“Kişisel olan politiktir” denir ya, evdeki ceviz ihtiyacınız, salgın günlerindeki iç sıkıntınız, temiz hava arayışınız, yola düşme arzunuz ve uzak bahçedeki ceviz ağaçları sizi ‘cevizdeki verim’ kavramıyla buluşturur. Buradan ceviz ihracatı ve ithalatı üzerine büyük istatistiklere, merkezi siyasetin yereldeki yansımalarına, Anadolu’nun işsizliğine, yoksulluğuna ve göçüne gideriz. Bu zihin ve duygu yolculuğu ile artık kavramlar ve soyutlama alanına gireriz. Gerçek yaşamdan uzaklaştıkça köyün hakikati belirsizleşir. Orda, uzakta bir köy vardır ve çocukluğunuzun anıları ile doludur. Köy dediğime bakmayın, AKP’nin eliyle oluşan mahalleler buralar.
Doğanhisar’da yapılan en son seçim 31 Mart 2019 yerel seçimleri. Seçmen sayısı 13.438, katılım oranı yüzde 90. Ve seçimlere eşlik eden politik bir cinayet! Seçilmiş belediye başkanı İhsan Öztoklu cinayete kurban giden genç bir siyasetçi. İddianame, cinayet zanlısı Abdurrahman Koç’un “Kişiyi, yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle tasarlayarak kasten öldürme” suçuna dayanarak oluşturulmuş. MHP’li İhsan Öztoklu % 52.46, İyi Parti’li Abdullah Koç % 40.4 oy almış. Ama bu ruhsuz rakamların bir önemi kalmamış, başkanlığa da AKP’li belediye meclis üyesi yerleşmiş.
Gerek belediye başkanlığında gerekse belediye meclisinde görünür iki parti var, ikisi de milliyetçi/muhafazakâr. Bir dönem Adalet Partisi ve CHP arasında geçen seçim yarışması CHP’yi silip süpürmüş adeta. Yerelde süren ittifaklar siyaseti ikiye bölmüş. Siyasal güdülenmeleri ne olursa olsun, milliyetçi, muhafazakâr ve erkek egemen seçmenlerin verdiği karar açık! Doğanhisar yerelinde iktidar mı olacaklar yoksa genel siyasetin muhalefetinde mi kalacaklar? Partili Cumhurbaşkanlığı mı yoksa parlamenter demokrasi mi?
Uzaktakiler için cevizin önemi ve değeri yakınlaşmadan bilinemez. Ceviz çok değerli idi bir dönem, köylülerin ilçedeki çocukları çuval çuval ceviz sayesinde okutulurdu. Dayanıklı bir tarım ürünü olduğu için bekletilebilen ve ihtiyaç halinde satılıp evde ve bahçede üretilemeyen ürünlerin alımı için gelir sağlayan bir meyve. Giderek azalan ve verimi düşen cevizin şimdiki önemi kullanım değerinden kaynaklanıyor. Toplanan ceviz evin ve şehre göç etmiş çocukların ihtiyacını ancak karşılıyor. Asıl önemlisi bir dönem başka ülkelere ceviz satan Türkiye, öğreniyoruz ki yurt dışından ceviz alımı şampiyonu olmuş. Yani bir yandan cevizin verimi düşüyor, bir yandan da ceviz ihtiyacı Şili, Ukrayna, Amerika ve Hindistan’dan karşılanıyor. Bu da gübre ve mazot fiyatlarındaki artış gibi neoliberal AKP-MHP’nin muhafazakâr ve milliyetçi Anadolu’ya armağanı.
“Ceviz suyu sever” derler, ama yağmur ve su azalmış! Bir dönem köyden geçen derenin ürkütücü sesi ve güçlü akışı yok artık. Yapay göletler, kuyular, suyun şişeye girmesi, tarım alanlarına konut inşası ve iklim değişikliği gibi nedenlerle derelerin suyu çok nazlı akıyor. Daha geçen yıl 40-50 köylü yağmur duasına çıkmış.
Ceviz, Ekim sonu ve Kasım başlangıcında toplanıyor. Güçlü rüzgârlar ve ardından gelen sağanak yağmur dev gibi ceviz ağaçlarını süpürüyor, güçlü kökleri ve dalları olan ağaçlar bu rüzgârı pek de umursamıyor, ama genç ceviz ağaçları olanca güçleriyle rüzgâra karşı direniyorlar. Ceviz yapraklarının hışırtısına, kavak ve meşe ağaçlarının çıkardığı sesler katılıyor; karşımızda doğanın dev bir orkestrası var ve bu ses iç ürpertiyor. Geceleri yıldızlar “varız, buradayız” diyorlar, göz kırparak… Gündüzleri yerler sarı yeşil yapraklarla doluyor, ceviz sandukaları bu yaprakların arasına öyle bir saklanıyor ki bulunabilmesi keskin bir bakışı gerekiyor. Bu nedenle ceviz ağaçlarının altındaki otlar kesilmeli ve tırmıkla toplanmalı rüzgârlardan önce. Yeşilken yere düşmüş ceviz kabuğunun kokusu baş döndürüyor; kabuklar sandukadan sertleşmiş elleri boyayarak çıkıyor.
Köyümle ilişkim uzaktan ama her zaman sürdü. Köyde hiçbir değişimin olmadığını sanırdım, “iki kez giremezsin aynı ırmağa” diyen Heraklitos’u öğrenmeme rağmen. Ancak Türkçü-İslamcı ve nihayetinde devletçi kodların ceviz ağaçlarını sarsan rüzgâr kadar olmasa da güçlü olduğunu hep hissederim. Köylülerin doğa ve yerli-milli olmakla kurduğu sert ilişki ‘yabancı’nın pek az dâhil olabildiği hayat akışlarını bir hayli yavaşlatıyor. Buna karşın yerel politikada bir değişim var. Tüm ilçelerinde AKP-MHP iktidar bloğunun ezici bir çoğunluğa sahip olduğu Konya’da, İyi Parti’nin oy oranları da oldukça yüksek: Akşehir ( % 41,8), Altınekin (% 37.7), Çeltik (% 29), Derebucak (% 38.5) Hüyük (% 28.7), Ilgın (% 32.6), Doğanhisar (% 40).
Bu sonuçlar yerel politikada değişimin göstergeleri. Bu değişim, ceviz kabuğunun çatlaması gibi egemen politik kabuğu çatlatabilir. Cihanbeyli de HDP, sağ siyasetin merkezinde % 31,8 oy oranına ulaşmış. Ayrıca “diğer” oyların, yani siyasal yelpazenin temsile yansımamış çoğulculuğu da güçlü biçimde geliyor. ‘Diğer oy’ kategorisinin yüzde 25’in üzerinde oluştuğu ilçeler: Ahırlı (% 27.5), Bozkır (% 27.4), Cihanbeyli (% 25.9) Emirgazi (% 34.4), Halkapınar (% 40). Bu arada Beyşehir’de bağımsız aday % 47.5’le belediye başkanlığını alırken AKP’nin oy oranı % 46.8’de kalmış.
Anlaşılan o ki genel Türkiye siyasetinde olduğu gibi, yoksul ve cömert İç Anadolu’nun bağrında da yerel siyaset kaynıyor, yeni ittifaklar oluşuyor ve kaçış çizgileri örülüyor. Eksik olan ise sanatla, bilimle ve siyasetle ve Öteki ile daha çok karşılaşmak!