Şeyh Said’in küçük kardeşi Şeyh Abdurrahim’i konu alan belgesel çalışması için buluştuğumuz torunu Abdulsamet Bilgin, Sohbetin bir yerinde gözyaşlarını tutamadı. “Babam babasını hiç görememiş, hep gözyaşları ile anardı” dedi.
1933 yılında Koçık köyünde, evin etrafı sarılıp askerler Şeyh Abdurrahim’e teslim ol çağrıları yaparken, eşi doğum yapmak üzeredir. Aile, Şeyh’ten kaçıp kurtulmasını ister, çünkü öncesinde Abi Şeyh Said tutuklanmış ve asılmıştır. Ama Şeyh Abdurrahim vakur bir eda ile bir yandan abdest alır, bir yandan da kulağı doğacak bebeğin çığlığındadır. “Hele bir doğum olsun sonra çıkarım” der. Bilir ki gidişi er geç ölümedir ve geriden kimse gelecek midirin kaygısındadır.
Yeni doğan bebeğin göbek bağını, sakallarını düzelttiği usturası ile keserler, çığlık çığlığa ağlayan bebeği kucağına alır, bahtiyar olması için dua eder ve kulağına ilim, irfan ve suyun akışı manasına gelen “Feyzi” ismini, iki damla gözyaşı ile fısıldayıp evden ayrılır.
Şeyh’in ailesini Tekirdağ’a sürgün ederler. Etrafındaki çember daralınca o da Suriye’ye geçmek zorunda kalır. 20 Temmuz 1937’de Dersim isyanına destek için 17 arkadaşı ile geri dönerken, Bismil Ovası’nda uğradıkları ihanet sonucu öldürülürler. Askerlerin bulamadığı cenazesini köylüler bir hafta sonra bulup defneder ama haberleri olunca, türbeye dönüşmemesi için mezar yerini dağıtıp yerle bir ederler.
Dervişiye köyünden Lamia isimli yaşlı kadın buna çok içerlenir. Otardığı beş keçisini her gün mezar yeri bölgesine götürüp mezar yerinin kaybolmaması için bir taş bırakır ve ahdeder; varı yoğu beş keçisi yavrulayınca, yavrularını satıp mezarı yaptırtacaktır. Ve o yıl beş keçinin beşi de ikiz doğurur, on oğlaktan biri ölür, dokuzunu satıp mezarı yapar.
Aile sürgünden ancak on altı yıl sonra memlekete döner. Feyzi okuyup edebiyat öğretmeni olur. 1969 yılında yapılan genel seçimlerde Türkiye İşçi Partisi’nden Elazığ milletvekilliği için başvurur. Kuzeni Ali Rıza Septioğlu Adalet Partisi’nden aday olup, anti propaganda yapınca TİP kaygılı yaklaşıp sırasını değiştirir, buna içerlenen Feyzi Bilgin adaylıktan çekilir.
12 Eylül darbesinden hemen önce Dersim’e il milli eğitim müdürü olarak atanır. Valinin sürgün etmek istediği Dersimli öğretmenlerin evraklarını tüm baskı ve ısrarlara rağmen “Bu ortamda, gönderildikleri şehre ayak basar basmaz katledilirler, ben bu vebale girmem” deyip imzalamayı reddedince bu defa kendisi Kayseri Pınarbaşı’na sürgün edilir.
1987 yılında kısa bir süreliğine tutuklanır. 1993 yılında Ergani’de kontra saldırısında ağır yaralanır ve 2 mermiyi ömür boyu vücudunda taşır.
Tarihin tekerrürü tesadüf müdür? Hiç de değil, 2014 yılı yerel seçimlerinde Feyzi Bilgin’in oğlu Abdulsamet Bilgin Piran’da belediye başkanı olarak seçilir. Ama 13 Şubat 2017 tarihinde yerine kayyum atanır, 13 Şubat dedesi Abdurrahim’in 1925/Şeyh Said isyanının yolunu açan ilk mermiyi Piran’da ateşlediği tarihtir. Ve görevden alınıp yargılanan Abdulsamet Bilgin’in ilk duruşması da 29 Haziran tarihinde yapılır ki bu da Şeyh Said’in idam edildiği tarihtir.