Irak merkezi hükümeti ile Federe Kürdistan yönetimi arasında imzalanan anlaşma sonrası gözler Şengal, Kerkük ve Mahmur’a çevrildi. Ortak plan dahilinde Şengal’de provokasyonlar başladı
IŞİD’in 3 Ağustos 2014’te soykırımına uğrayan Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki Şengal Êzidîleri, Bağdat ile Hewlêr (Erbil) yönetimleri arasında 9 Ekim’de açıklanan mutabakata karşı çıkıyor. Anlaşmaya göre, Şengal güvenlik alanında Bağdat’a bağlı kalacak, idari ve hizmet alanında ise Bağdat ve Hewlêr ortaklaşacak. Katliamdan sonra bölge halkının oluşturduğu Şengal Özerk Yönetimi, alınan kararların kendilerini bağlamadığını ve tanımadıklarını açıkladı.
Şengal sakinleri de önceki gün anlaşmaya karşı yürüyüş düzenleyerek, tepkilerini ortaya koydu. Yürüyüşe Êzidîlerin yanı sıra Araplar, Sünniler, Şiiler, aşiret liderleri, din alimleri, siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri katıldı. Qibayil kavşağında başlayan yürüyüşte, “Şengal halkının iradesi dışındaki hiçbir kararı kabul etmiyoruz” yazılı pankart açıldı.
Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) denetimindeki Federe Kürdistan Bölge Yönetimi ile Irak merkezi hükümeti arasında başta Şengal olmak üzere Kerkük ve Mahmur Mülteci Kampı üzerinde Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) istemi ve Türkiye’nin de baskısıyla görüşmeler yapılıyordu. Êzidî toplumunun temsilcilerinin katılamadığı toplantının sonucunda çıkan kararların açıklamasıyla gözler, baskı altında tutulan Şengal, Kerkük ve Mahmur’a çevrildi.
Çeşitli kamplarda bulunan Êzidî toplumunun geri dönüşleri ile Şengal’in yeniden inşa ve örgütlenmesi çalışmaları son zamanlarda hız kazandı. Şengal Demokratik Özerklik Yönetimi ile Êzidxan Demokratik Özgürlük Partisi’ne (PADÊ) bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından Şengal’in yeniden inşası için büyük bir emek harcanıyor. Yine olası tehditlere karşı diplomasi çalışmaları da tüm hızıyla sürüyor.
Karşı çıkan sadece Türkiye değil
IŞİD’den sonra Türkiye’nin tehdit ve baskıları hiç durmadı. Yer yer bölgeyi savaş uçaklarıyla vuran Türkiye, Şengal için hiçbir statüyü kabul etmiyor ve bu doğrultuda Irak Başbakanı Mustafa Kazımi hükümetine baskı uyguluyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın Şengal için yeni bir yönetimin kurulması gerektiği yönündeki açıklaması, var olan statüyü engellemek olarak algılanırken, kabul etmek istemeyenin sadece Türkiye olmadığı, aynı zamanda ABD’nin başını çektiği NATO’nun da sıcak bakmadığını gösterdi. Yeni bir plan ve projeyle karşı karşıya kalan Şengal’in var olan meclis tarafından yeniden inşa edilmesi ve örgütlenmesi tasfiye edilmek isteniyor.
Hendekler kazıldı
ABD talimatı ve Türkiye baskısıyla Şengal’e yönelik Hewlêr (Erbil) ile Bağdat arasında görüşmelerinin devam ettiği süreçte, Türkiye ile KDP ortaklığıyla Kuzey ve Doğu Suriye ile Federe Kürdistan Bölgesi sınır hattındaki Şengal’den Zaxo’ya kadar hendekler kazmaya başlandı. Bunun yanı sıra Saddam Hüseyin döneminin de Kürtlerin katledilmesi için sınırlarda yapılan kalekollar yeniden onarılarak, askeri, istihbarati teknik üs haline getirildi. Buralara yerleştirilen teknik ekipmanlarla Kuzey ve Doğu Suriye ile Şengal izlenip dinleniliyor. Bu noktalardan alınan bilgiler Türkiye ile paylaşılırken, kimi noktalarda bizzat MİT elemanlarının yerleştirildiği kaydediliyor.
Çözüm bekleyen çok sorun var
Mustafa Kazımi’nin başbakanlığa getirildiği Irak hükümeti, bölgedeki halklar, mezhepler ve tüm güçlerle denge politikası yürütmek istiyor. Bununla da güçlü bir başbakanlık, öngörülü ve herkesi kucaklayan bir yönetim başkanı olduğunu göstermeye çalışıyor. Irak bütünlüğü çerçevesinde sorunları çözme arayışının olduğunu göstermeye çalışan Kazımi, başbakanlığa getirilirken varolan sorunları bir yıl içinde çözeceğine yönelik sözler verdi. Ancak bölgedeki kriz ve kaos aşılamıyor. Bunların başında Irak Anayasası’nın 140’ıncı maddesi, geri dönüşler, memur ve işçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi, yeni bir sayımın yapılması, seçim hazırlıklarının yapılması, toplumsal sorun ve çelişkiler, yine sınır kapılarında yaşanan sıkıntılar, vergi ve petrol meseleleri çözüm bekliyor.
Türkiye saldırmak istiyor
Türkiye, büyük boşlukların yaşandığı Irak’ın bu durumundan faydalanmak istiyor. Türkiye’nin gündeminde, Şengal’de oluşan demokratik yönetime müdahale ve saldırı var. Daha önce birçok kez böylesi girişimleri olmuştu. Ancak yapılan saldırılar, egemen güçlerin kontrolü çerçevesinde sadece hava saldırılarıyla sınırlı kalmıştı. Son dönemde daha geniş bir saldırı yapabilmek için hem siyasi hem de ekonomik tehditlerle Kazımi hükümetini baskı altına almaya çalışıyor. Bu baskılar nedeniyle ABD Başkanı Trump’ın da Türkiye ve Irak hükümetine oluşturulacak ortak bir komisyonla Şengal’i yönetme önerisi yaptığı belirtiliyor.
Provokasyonlar başladı
Son haftalarda Şengal’de meydana gelen olay ve gelişmelere bakıldığında bunun tesadüf değil, hazırlanan bir planın parçası olduğu görülüyor. Til Izêr yolu üzerinde Şemer Aşireti üyesi olduğu belirtilen iki kişi Êzidxan asayiş güçlerinin giysilerini giyen bir grup tarafından vurularak öldürüldü. Şerfeddin bölgesinde Pêşmerge güçleri denetimindeki bir noktada bir araç patlatıldı. Şêxan’da bir Êzidî şeyhi öldürüldü. Zerdeşt bölgesinde bulunan Mala Êzidiyan’da (Êzidîlerin Evi) kargaşa çıkaran bir grup kavgaya neden oldu. Şengal’deki tüm kesimleri içine alan kurum ve meclislere yönelik son dönemde kara propagandalar ve faal olan şahsiyetlere yönelik ölüm tehditleri arttı.
Diğer taraftan bölgedeki Araplar ve Êzidî toplumu birbirine düşürülmeye çalışılıyor. Geçtiğimiz günlerde Şemer Aşireti üyelerinin öldürülmesi de bu planla bağlantılıydı. Şemer Aşireti önde gelenleri bu olayı farklı ele alıp, oyuna gelmemiş olsalar da bu konudaki provokasyon girişimleri devam ediyor. Yine son zamanlarda “PKK’lilerin Sünni Arapları Êzidîlerin bölgelerine yerleştirdiği, örgütlediği, Êzidîlere yönelik büyük bir tehdit oluştuğu” söylemleri yayılıyor.
Halk tepkili
Tüm bu gelişmeler karşısında Şengal Demokratik Özerk Yönetimi de yeni bir hamle başlattı. Bu çerçevede halkevleri, köy ve ilçe meclisleri, halk toplantıları gerçekleştiriyor. Bu toplantılar sonucunda çıkan planlama çerçevesinde Şengal’in özerkliği ve statüsüne ilişkin yapılacak çalışmalar belirleniyor. Öte taraftan Irak Hükümeti ve bölge yönetimi arasındaki anlaşmada askeri güçlerin şehir dışına çıkarılması, şehir güvenliğinin federe polis tarafından sağlanması, KDP’li Kaymakam Mehma Xelîl ile sonradan halk tarafından atanan kaymakamın yerine yeni bir kaymakamın atanması, Şengal Duhok yolunun açılması maddeleri ABD’nin talimatı, Türkiye ve KDP’nin taleplerinin yerine getirildiği değerlendirmelerini haklı çıkarıyor.
Özerk Yönetim’in açıklaması
Demokratik Özerklik Yönetimi ise, yaptığı açıklamayla anlaşmaya şöyle tepki gösterdi: “Biz Şengal Özerk Yönetimi olarak Irak Hükümeti ve Kürdistan Hükümeti’nin 140’ıncı maddedeki tartışmalı bölgeler hakkında yaptığı görüşmeleri takip ediyoruz. Şengal hakkında yapılan bu toplantılardan biz Şengalilerin haberi yoktur. Şengalilerin yer almadığı herhangi bir çözüm önerisi kabul edilemez. Bizler de tartışmalı bölgeler hakkındaki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Halkımızın kalıcı bir statü kazanmasını istiyoruz. Êzidîlerin taleplerinin esas alınması gerektiğinin altını çiziyoruz. Biz 6 yıldır Şengal’i yönetiyoruz. Herhangi bir sorun olmadı. O yüzden halkımıza hizmet etmeye devam edeceğiz. Êzidî toplumunun iradesi dışında dayatılacak herhangi bir karar sonuç alıcı olmayacaktır. Şimdiden tüm tarafları uyarıyoruz. Tartışmaların doğru zeminde olması için bizlerinde bir taraf olarak değerlendirilmesi gerekir. Biz barıştan, diyalogdan yanayız. Ancak dayatmaları, halkımızın çıkarlarının aksini kabul edemeyiz. Şengal halkı da bu konuda tepkisini ortaya koymalıdır.”
Kerkük ve IŞİD
Kerkük meselesi de diğer bölgelerden farklı değil. Kerkük’e dair de çok farklı politika ve planlar yapılıyor. Kerkük meselesinde sorunların çözümünü tıkayan taraf olmasına rağmen, Türkiye Türkmen Cephesi üzerinden Kerkük’e yerleşme planları yapıyor. Yine İran’a bağlı Haşdi Şabi ve Irak güçlerinin varlığı ile IŞİD’in tehditleri sürüyor. 25 Eylül 2017 referandumu öncesi Kerkük’te üçlü bir koalisyon vardı ve valilik koltuğunda ise Kürtler oturuyordu. Bağımsızlık referandumdan sonra yüzde 51 oranda toprak kaybedildi ve bölge dengeleri alt üst oldu. Bundan sonra Pêşmerge güçleri bir daha Kerkük’e giremedi ve KDP-YNK hakimiyeti kaybetti. Bir yandan Türkiye, Türkmen Cephesi üzerinden Kerkük’e yerleşmeye ve denetimine almaya çalışırken, diğer yandan da mezhepsel sorunlarla hiç bitmeyen IŞİD hareketliliği Kerkük için büyük tehdit oluşturuyor.
IŞİD’in Kerkük köylerine saldırması, insanları kaçırıp katletmesi neredeyse günlük rutin haline gelirken, bu saldırılar bazen kent merkezine sıçrıyor. Her ne kadar Irak güçleri ve Haşdi Şabi IŞİD’e karşı operasyonlar düzenlese de yetersiz kalıyor. Bunun yanı sıra Kürtlerin olduğu bölgelere Arapların yerleştirilme politikası tekrar devreye konuldu. Vekalet olarak valilik makamında oturan Ciburi Aşireti’nden Rekan Said Ciburi, Daqua ve Dubisê bölgelerinde demografinin değiştirilmesi politikası yürütüyor.
Yolsuzluk had safhada
Hali hazırda Kerkük, olağanüstü bir şekilde Irak Anti-Terör askeri idareyle yönetiliyor. Kerkük İl Özel İdare Meclisi 2005 yılından bu yana herhangi bir sayım ve seçim yapmadı. Tüm Irak kentlerinde kent meclisi seçimleri yapılırken, Kerkük’te yapılmadı. Var olan meclis süresini çoktan aşmış. Meclisin hiçbir fonksiyonu kalmayınca kentin yönetimi vali insafına bırakılmış ve hiçbir kurum-kuruluş tarafından denetimi yapılamıyor. Bu da Kürtlere yönelik siyasetin görmezden gelinmesine neden oluyor. Daha öncesinde kentin petrol geliri her bir varil başına bir doları kentte bulunan halkın yaşamsal ihtiyaçları için ayrılıyordu. Bundan gelen gelir ile yüzlerce genç farklı çalışmalara katılarak ailesini geçindiriyordu. Ancak artık bu gelirin kime, nereye aktarıldığı bilinmiyor. Kentte hırsızlık ve yolsuzluk oranları katbekat arttı; isizlik ise almış başını gidiyor.
Mahmur’a ambargo
Mahmur Mülteci Kampı’nın durumu da ne Şengal ne de Kerkük’teki gelişmelerden bağımsız değil. Bir buçuk yıldır ambargo altında olan Mahmur sakinlerinin Hewlêr’e gidiş-gelişlerine KDP yönetimiizin vermiyor. Mahmur, aynı zamanda sürekli Türkiye’nin hava saldırılarına maruz kalıyor ve saldırılar sonucu şu ana kadar çok sayıda kişi yaşamını yitirdi. Buna rağmen kamp yönetimi kendi imkanlarıyla kendi kendine yetmeye çalışıyor. Aynı zamanda IŞİD’in saldırı tehdidi altında olan Mahmur halkı kendini özsavunma sistemiyle koruyor.
*Erdoğan Altan’a ait bu analiz yazısı, Mezopotamya Ajansı’ndan alınmıştır.