Gündem Sayın Öcalan’ın özgürlüğü. Bu temelde daha etkileyici ve sonuç alıcı bir mücadelenin nasıl geliştirilebileceği konusunda çeşitli çevrelerde bir odaklanma görülüyor. Avrupa, Asya ve Ortadoğu’da pozitif tepkiler ve dayanışma eylemlilikleri ortaya çıkmaya başladı. Sayın Öcalan 22 yıldır ağır bir tecrit altında. Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi-CPT İmralı’daki durumu bir işkence uygulaması olarak tanımladı. Geçen hafta İmralı Hapishanesi İnfaz Kurumu Müdürlüğü Sayın Öcalan’ın ailesiyle telefon görüşmesine 6 ay yasak koyduğunu ilan etti. Sayın Öcalan 22 yıllık tecrit sürecinde, yasal hakkı olmasına rağmen, ailesiyle yalnız bir kez telefon görüşmesi yapabilmiştir. Bu da İmralı’daki sistemin ne kadar ağır bir uygulama temelinde sürdürüldüğünü, ne kadar insanlık dışı bir içerikte olduğunu bariz bir biçimde ortaya koyuyor. Öcalan’ın özgürlüğü temelinde her çaba, her katkı haksızlığa, hukuksuzluğa ve zulme karşı aydınlıktan, özgürlükten, insani ve demokratik değerlerden yana bir duruşun ifadesi olacaktır.
Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit Kürt sorununun çözümüne uygulanan bir tecrittir. Sömürgeci ulus devletlerle küresel güçlerin ortak tavrıyla Kürt sorununun çözümü tecride alınan bir sorundur. 20. yüzyılın başında Kürt halkını ülkesiyle birlikte dörde böldüler. Böldükten sonra her parçayı ayrı ayrı izolasyona tabi tuttular. Türkiye Kuzey Kürdistan üzerinde öyle bir izolasyon geliştirdi ki, yapılan uygulamanın dünyada başka bir örneği yoktur. Kürt halkının varlığını inkar etti; Kürtlerin diliyle kültürüyle, siyasal ve kimliksel olarak kendini ifade etmesini yasakladı; en katı yasağı, en katı tecridi uyguladı. Türk uluslaşması içinde eritmeye çalıştı. Kürt halkının hakkına hukukuna yönelik her türlü kötü muameleyi uygulamada bir beis görmedi. Bir halkı halk yapan temel özelliklere katı bir yasak uygulayarak marjinal konuma düşürmeye çalıştı ve bu temelde belli bir yol da kat etti. Kürdü kendi dilinden, kültüründen, tarihinden, hatta kendi kendisinden izole etmek için yoğun ve sistematik bir uygulama içinde oldu.
Öcalan Kürt halkının varlığına ve özgürlüğüne yönelik inkar ve izolasyon politikasını ve uygulamalarını kabul etmedi ve bu temelde büyük bir mücadele verdi. Verilen mücadele sayesinde Kürt sorunu dünya kamuoyunun ve ilerici insanlığın gündemine girdi. Geride bıraktığımız yüzyılın başında bölge ulus devletleriyle küresel kapitalist güçlerin Kürt halkını özgürlüğünden alıkoyma temelinde ortaklaşa ördükleri konsept, Öcalan’ın öncülük ettiği mücadele temelinde aşılınca, bu güçler ortaya çıkan gelişmeye karşı birlikte harekete geçip izolasyonu kıran öncüyü bir komployla izolasyona alma yönelimine girdiler. Komplonun ikinci etabı olan tecrit uygulaması 22 yıldır en insanlık dışı bir biçimde sürüyor. Her iki güç de; Küresel kapitalist güçlerle bölge ulus devletleri, Kürt sorunun çözümsüzlüğü kendi egemenliklerini sürdürmedeki hayatiyetini askeri, diplomatik, siyasi stratejilerle ve kurumsal yapılarla somutlaştırıp sıkı bir biçimde yürütmeye çalıştılar. Bu güç bloklarının ortaklaşa odaklandıkları diğer temel bir hedef ise Öcalan oldu. Öcalan’ın liderlik tarzını kendi egemenlikleri açısından sarsıcı bularak kendisine karşı saldırıya geçtiler. Öcalan üzerinde süregiden saldırı politikası, yüzyılın başında Kürt sorununa ve bölgeye yönelik oluşturulan konseptin bir bakıma Öcalan üzerinden güncelleştirilmesi oluyor. Güncelleme tüm şiddetiyle sürüyor ve bugün sadece İmralı ile de sınırlı değil; aynı zamanda Kürt halkı üzerinde bir savaş konsepti tarzında sürüyor. Kürt sorununun çözümsüzlüğü üzerinden demokrasi dinamiklerinin budanması, faşizmin pekiştirilmesi, bölge genelinde savaş ve kaos planlarının derinleşmesi olarak icra edilmekte bu konsept. AKP-MHP iktidarının Kürt sorununun çözümsüzlüğü ve tecrit uygulaması üzerinden yeni bir dizaynı, savaş temelli bir dizaynı adım adım geliştirerek komşu ülkelere ve daha geniş bir alana dayatması, savaştan beslenen rantçı kesim dışında herkes için son derece tehlikeli ve yıkıcı bir durumdur. Tecride karşı tavrın, Öcalan’ın özgürlüğünden yana bir yaklaşımın aynı zamanda savaşa ve dayatılan çıkmaza karşı bir çıkış imkanı olarak değerlendirilmesi gerekir.
’10 Ekim Dünya Öcalan’a Özgürlük Günü’ vesilesiyle, Öcalan’a Özgürlük Kampanyası’na Kürdistan’da, Türkiye’de, Ortadoğu’da ve Avrupa’da on binlerce insan katıldı; özgürlük talepleri dillendirildi. Anlamlı ve etkileyici bir başlangıç oldu. Dayanışma, destek ve mücadele dinamiklerinin bu temelde buluşması ve birbirini tamamlayıcı bir doğrultuda pratikleşmesi anlamlı ve ön açıcı bir ufuk sunmaktadır.