4 yıl önce KHK ile yüzlerce basın kuruluşu kapatıldı. Kurumları kapatılan gazeteciler, yollarına devam ettiklerini vurguladı
AKP’nin ortakları tarafından 15 Temmuz 2016’da yapılan askeri kalkışmanın ardından 20 Temmuz’da ilan edilen ve üçer ay aralıklarla 7 kez uzatılan olağanüstü hal (OHAL), 17 Temmuz 2018’de sona erdi ancak uygulamaları sürüyor. Hükümet, OHAL kanununun verdiği yetkiyle Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarma yetkisine dayanarak, bu sürede 36 KHK çıkarttı. KHK’nin yayımlanmasına 23 Temmuz 2016’da 667 sayılı KHK’yle başlandı, 703 sayılı KHK’yle sonlandırıldı. Hükümetin çıkardığı kararnamelerle öncelikli hedefi, özellikle kendini zayıf hissettiği kamu kuruluşları ve merkez medyayı denetimi altına almasına rağmen üzerinde denetim kuramadığı Kürt ve muhalif basın oldu. Hükümet, ilk KHK olan 667 sayılı KHK’yle kamu kuruluşlarından ihraçları, 668 sayılı KHK’yle de basın kuruluşlarını kapatmasıyla öncelikli hedeflerini gösterdi.
‘Yaşanan faşizm’
KHK’yle kapatılan Van TV Genel Yayın Yönetmeni ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, yaşananları değerlendirdi. Altan, AKP’nin ilk dönemlerde düşünce ve ifade özgürlüğü serbestisi propagandası yaptığını hatırlatarak, “Bunun böyle olmadığını yaşayarak gördük” dedi. Yaşananların faşizm olduğunu belirten Altan, “Faşizmin ayak sesleri 2016 öncesinden geliyordu. Özellikle çatışma ortamının daha sert hale gelmesiyle belli başlı bazı kısıtlamalar ve yasaklamalar geliyordu. Bunun başında basına dönük saldırılar ve kısıtlamalar vardı. Öncesinde KCK adı altında yürütülen operasyonlarda basın ayağı denilerek kapsamlı bir ‘Çöktürme Planı’ çerçevesinde bir çalışma yürütüldü. O zaman anlaşıldı ki basının sesini kısmaya dönük bir yoğunlaşma var” diye konuştu.
AKP’nin eski ortağı Gülen Cemaati ile iktidar paylaşımında yaşadığı ayrılıkla daha pervasız bir yönelime girdiğini söyleyen Altan, 2016’daki askeri kalkışmayla toplumun tamamı kriminalize edilmeye çalışıldığını belirtti. Altan, iktidarın darbe girişimi sonrası siyaset, basın ve diğer alanlara müdahale ettiğini ve toplumu susturma yönünde adımların attığını söyledi. Basını susturmada hükümetin kısmen başarılı olduğunu ancak Kürt basınını susturmada başarılı olamadığını ifade etti. Altan, “Çünkü özgür basın geleneği, 90’lı yılları yaşamış bir gelenektir. Nitekim hemen bu gazete ve ajansların kapatılmasının ardından girişimler başlandı ve yeni mecralar oluşturulmaya başlandı. O günden bu güne geldiğimizde aradan 4 sene geçti ve halen bu başarılmış değil. Bunu yapmaya çalışıyorlar, halen devam ediyor bu. Ama bu sürece baktığımızda kesinlikle bunu diyebiliriz ki özgür basını susturamadılar” dedi. Başta merkez medya olmak üzere 700’e yakın medya organın hükümetin güdümüne girdiğini kaydeden Altan, baskıların arkasındaki nedenin iktidarın basın kuruluşlarını kendi borazanı haline getirmek olduğunu söyledi.
Altan, “Nitekim bu noktada bazı tanımlamalar ortaya çıktı. Yandaş medya, yandaş basın ve havuz medyası biçiminde bazı tanımlamalar ortaya çıktı. Türkiye’de 700’den fazla yerel ve ulusal televizyon ve yayın kuruluşu var. Bunun içerisinde birkaç tanesi dışında tamamının AKP’ye hizmet ettiğini görüyoruz” diye konuştu. Altan, Türkiye’de basın özgürlüğünün içler acısı bir durumda olduğunu belirterek, uluslararası kuruluşların raporlarına göre Türkiye’nin basın endeksinde 154. sırada olduğunu söyledi. Gazetecilere yönelik baskıların kendi yayınladıkları raporlara yansıdığını vurgulayan Altan, “Gelinen aşamada artık baskıyla, zorla, davalarla, cezalarla, düşünce ve ifade özgürlüğü engellenmez, basın özgürlüğü kısıtlanamaz, gazeteciler bu yolla susturulamaz” dedi.
Kadınların sesi
Kapatılan JINHA’nın o dönem haber editörü olan Derya Ceylan da, “Erkekler ne der diye düşünmeden yazıyoruz” sloganıyla JINHA’nın kurulduğunu anımsatarak, “2012’nin 8 Mart’ında kurulan JINHA, kadın, çocuk ve canlı odaklı habercilik anlayışı ile yeni bir dönem başlattı. JINHA sadece Kürt kadının değil, Türk, Alevi, Roman kadınların yanı sıra tüm dünya ve Ortadoğu’daki kadınların sesi oldu” dedi. Kadın gazeteciler olarak, yazılı basında eril dile karşı alternatif bir dil yarattıklarını kaydeden Ceylan, “Farkındalık yarattık diyebilirim. Bu farkındalık ile özgür basın geleneğini de sürdürerek, kadın haberciliğinde yeni bir çığır açtık. 4 kişi ile başlayan ve 2016’ya gelindiğinde ise 100’ü aşkın kadın gazeteci olarak, her alanda vardık. JINHA, bir yandan yanı başındaki kadının sesini duyururken, diğer yandan, DAİŞ’in saldırdığı Êzidî kadınların, Kobanê’deki kadınların yaşadıklarını dünyaya duyurdu. Bölge kentlerinde sokağa çıkma yasakları sürecinde yine JINHA vardı. Ancak bölge kentlerinde yaşanan sokağa çıkma yasakları ve bu yasaklar esnasında yaşanan hak ihlallerini duyuran ajansımız, defalarca erişime engellendi. Bu süreçte birçok arkadaşımız gözaltına alındı, tutuklandı. Ancak kadın gazeteciler olarak, kadına ve çocuğa yönelik ihlalleri duyurmak her zaman önceliğimiz oldu” dedi. Özgür basın geleneğinden gelen çok sayıda basın kurumunun JINHA ile birlikte kapatıldığını sözlerine ekleyen Ceylan, o günden bu yana geri adım atmadan bu gelenekten güç alıp kurulan birçok gazete ve ajansa dönük saldırıların yoğun bir şekilde devam ettiğini söyledi. Ceylan, “JINHA kapatıldı, ancak bizler kadın gazeteciler olarak farklı mecralarda, yine kadın, çocuk, canlı ve ekoloji odaklı habercilik anlayışı ile dün de buradaydık, bugün de buradayız, yarın da burada olacağız” dedi.
Sürpriz olmadı
Hapis cezaları nedeniyle yaşamına yurtdışında devam etmek zorunda kalan KHK ile kapatılan Azadiya Welat gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ramazan Ölçen, gazetenin KHK’yle kapatılmasının kendilerini için sürpriz olmadığını söyledi. Hükümet ile eski ortağı Gülen Cemaati arasından anlaşmazlığı “savaş” olarak tanımlayan Ölçen, şöyle dedi: “Savaş sonunda AKP, 15 Temmuz 2016’dan sonra OHAL ilan etti. Gülen Cemaati başarılı olsaydı yapacakları şeyleri AKP zaten yaptı. O yüzdendir ki bize sürpriz olmadı. Kürtlere ve Kürtçeye düşmanlıkları zaten belliydi.” Gazetenin kapatılmasıyla tüm malzemelerine el konulduğunu anımsatan Ölçen, gazete yayın hayatındayken gözaltına alınmayan muhabirlerinin kalmadığını, muhabirlerinin sürekli davalarla karşı karşıya kaldığını vurguladı. Ölçen, “Bu kadar yoğun saldırılara rağmen Kürt medyası başı dik, güçlü bir şekilde yolculuğuna devam ediyor. Kürtçe televizyon, gazete, dergiler baskılara karşı direniyorlar ve işlerini çok iyi yapıyorlar” dedi.
Kürt basını hedef
Darbe girişiminden 12 gün sonra çıkarılan 668 sayılı KHK’yle 18 televizyon, 3 haber ajansı, 23 radyo, 45 gazete, 15 dergi, 29 yayınevi ve dağıtım kanalı kapatıldı. Kapatılan televizyonlar arasında İMC TV, Hayat’ın Sesi TV, Özgür Gün TV, Jiyan TV, Azadi TV, Denge TV, Van TV, Van Genç TV, TV 10, Mezopotamya TV, Birlik Medya TV, Zarok TV de bulunuyordu. Basına yönelik ikinci kararname ise 29 Ekim’deki 675 sayılı kararname oldu. Bununla Dicle Haber Ajansı (DİHA), Jin Haber Ajansı (JINHA), Özgür Gündem gazetesi, Azadiya Welat gazetesinin de aralarında bulunduğu 15 basın yayın kuruluşu kapatıldı. Ulusal ve uluslararası basın meslek örgütleri, olağanüstü hal döneminde basın yayın kuruluşları ve bunlara bağlı dağıtım şirketlerinin dahil olduğu 178 kuruluş kapatıldığını raporlarken, hükümete göre kapatılan basın yayın kuruluşlarının sayısı 116.
Fethi Balaman/Diyarbakır-MA