Yıllardır kapitalizmin doğal yaşama ve insan dahil tüm canlılara verdiği zararlar ile canlıları nasıl köleleştirdiği üzerine yazılar yazmaya çabalıyorum ve bunu olanak buldukça sürdürmekten vazgeçmeyeceğim. Elbette bu süreçte birçok zorluklarla yüz yüze kalabiliyoruz. Aynı çerçevede yaşamını doğal yaşamın ve halkların özgürlüğüne bağlamış ve bu uğurda birçok fedakarlıklarda bulunarak Türkiye coğrafyasında adım atmadığı yer kalmayan, başı sıkışan, gerçeği öğrenmek isteyen herkesin çağrısına koşarak giden bir insandan söz etmek istiyorum. Evet, bu insan Prof. Dr. Beyza Üstün.
Beyza hocamız Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nde profesör olarak çalışırken biraz da zorunluluktan emekliye ayrılmış ve uzun yıllar öğrencilerine doğada yaşayan tüm canlıların yararına, yağmanın karşısında bilimsel gerçekleri aktarmış ve binlerce öğrenciyi yaşama hazırlamıştı. Naif, ince, kuşun, kurdun, karıncanın dostu ve hiç kimseyi kırmayan ama asla gerçeklerden ödün vermeyen ve haksızlığa boyun eğmeyen, üslubu ve davranışlarıyla herkese örnek olan hocamız maalesef şu an cezaevinde. Cezaevinde olmasının tek nedeni bilimden, gerçeklerden yana olmak, ezilenlerin yanında durmak, doğal yaşam üzerindeki sömürüye başkaldırmak olarak özetleyebiliriz.
Beyza hocayı, Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu’nda (STHP) tanıdım ve ondan birçok arkadaşımız gibi çok şey öğrendim. STHP’nin uzun yıllar Türkiye’de HES istilalarına karşı yürüttüğü çalışmada suyun enerji üretmekten çok kontrol altına alınarak sermaye yararına bir ticari meta işlevi yüklenmek istendiği gerçeğini kavramamızda Beyza hocamızın katkıları sınırsızdı. Suyun şişeye hapsedilip meta haline dönüştürülmesini, kentlerde yaşayan halkın kontörlü su sayaçları uygulamasıyla sadece parası olanların suya erişebilir hale getirilmesini, çiftçilerin tarımsal suyu elde etmek için enerji şirketlerinin kölesi haline gelme sürecini, tarlalara kontrollü su sayacı takılmasını, suyun boru içine alınıp havzadan havzaya taşınarak havzaların kurumasını, suyun petrol boru hatları gibi borular içinde satılması için ticarileştirilmesini (Kıbrıs) vb. su üzerinde oynanan oyunları STHP’de görünür kılarken yine Beyza hocamız tüm bilgi birikimiyle bu sürecin içindeydi.
Göllerin nasıl kuruduğunu, içinde yaşayan canlıların nasıl katledildiğini hem üniversitede yaptığı araştırmalarda hem de halk toplantılarında gecesini gündüzüne katarak anlattı. İstanbul 3. Havalimanı yapılırken doğal yaşamın nasıl yok edildiğini ve inşaat işçilerinin nasıl sömürüldüğünü büyük bir emek ve gayretle hem doğanın hem de işçinin yanında saf tutarak gösterdi. Kürt halkına yönelik baskılara karşı sessiz kalmadı ve HDP’de yerini almaktan bir an olsun geri durmadı. Kanal İstanbul’un büyük bir yıkım olduğunu, bulunduğu her platformda insanlara aktarırken yine mücadelenin en önünde yer alıyordu.
Hasankeyf’in yok edilmesine karşı mücadelenin en önündeydi. Karadeniz’de HES’lere, madenlere karşı mücadele edenlerin hep yanındaydı. Muğla’dan Van’a, Sinop’tan Antalya’ya, Edirne’den Hakkari’ye, Türkiye coğrafyasının her noktasında mücadele edenlerin hep yanındaydı hem onlarla omuz omuza direnişlerde yer aldı. O, Türkiye halklarının, doğanın, hayvanın dostu, sermayenin düşmanı bir insan olarak bugün demirparmaklıklar ardında hapsedilmiş durumda. Beyza hocamız HDP üyesi ve bir dönem milletvekili olarak ezilenlerin yanında saf tutuğunu dosta düşmana gösterdi. Yeni Yaşam gazetesinde yazılarıyla duruşundan asla ödün vermeyeceğini açıkça ortaya koyarken, onun yazıları yolumuzu aydınlattı.
Yukarıda vurguladığımız ve vurgularımızda eksik kaldığımız birçok özelliği nedeniyle 25 Eylül Cuma günü 7 ilde 82 kişi ile birlikte gözaltına alındı. Gözaltında ve mahkemede çevresindekilere moral veren coşkun hali fotoğraflara da yansıdı. 2 Ekim günü mahkemenin 17 kişiyi tutukladığı insanlar arasında Beyza hoca da vardı. Diğer tutuklananlar gibi o da ipe sapa gelmez nedenlerle tutuklanırken, aslında tutuklanmasın tek nedeni yukarıda da belirttiğimiz gibi halkların, emeğin ve doğanın yanında saf tutmasıydı. Onun ve onunla birlikte tutuklanan o güzel insanlar, cezaevlerinde zulme ve sömürüye başkaldıran tüm tutuklular için mutlaka yapabileceklerimiz olmalı…