Tiyatrocular Özcan Ateş ve Avşin Adıgüzel ile Hinek Henek skeç programını konuştuk: Seyirlerin yazdığı 200 skeçten 50’sini seçtik
Selman Çiçek/Diyarbakır
Kürtçe tiyatroların komik bahanelerle yasaklandığı bir dönemde Kürt tiyatrocular bir ilki gerçekleştirerek Kürtçe skeçlerden oluşan bir televizyon programı yaptılar. Amed Şehir Tiyatrosu, Teatra Jiyana Nû (Yeni Yaşam Tiyatrosu), Tiyatro Mencel ve Yekta Hevi Tiyatrosu oyuncuları tarafından sahnelenen Kürt televizyonlarında da bir ilk olan skeç programı seyirci ile buluştu. Seyircilerin gönderdiği iki yüzden fazla skeç arasında yapılan seçmelerin ardından sahnelenen skeçler büyük ilgi gördü.
Skeç programının bileşenlerinden olan Amed Şehir Tiyatrosu oyuncuları Özcan Ateş ve Avşin Adıgüzel ile Hinek Henek skeç programını, Amed Şehir Tiyatrosu’nun Kasım ayında sahneleyeceği “Hema Hema Jin Elizabeth (Neredeyse Kadın Elizabeth)” adlı oyunu ve son dönemde Kürtçe tiyatrolar üzerine yasakları konuştuk.
- Kürt televizyonlarında bir ilke imza atarak “Hinek Henek” adlı bir skeç programı hazırladınız. Bize bu programın oluşum hikayesini anlatabilir misiniz?
Özcan Ateş: Korona hastalığı ortaya çıkınca seyircilerimizle aramıza bir mesafe girdi. Bu hastalığın ne kadar süreceği ise belirsizdi. Tüm dünyada olduğu gibi biz de eve kapandık ve kendi kendimize “bu süreçte ne yapabiliriz?” sorusunu yönelttik. Bu temelde ilk olarak Youtube kanalı açtık. Eski oyunlarımızı yükledik. Ancak bu oyunlar tek kamera ile çekildiği için yeterli bir seyirlik düzeyinde değildi. Çekimler istediğimiz gibi temiz olmamasına rağmen büyük bir ilgiyle karşılandı. Bizden sürekli yeni oyunlar yüklememizi istediler. Hinek Henek de bu dönemde bir fikir olarak doğdu. Bu fikrin ardından kısa sürede nasıl organize olabiliriz, nasıl bir araya gelebiliriz arayışını girdik. Bu temelde Teatra Jiyana Nû, Amed Şehir Tiyatrosu, Tiyatro Mencel ve Yekta Hevi Tiyatrosu oyuncularıyla dijital ortamda toplantılar yaptık. Bir aylık toplantı ve tartışmaların ardından bazı kararlar aldık. İlk kararımız herkes evinde bir video çekmek üzereydi. Bu videolarla seyircilerimizden skeç yazma talebinde bulunduk.
- Programın bir diğer özelliği ise skeçleri seyirciler yazıyor. Seyircinin skeç yazma ve bunlar sahneye taşıma süreci nasıl gelişiyor?
Avşin Adıgüzel: Seyircinin de programda yer alması bizim için yeni bir şey. Daha önce izleyici olarak katılıyorlardı. Hatta bazı oyunlarımızın ufak parçaları da oluyordu. Ama ilk kez kendilerinin de aktif rol aldığı bir proje ile birlikteyiz. Kendileri yazıyorlar ve onların yazdıklarını bizler de sahneliyoruz. Bunun heyecan verici bir durum olduğunu söyleyebilirim. Bu proje aynı zamanda seyirci ile olan ilişkimizi daha da yakınlaştırdı ve güçlendirdi. Kısa süre için büyük bir ilgi de gördü. Seyircilerimiz tarafından 200’e yakın skeç yazıldı. Bunlar arasında 50 skeç seçtik. Skeç seçiminin ardından okumalarımıza geçtik. Skeç havuzumuz genişledikçe bunları seyirci ile buluşturmak istedik. Bu temelde PelProdüksiyon ile ilişkiye geçtik. Kısa sürede salondaki eksikliklerimizi de tamamladıktan sonra provaları yaptık. Provalar için yaklaşık bir ay birlikte bir çalışma yaptık. Provaların sonunda ilk 3 programın çekimlerini hazırladık. İlk bölüm geçtiğimiz hafta televizyonda yayınlandı.
- Yıllardır sahnede tiyatro yapan bir gruptunuz. Televizyonda skeç yapmanın zorlukları nelerdi?
Özcan Ateş: Yıllardır tiyatro yapan bir grubumuz var ancak televizyon için skeç formatında ilk kez yapıyorduk. Bu nedenle bazı şeyler kafamızda yüzde yüz net değildi. Bazı şeylere karşı belirsizliğe sahiptik. Eksiklik ve belirsizliği ancak pratikle aşabilirdik. Pratikle kafamızdakiler de netliğe kavuşacaktı. Tiyatro da böyle bir şey… Pratikle bazı şeyler ortaya çıkıyor. Tabi çekimleri bitirdikten sonra reji, teknik, oyuncu ve sahne boyutunda kendi eksikliklerimizi de daha iyi gördük. Bunları da kısa süre de kapatıp seyircilere seyir gücü daha yüksek skeçler hazırlamak istiyoruz. Her şeyden önemlisi bu üç çekim bizim için bir tecrübe oldu. Başlangıç için çok üst bir noktada olmasak da iyi bir noktada olduğumuzu söyleyebilirim. Seyircilerin büyük ilgisi oldu. Özellikle sosyal medya üzerinde çok yoğun bir şekilde olumlu tepkiler aldık. Seyirci ile olan paylaşımımız daha da arttı.
- Amed Şehir Tiyatrosu olarak uzun bir süre sonra bir oyun sahneleyeceksiniz. Seyirciniz uzun bir süredir hasret kaldığını söyleyebiliriz. Seyirci oyun ile ne zaman buluşacak?
Avşin Adıgüzel: Pandemiden kaynaklı uzun bir süredir bir oyun sahneleyemedik. Pandemi sürecinde Dario Fo’nun yazdığı “Neredeyse Kadın Elizabeth” oyununu sahnelemeyi planladık. Bu oyun, başvuruda bulunduğumuz ve kabul edilen “Kültür için Alan” projesidir. Bu kapsamda hazırlanan bir oyundur. Tabi bu projenin çok önceden sahnelenmesi gerekiyordu. Kültür için Alan ile yaptığımız sözleşmede de öyle idi. Ancak pandemi bu süreci maalesef uzattı. Pandemi yasakları hafifleyince biz de oyuncularla biraraya gelerek provalara başladık. Kasım ayının ilk haftası prömiyerini yapmak istiyoruz. Net bir tarih yok şu an ama prömiyer tarihi netleştiğinde seyircilerimize duyuracağız. Kasım ayında prömiyeri yaptıktan sonra ay boyunca 10 seansı sahnelemek istiyoruz.
- “Neredeyse Kadın Elizabeth” adlı oyunu biraz anlatabilir misiniz?
Avşin Adıgüzel: “Neredeyse Kadın Elizabeth”, son dönemin tartışılan ismi Dario Fo’nun bir oyunudur. Dario Fo’nun bütün oyunları toplumsaldır. İktidarı, iktidarın halka yaklaşımını, kadına olan yaklaşımı ele alır. Elizabeth; Dario Fo’nun deyimiyle bir ayna oyunudur. Kraliçe, egemen erkek kültürü ile iktidar arasında kalmış bir kadındır. Ve bu kadının hikayesi üzerinden yaşanan politik kavgaları ve iktidar hırsını ele alıyor.
- Yeni oyununuzu yeni sahnenizde sergileyeceksiniz. Bu sahne seyircilerinizin desteği ile oluşturuldu. Yeni sahnenizde seyircilerinizi ne bekliyor?
Özcan Ateş: Belediyelere kayyum atanmasının ardından oyunlarımızı sahnelediğimiz tiyatrolar kapatıldı. Biz de oyunlarımızı bir işhanındaki küçük bir cep sinemasında sahneledik. Teknik anlamda bizi zorlayan bir salondu ama bizler şartları zorlayarak seyirciye en iyisini sunmaya çalıştık. Bu noktada seyircimizin de yoğun ilgisi ile karşılaştık. Yeni bir yere ihtiyacımız vardı. Yeni bir sahne için bir kampanya başlattık. Bu kampanyaya seyircilerimizin yoğun bir ilgisi oldu. Büyük destekler verdiler. Yüzlerce seyircimizin emeği ve desteği ile yeni salonumuzu hazır hale getirdik. Yeni oyunumuzu da bu sahnede sahneleyeceğiz. Bir açılış yapmak istiyoruz. Bu açılışta sahnenin yapımı için destekte bulunan bütün seyircilerimizi konuk etme gibi bir fikrimiz var. Bu pandemi sürecinde bunun ne kadarını gerçekleştirebileceğimizi kestiremem ama böyle bir fikrimizin olduğunu söyleyebilirim. Sizin aracılığınızla sahnenin yapımında emeği geçen tüm seyircilerimize tekrardan teşekkür ediyorum.
Türk yazar Adalet Ağaoğlu’nun Kürtçe’ye çevrilen oyunu da yasaklanmıştı
- İstanbul’da Kürtçe olarak sahnelenen “Berû” adlı oyun yasaklandı. Bu yasakla Kürtçe diline yönelik baskı ve tahammülsüzlük bir kez daha gündeme geldi. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Özcan Ateş: Bu yasak yeni bir şey değil. Daha önce de yasaklandı oyunlarımız. Bu süreçte daha çok gündem oldu ancak uzun yıllardır Kürt tiyatrosuna yönelik yasakçı zihniyet devam ediyor. Daha önce Van’da dili Kürtçe olduğu için oyunumuz yasakladı. Mesele Dario Fo değildir. Van’da yasaklanan oyunun yazarı Türk yazar Adalet Ağaoğlu idi. Yani mesele yazar veya içeriği değil Kürtçe olmasıdır. Hangi dilde oyununu oynarsan onlar için bir sorun yok ancak Kürtçe oynadığında bu onlar için bir tehlike oluyor. Kürtçe’yi tehlike olarak gördükleri için yasaklamayı tercih ediyorlar. Kürtçe’ye karşı bir tahammülsüzlükleri var. Bu yasağa hiç şaşırmadık, çünkü yıllarca karşılaştığımız durumlar. Kayyumlar geldiklerinde yaptıkları ilk iş tiyatroları kapatmak oldu. Kürt olabilirsiniz ama diliniz Türkçe olsun mantığı ile yaklaşıyorlar.
Tabi Berû’nun yasaklanması Kürtçe’ye tahammülsüzlüğün yanında destek veren İstanbul Belediyesi’ni de zor duruma düşürmekti. Ancak halkın büyük bir çoğunluğu yoğun tepki gösterdi. Bu tepkiler kararlarını ters teptirdi.