Kürt halkının geliştirdiği ‘Şimdi özgürlük zamanı’ hamlesine karşı saldırıların olacağı bekleniyordu. Fakat bunun ne düzeyde ve nasıl olacağı tartışma konusuydu. Şengal’e yönelik son saldırı-ki böyle demek en doğrusu- bu hamleyi engellemeye dönük ciddi planların devrede olduğunu gösteriyor. Bilindiği üzere, ABD’nin teşvikiyle KDP ve Irak Merkezi yönetimi Şengal’e ilişkin bir ‘anlaşma’ yaptıklarını duyurdular. Anlaşmayı yapanlar bir yana, bundan memnuniyet duyan ilk ülkelerden biri Türkiye oldu. Bakur’da, Başûr’da, Rojava’da, Rojhilat’ta Kürde saldırı siyasetiyle yönelen TC, nedense Şengal anlaşmasından memnun olduğunu söyledi.
Başka güçlerin de bu anlaşmaya yönelik destek açıklamaları oldu ama Şengal’e yönelik saldırılarla sürekli gündemde olan Türkiye’nin böylesi bir beyanda bulunması, doğal olarak fazlasıyla yorumlanmaya başlandı. Türkiye’nin istediği -yani halkın özyönetim ve özsavunmasının tasfiyesi temelinde Şengal’in eski pozisyonuna döndürülmesi- gerçekleşti, denildi. Ki, anlaşmanın basına yansıyan halinden böyle bir çıkarsama yapmak mümkündür. İfşa edildiği üzere Şengal’de ne halkın özyönetimi olacaktır ne de kendilerini DAİŞ’ten koruyan özsavunma güçleri. Güvenlik, DAİŞ geldiğinde kaçan Irak ordusunda, yönetim ise 2014 ve 2017’de iki defa halkı yüz üstü bırakan KDP ile çözülecek denilmektedir.
Halkımızın bilinen bir sözü var: Duysan inanmazsın! derler. Haliyle Şengal halkı da ‘anlaşmayı’ duyar duymaz yediden yetmişe sokaklara döküldü ve böyle bir akdi kabul etmediklerini deklare etti. ‘Bizi katliamlara maruz bırakanlar, hakkımızda karar alamaz’ dediler. Ne olursa olsun kazanımlarını koruyacaklarını, bunun için bedel ödemekten çekinmeyeceklerini söylediler. Doğal beklenti de bu yönlüydü ve zaten Şengal halkının tepkisi ardından ‘akıl-fikir’ sahibi birçok çevre daha fazla akıllanmış ve fikir edinmiş bir biçimde ‘bu anlaşma yürümez’ demeye başladı. Şüphesiz, anlaşmanın hayata geçecek bir yanı görünmüyor. Başta Şengal halkı olmak üzere meseleyle ilgili hemen herkes, Şengal’in artık eski pozisyonuna geri döndürülemeyeceğini, sahadaki gerçekliğin farklılaştığını belirtiyor. Bu konuda genel bir hemfikirlik mevcut. Buraya kadarı anlaşılıyor, anlaşılmayan ve anlam verilemeyen durum KDP’nin pozisyonu oluyor.
Dikkat edilirse anlaşmada KDP ile ilgili iki temel husus var. Birincisi Şengal’den kaçan ve ısrarla tekrar eski görevine gelmesi istenen kaymakamla ilgili. Diğeri ise Şengal’in güvenliğinin Irak güçleri ve onların denetimindeki yerel milis güçlerde olacağı hususu. Bu iki konuda KDP’ye net mesaj verildiği açık: Bir KDP Şengal’i yönetemez, iki KDP Şengal’i savunamaz. Bu iki konuda da Irak merkezi yönetimi yetkili denilmektedir.
Hal böyle olunca, akıllara şu soru geliyor: ‘Kürt’ KDP Şengal’deki Kürt yönetimini neden istemedi de Irak’a davetiye gönderip, gelin buraları yönetin dedi? Evet! KDP’nin altına imzasını attığı metin tam olarak bunu söylüyor. KDP, Şengal benim himayemde olmayacaksa, kendisini yönetmesine de karşıyım demiştir. Benim söz sahibi olmadığım Kürt -Êzidî Şengal, özyönetimini kuramaz demiştir. Elbette ki, KDP’nin bu siyaseti, Kürdistan’ın genelinde izlediği siyaset oluyor. KDP’nin Kuzey Kürdistan’daki saldırılara dair bir söz ettiğini duyan var mıdır? Rojava’nın belli bölgeleri işgal edilirken, işgalciye bir laf edilmiş midir? Kuşkusuz hayır. KDP benim olmadığım yerde Kürt ve Kürt davası beni bağlamaz diyor. Gerek Başûr gerekse de diğer Kürdistan parçalarında KDP’nin izlediği siyaset bu çürümüşlüğün açık ispatıdır.
Peki! Şengal’in geleceği KDP’nin öngördüğü şekilde mi vuku bulacaktır? Irak merkezi yönetimi Şengal’de KDP’ye yeni bir rol mü biçecektir, sorunları KDP ile mi çözecektir? İzlediğimiz, takip ettiğimiz kadarıyla Irak merkezi yönetiminin KDP’yi Şengal’e götürme, güç yapma planı yoktur. Irak merkezi yönetiminin ülkenin her yerinde otoritesini tesis etme planı görülmektedir. Bu anlaşılırdır. Fakat bu gaye KDP’yi güçlendirecek adımlar atacağı anlamına gelmemektedir. Ki, KDP bilindiği üzere göbekten Türkiye ile ilişki içindedir ve bu durumdan en fazla rahatsızlık duyan da Irak merkezi hükümetidir. Irak merkezi yönetimi Başûr Kürdistan ile sorunlarının çözülmemesinin esas olarak KDP-Türkiye ilişkilerinden kaynaklandığını bilmekte, attığı her adımda bu ilişkiyi zayıflatmak istemektedir. Bu nedenle KDP’nin Şengal anlaşmasından zafer çıkarması mümkün değildir. Üç yıl içinde Şengal’den iki defa kaçan bir güç, istese de oradan zafer çıkaramaz.
Şengal halkı özyönetim ve özsavunmasıyla nasıl ki bugünlere geldi, bundan sonra da kendi özgücüyle bu tür oyunları boşa çıkaracak yetkinliğe ulaşmıştır. Belki meşakkatli bir süreç yaşanacaktır, buna şüphe yoktur fakat sonunda kazanan Êzidxan’ın çocukları olacaktır.