Sur’da katledilen Tahir Elçi cinayetine ilişkin ilk duruşma yarın görülecek. Avukat Neşat Girasun, iddianamenin 4 yıl sonra hazırlanmasının bile hukuksuzluğun işareti olduğunu vurguladı
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, 28 Kasım 2015’te sokak çatışmaların yeni başladığı kentin tarihi Sur ilçesindeki Dört Ayaklı Minare önünde katledildi. Elçi cinayetine ilişkin 3’ü polis 4 sanık hakkında açılan davanın ilk duruşması ise yarın Diyarbakır 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlanacak. Tahir Elçi Vakfı Başkan Yardımcısı Av. Neşat Girasun, başlayacak yargılama öncesi Mezopotamya Ajansı’nın sorularını yanıtladı.
Sorulara verilen yanıtların bazıları şöyle:
Tahir Elçi cinayetinin ilk duruşması, cinayetin üzerinden yaklaşık 5 yıl gibi bir süre geçmek üzereyken görülecek. Geçen bunca zamana rağmen etkili bir soruşturma yürütüldü mü?
Cinayetin işlendiği günden itibaren soruşturma aşamasında ceza muhakemesi tanımına göre onlarca hukuka aykırı durum açığa çıktı son 4-5 yıllık süre içerisinde. Delillerin sağlıklı bir şekilde toplanmasından tutalım, olay yerindeki polislerin şüpheli sıfatı ile ifadelerinin alınmamasına, Elçi ailesi avukatları ve Diyarbakır Barosu’nun yüzlerce talebinden çoğunun yerine getirilmemesine kadar birçok hukuka aykırı durum var. Zaten soruşturmanın 4 buçuk yıl sürmesi bile -çünkü Mart 2020’de iddianame düzenlendi, iddianamenin düzenlenmesi ile soruşturma süreci son buldu- çok kısaca aktardığım bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda elbette ki etkili bir soruşturma yürütülmediğini söyleyebiliriz. Dolayısıyla hazırlanan iddianame de bu etkisiz soruşturma sürecinin bir ürünü. Bu sebeple iddianame hem ceza muhakemeleri bağlamında hem de bizim beklentilerimiz açımızdan etkisiz bir iddianame.
Ancak 4 sonra olay yeri incelemesi yapılmasından tutalım polis kamerası kayıtlarındaki 17 saniyelik görüntünün kaybolmasına ve çevredeki işyeri kameralarından sadece cinayet mahallini gören kameraların çalışmamasına uzanan pek çok durumla karşılaştık. Tüm bunların soruşturma açısından önemi nedir?
Her ne kadar olay yerinde basın mensupları ve emniyete ait onlarca kamera kayıtta olsa da biz Tahir Elçi’nin yere düşme anını göremiyoruz. O anı göremediğimiz için Elçi’yi öldüren kurşunun hangi polisin silahından çıktığını tespit etmek zor. O yüzden şüpheli olarak üç polis ortaya çıkıyor. Londra Üniversitesi Adli Mimarlık Bölümü tarafından hazırlanan rapor da fail olarak bu 3 polisi işaret ediyor. Biz de aslında ilk andan itibaren bu üç polisi şüpheli olarak görüyorduk. Ama Elçi’nin düşme anı kayıtlara yansımadığı için sayıyı bire indiremiyoruz, o açıdan önemli.
Öte yandan delillerin sağlıklı bir şekilde toplanmamasından kasıt şu. Tahir Elçi’yi öldüren mermi çekirdeği bulunamadı. Eğer o mermi çekirdeği bulunmuş olsaydı -ki sağlıklı bir olay yeri incelemesiyle bu bulunurdu, Tahir Elçi’nin yere düştüğü yerin çok yakın bir mesafesine düşmüştür- hangi silahtan çıktığı da çok rahatlıkla tespit edilecekti. Bu açıdan sözünü ettiğimiz bir dizi ihmalin cinayeti aydınlatamadığını ortaya koyuyor.
Sözünü ettiğiniz Londra Üniversitesi tarafından hazırlanan rapor, şüpheli 3 polisten birini asıl fail olarak işaret ediyordu…
Öncelikle bir; düşme anı olmadığı için, iki; mermi çekirdeği olmadığı için böylesi bir raporu çıkarma yoluna başvurmak zorunda kaldık. Sözünü ettiğimiz yol da bilimsel bir yol. Üstünde durduğumuz bu her iki delilin olmaması sebebiyle bu rapor bizler için önemli. Çünkü çürütülen bir rapor değil. Ses ve görüntü analizi üzerinden yapılan bir çalışma. Dolayısıyla neredeyse kesine yakın veriler sunabiliyor bize. Ama bu rapor 2018 yılının sonlarına doğru Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulduktan neredeyse 1 buçuk yıl sonra iddianame hazırlanabildi.
İddianamedeki 4 sanıktan 3’ü polis. Soruşturma sürecinde ‘şüpheli’ yerine ‘tanık’ sıfatıyla ifadeleri alınan bu polislere yöneltilen suçlama ise “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek”. Böylesi bir suçlamanın yöneltilmesinin anlamı ne?
Yöneltilen ‘bilinçli taksir’ suçlaması ile aslında ‘böylesi bir sonucu istemiyorlardı, yanlışlıkla oldu’ anlamına geliyor. Ceza muhakemeleri açısından o üç polisin ilk andan itibaren ‘şüpheli’ sıfatına sahip olmaları gerekiyordu. 4 yıl boyunca bunların şüpheli sıfatını kazanmamış olmaları soru işaretlerini gündeme getiriyor.
İddianme hakkında
3’ü polis 4 sanık hakkında hazırlanan iddianame, olayın üzerinden dört yılı aşkın bir süre geçtikten sonra 3 Nisan 2020 günü Diyarbakır 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İddianamede, sanık polisler M.S., F.T. ile S.T.’nin “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek”ten 2 yıldan 6 yıla kadar hapsi istenirken, diğer sanık PKK’li Uğur Yakışır’ın ise “2 polisi öldürmek, ülke birliğini ve bütünlüğünü bozmak”tan 3 kez ağırlaştırılmış müebbet, Elçi’yi “olası kastla öldürmek”ten 20 yıl, polis memuru S.T.’yi “öldürmeye teşebbüsten” 20 yıl ve “izinsiz silah bulundurmaktan” 5 yıl olmak üzere toplam 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 45 yıl hapsi isteniyor.
Hazırlanan bu iddianame, Elçi’nin vurulduğu noktanın 100 metre ötesinde polislerce takip edildikleri taksiden inen Uğur Yakışır ve Mahsum Gürkan’ın açtıkları ateşle polis memurları Ahmet Çiftaslan ve Cengiz Erdur’un yaşamını yitirdiği olayla birleştirildi. Bu olayın ardından Elçi’nin açıklama yaptığı sokağa giren Yakışır ve Gürkan’ın üzerine sokaktaki polislerce ateş açılmaya başlanmış ve sıkılan kurşunlardan biri Elçi’yi bulmuştu.
Polislerce üzerlerine ateş açılan iki isimden Gürkan, Sur’da yaşanan çatışmalarda yaşamını yitirmiş, Yakışır ise firari sanık durumunda.
DİYARBAKIR