Son birkaç haftadır yine aylardır sık sık olduğu gibi her gün sosyal medyada ülkenin herhangi bir yerindeki bir HDP örgütünün basıldığının haberi oluyor. Özellikle ‘sosyal medya’ diyorum çünkü birkaç özgür gazete ve televizyonun dışında bu baskınlar artık medyanın büyük bir kesiminde haber olmuyor.
Bu baskınlarda partinin eşbaşkanları gözaltına alınıyor, partinin üye formları, matbuatı suç unsuru olarak kabul ediliyor, gözaltına alınanlardan bir kısmı tutuklanıyor.
Bu operasyonlar artık öyle bir hal aldı ki, milyonlarca seçmenin oyunu alan, ülkenin üçüncü büyük partisi olan Anayasal bir kurum keyfi biçimde yasa dışı ilan edilmiş oluyor.
İktidar bloğu yıllardır sürdürdüğü hedef gösterme kampanyalarından sonuç alamadı. Tam tersine HDP oy oranını korudu, arttırdı, demokrasi güçlerinin HDP’ye olan ilgisi arttı ve parti seçimlerde kilit rol oynamaya devam ediyor.
Bütün bunlara rağmen bu baskınların sürmesi iktidarın sadece keyfi yönetme biçimini değil aynı zamanda Anayasa’yı tanımadığını da ortaya koyuyor.
Medyanın ve kamuoyunun bir kısmının iktidarın HDP’ye yönelik bu saldırılarıyla ilgilenmemesi ve gündemine almaması ise çok tehlikeli. Bu ilgisizlikten cesaret alan iktidar her defasında keyfiliğini biraz daha ileriye götürüyor. Ve bu keyfiliğini arada sırada diğer muhalefet partileri üzerinde de deniyor.
Geçenlerde Demirtaş’ın da dediği gibi, bir trol kitlesinin saldırılarından korkan Meclis’teki diğer muhalefet partileri da HDP’ye yönelik yasa dışı operasyonları ürkekçe kınamalarla geçiştiriyor.
Ama bu iktidarın bu partileri de hedef almasını engelleyemez.
Geçen hafta Sağlık Bakanı’nın İstanbul’da düzenlediği pandemi toplantısına halk sağlığı konusuyla doğrudan ilgili olan Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun davet edilmemesi çokça tartışıldı.
İktidar pandemiyle mücadelede de bir kez daha halk sağlığına değil siyasete öncelik verdiğini göstermişti. Gazeteci yazar Ümit Kıvanç, sosyal medyada bunun HDP’li belediyelere yönelik kayyum operasyonlarının “seyreltilmiş” bir biçimi olduğunu söyledi. İktidar kendi partisininkiler dışındaki tanımıyordu. Dahası onlara oy vermiş milyonlarca insanın oyunu da kabul etmemiş oluyordu. Sadece İmamoğlu’na yönelik bu son olay bile iktidarın sırası geldiğinde diğer muhalefet partilerini de nasıl tanımayacağını, yasa dışı kabul edeceğini gösteriyor.
Yani, muhalefet partileri HDP’ye yapılanlara sessiz kalarak aslında kendilerinin de siyaset yapamaz hale gelebilecekleri ortamı hazırlamaktadır. HDP’nin son haftalarda muhalefete yaptığı çağrılar ve Demirtaş’ın medyaya yansıyan yazı ve söyleşilerindeki uyarı ve öneriler Meclis’teki muhalefet partileri tarafından önemsenmelidir. Ancak iktidar da HDP’yi kullandığı bu yöntemlerle demokratik siyasetten uzaklaştırabileceği ve direnişini kıracağını sanmasın.
HDP bir halk hareketidir ve seçmenleriyle bağı ve iletişimi sağlamdır.
İktidarın HDP’ye yönelik yasa dışı uygulamaları karşısında toplumdaki kısmi sessizlik şuna da işaret ediyor olabilir: HDP seçmenleri, yıllar içinde edindikleri siyasi feraset doğrultusunda iktidara demokratik kararlılık, parlamenter siyasete bağlılık ile seçim sandığında cevap vereceklerdir.
O zamana kadar HDP dirençli biçimde siyasi mücadelesini verecek, muhalefeti birleştirici rolünü oynayacak ve bir yandan üye ve seçmen sayısını arttıracaktır.