğin büyümesine neden oluyor.
* Bu bölgenin güvenlik durumu hâlâ çok kötü. Başta DAİŞ olmak üzere birçok örgütün bu bölgede hareketlilikleri gerçekleşmektedir. Bu da bu projenin uygulanmasının önünde ve yabancı güçlerin bölgeye yatırım yapmalarının önünde engel oluyor.
* Bu bölgenin siyasi güçler açısından her ne kadar jeopolitik bir önemi olsa da uzun bir süredir Irak hükümeti yönetiminde önemli bir rolü olmamıştır. Çünkü doğal gaz ve petrol açısından diğer bölgelere göre daha düşük derecede ve fakirlik yüksek bir düzeyde yaşanmakta.
* Dış devletlerin, özellikle de İran ve Türkiye’nin bu bölge üzerindeki baskıları devam ediyor. İran’ın Suriye ve Lübnan’a ulaşması, yine Körfez devletlerinin ve özellikle de Suudi Arabistan’ın müdahalelerinin gerçekleşmesi için bu önemli bir yol olmaktadır. Bu yüzden de İran bölgede kendisine yakın olan liderler yoluyla bu proje için engeller oluşturabilir. Yine İran bu projenin oluşumunda yer alacak olan yetkililer yoluyla bölgenin siyasi durumuna müdahale edebilir ve ABD’ye karşıt olacak şekilde yönlendirebilir. Çünkü birçok Sünni grup ABD’ye işgalci bir güç olarak bakmakta ve Irak’ta Sünni egemenliğinin yıkılmasının sorumlusu olarak ABD’yi görmekteler. Bu bakış da bu grupları İran’a yakınlaştırıyor.
Erdoğan Altan/Musul-MA