9 Ekim 1998 tarihi uluslararası komplonun fiiliyata döküldüğü gündür. PKK Lideri Abdullah Öcalan Suriye’yi terk etmeye mecbur bırakıldı.
Komplonun üzerinden 22 yıl geçti ve üzerinde çok şey yazıldı; durum büyük oranda aydınlandı. Kuşkusuz komploda yer alan güçlerin amaç ve hedefleri vardı. O amaçlar da esas anlamda bilinir hale geldi ve 22 yıl sonra amaçlarına hangi oranda ulaştılar ya da hedefe ulaşma bir yana tersi sonuçlarla mı karşılaştılar?
Komplo reel sosyalist sistemin çözülüp dağılması ve iki kutuplu dünya sisteminin sona ermesinin akabinde gerçekleşti. Kutbun Doğu ayağı çökünce Batı ayağının lideri ABD emperyalizmi kendini dünyanın tek lideri olarak ilan etti. Reel sosyalizmin çözülüşünü kendi zaferi olarak değerlendirmek istedi. Liderliğinde dünyayı yeniden düzenleme istemini zaman kaybetmeden ilan etti. Adını da YDD (Yeni Dünya Düzeni) dediği bir projeyle işe başlayacağını deklare etti. Bu projenin Ortadoğu ayağı da BOP diye isimlendirildi. Bu aynı zamanda yeni dünyanın Ortadoğu eksenli kurulacağı anlamına geliyordu.
Şunu da belirtmek gerekiyor: Bu durum 3. Dünya Savaşı’nın başlatılmasıydı. YDD’nin bölge ayağı BOP hamlesinin şiddetli geçeceği anlamına da geliyor. BOP’ta Kürtlere yer yok. 1. Dünya Savaşı sonrası kurulan Ortadoğu düzeninin köklü değiştirilmesi söz konusu değildi. Sadece bölge ulus-devlet yapılarında kısmi restorasyonlarla yenilenme ve yola devam edilmek isteniyordu. Yani Kürtlerin ret ve inkârı devam edecekti. Daha değişik nedenler ileriye sürülmekle birlikte komplo, Kürt’ün dirilişi ve açığa çıkarılan gerçeğini yeniden tarihe gömmekti. Çünkü Kürt Öcalan şahsında kendini dile getiriyor.
22 yıl aradan sonra duruma bakıldığında neler görülebilir: Komplocular amaçlarına ulaşmanın çok uzağındalar. Artık YDD veya BOP’tan söz eden fazla kimse kalmadı gibi.
Başını ABD’nin çektiği Batı emperyalist güçleri dünya egemenliği iddialarından her geçen gün uzaklaşıyorlar. Ortaya çıkan boşluğu Rus emperyalizmi doldurmaya çalışıyor. Ama onunda cüssesi küçük kalıyor. Dünyada ve bölgemizde büyük boşluklar oluşmuş; çok sayıda yerel ve bölgesel güç doldurmaya çalışıyor. Karmaşa, kaos ve kriz bütün zamanların en derinini yaşamaktadır.
Yani 22 yıl sonra komplodan amaç edilenin tersi gelişmeler yaşanıyor. Ortadoğu kör bir savaşın içine sürüklendi. Milyonca insan savaşlarda hayatını kaybetti. On milyonlarca insan yaşam yerini terk etti, dünyanın dört bir yanına savrulup mültecileşti ve zor koşullarda yaşama savaşı veriyor. Maddi ve manevi büyük bir yıkım yaşanıyor. Ortadoğu sorunlarının çözümü yerine çözümsüzlükler derinleşiyor. Savaş yaygınlaşıyor ve derinleşiyor. Geçen her gün belirsizlikleri azalmıyor, çoğalıyor.
Dünya kapitalist sisteminin yapısal krizi bütün sorunların kaynağı olmaktadır. Komplonun sonuç vermeyeceği 22 yıl önceden belliydi. Reel sosyalizmin çözülüp sahneden çekilmesi kapitalizmin başarısı değildi. Tersi 70 yıla yakın sistem sorunlarını dondurmuş ve sistemi besler karakterdeydi. Çözülmesi, dondurulan sorunların önünü açtı ve krizi derinleştirdi. ABD’nin zafer kazandım heyecanı yanlış değerlendirme ve bir illüzyondu.
Öcalan, 90’ların başında reel sosyalizmin çözülüşünü doğru değerlendirir ve yeni çözümler üzerinde arayışını sürdürür. Nihayet son 22 yıldır da tutsaklık ve en ağır tecrit şartlarında çözümler üretmiş; Kürt’ün ret ve inkarını kırabilecek zihinsel, düşünsel ve paradigmatik çözüm üretmiştir. Demokratik ulus çözümü ile ancak kapitalizmin yapısal krizi ve kaosu aşılabilir; bölgemiz ve zamanla dünya demokratik ve özgür bir yaşama ulaşabilir. Çünkü ulus-devlet denen model farklılıkları ret ve inkâr eden bir yapı olduğundan yüz yılı aşkındır bölgemizi gerilim, çatışma ve savaş içinde tuttu. Toplumlar, halklar ve farklılıklara ağır tahribatlar yaşattı.
En ağır örselenme ve inkâr rejimine tabi tutulan Kürt halkına yaşatıldı. Dört ülke egemenliğine bırakılan Kürdistan coğrafyası, üzerinde yaşayanlar olarak Kürtler, Süryaniler, Araplar gibi farklı toplumlar büyük acılar yaşadı ve yaşamaya da devam ediyorlar. Ancak Kuzey ve Doğu Suriye’de demokratik özerk yönetim yeni Ortadoğu düzeninin çözüm modeli olarak öne çıkmakta, yaşam kudreti her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır.
Bu aynı zamanda 22 yıl sonra komplocuların Kürt dinamiğini bitirme hedeflerinin gerçekleşmediği gibi, daha güçlü bölge güç dengelerini değişime zorlayan, halkların demokratik ve özgür seçeneği olarak öne çıkarmaktadır. Bu pencereden bakıldığında Öcalan’ın tutsaklığının anlamsızlığı açığa çıkmaktadır. Hele hele mutlak tecrit altında hukuksuzca tutulması; acıları çoğaltmaktan başka sonuç vermez. Doğru olan; Öcalan’ın özgürlüğü halklarımızın temel istemine dönüşebilmelidir. Çünkü birlikte yaşam, farklılıklarımızla demokratik ve özgür bir ortamda olasıdır.