Avrupa Merkez Bankası’nın önde gelen ekonomistleri, ABD’li ekonomist Kenneth Rogoff, Dünya Bankası eski başkanı Larry Summers veya Bank of England baş ekonomisti Andrew Haldane gibi uluslararası mali sermayenin sözcüleri birkaç yıldır nakit paranın yürürlükten kaldırılmasını ve eksi faiz uygulamasının genişletilmesini talep ediyorlar. Taleplerinin en önemli argümanı “organize suçlar ve terörizmle savaşa etkin araçlar kazandırmak”. Uluslararası mali sermayenin önde gelen temsilcileri bu denli ısrarla bir şeyi talep ediyorlarsa, en başta ezilen ve sömürülen sınıflar pür dikkat kesilmek zorundadırlar.
İçinde debelendiğimiz pandemi günleri böylesi neoliberal saldırılara ivme katmak için biçilmiş kaftan gibi. Nitekim Avrupalıların sağlık kurumlarının çağrılarına uyarak ve doğrudan ilişkiyi en aza indirgemek için alışverişlerde nakit para yerine kredi kartlarıyla ödeme yapmalarını gerekçe gösteren Avrupa Merkez Bankası Ekim ayı ortasında “Dijital Euro’ya geçiş” için resmi bir konsültasyon süreci başlattı. Aynı zamanda da “Dijital Euro” testlerinin startı verildi. Kurum Başkanı Christine Lagarde Euro’nun “dijital yüzyıla hazırlanması gerektiğini” savunurken, Alman hükümeti bu adımla Avrupa’nın “dijital jeostratejik avantaj” elde edeceğini ileri sürüyor.
Günümüzde belirli alanlarda, özellikle internetten alışverişte nakit para kullanılmıyor olması bir gerçek. Hatta günlük alışverişlerde ödemeleri akıllı telefonlarıyla yapanların sayısı da artmakta. Aynı şekilde yoksul kesimlerin dahi peynir-ekmek gibi dağıtılan kredi kartlarını kullandıkları da doğru – her ne kadar bir kredi kartının taksitini diğer kredi kartından çekerek kapatıp, borç batağından kurtulamıyor olsalar da.
Teknolojik yenilik ve tüketici için kolaylık olarak lanse edilen bu gelişmenin insanlığın ezici çoğunluğu için taşıdığı riskler ile müthiş. Bir kere nakit para kullanımına son verilmesi, ki bu ancak yasaklarla olanaklı, en başta yaşamın tüm alanlarının kontrol altına alınarak zaten kısıtlı olan burjuva özgürlüklerinin daha da kısıtlanmasına neden olacak. Tam anlamıyla şeffaf insanlara dönüşeceğiz, çünkü neyi, nereden, ne zaman satın aldığımız, hangi kitabı okuduğumuz, hangi mekâna gittiğimiz dijital kayıt altında olacak. Kişisel bilgilerin gizliliği diye bir şey kalmayacak. Toplum tam ehlileştirilmiş olacak. Siber saldırılar sonucunda neler olabileceğine değinmiyoruz bile…
Bunlar işin bir yanı. Diğer, bizce daha önemli yanı ise, uluslararası mali sermaye temsilcilerinin açıkça söyledikleri gibi, insanların sahip oldukları küçük ve en küçük tasarrufların dahi hükümetlerin kullanımına açık olması ve dolaşımda olan tüm paranın – nakit para yasağı ile yastık altındakilerin de – banka sistemi üzerinden mali sermayenin kontrolüne geçmesidir. Avrupa Merkez Bankası’nın yaptığı gibi, eksi faiz uygulaması da buna katılınca, insanlığın yüzde 90’ı için güvence diye bir şey kalmayacak, sermayenin mutlak hakimiyetine doğru büyük bir adım atılmış olacak.
Yanlış anlaşılmasın, burada parayı savunduğumuz falan yok. Elbette para kullanımın gerekli olmadığı, üretimin özel sermaye birikimi için değil, insanlığın eşit, barışçıl ve refah gelişimi için örgütlendiği bir geleceği tasavvur ediyoruz. Ancak bu örnekle karşı konulmadığı ve nihâyetinde aşılmadığı müddetçe kapitalist barbarlık koşulları altında korunaklı tek bir alan dahi kalmayacağını bir kez daha göstermek istedik. Bu gidişatı engelleyecek yegâne seçeneğin de hâlâ sosyalizm olduğunu.