PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşmelerin engellenmesinin insan hakları ve evrensel hukuka aykırı olduğunu söyleyen avukat Ayşe Batumlu, ‘Kürt sorununda çözümsüzlük politikalarını aşabilmek için Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması gerekir’ dedi
PKK Lideri Abdullah Öcalan, 19 yıldan bu yana İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Öcalan, 27 Temmuz 2011’den bu yana avukatları, 11 Eylül 2016’dan bu yana da ailesiyle görüştürülmüyor. 5 Nisan 2015’ten bu yana da HDP İmralı Heyeti adaya gidemiyor. Öcalan’ın yaşamı, sağlığı ve güvenliği hakkındaki sorular ise yanıtsız. Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin insan hakları ve evrensel hukuka aykırı olduğunu belirten avukat Ayşe Batumlu, Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Melike Ceyhan’a konuştu. Batumlu, bu durumun ciddi bir ihlaller zinciri oluşturduğunu söyledi. Kendisini muhalif olarak adlandıran siyasi yapılardan, hukuk örgütlerinden ve akademik kuruluşlarından bir ses duyulmamasının bu ihlaller silsilesini daha da vahim ve sürekli bir hale getirdiğine dikkat çeken Batumlu, “Bir ülkede, bariz bir biçimde yaşanan bu tarz ihlallerde önce muhalefetin, evrensel hukuk ilkelerini ve hukukun üstünlüğünü savunan yapıların ve bağımsız, bilimsel çalışma yürütmesi beklenen akademik çevrelerin tepki göstermesi, devleti hukuka uygun bir çerçeveye davet etmesi beklenir. Ne yazık ki birkaç istisna dışında buna rastlayamıyoruz” dedi.
‘Hukuk açısından suç’
Batumlu şöyle konuştu: “Sayın Öcalan’a yönelik bu yoğunlaştırılmış hatta hoyrat hale gelmiş tecrit, aslında ülkenin tüm siyasi yapılarına ve hukuk kurumlarına yönelik genel bir tecridin de hem başlangıcı hem göstergesidir. Tecridin, kime uygulandığından bağımsız olarak, böylesi ihlallerin demokratikleşme önünde çok büyük engel teşkil ettiği çok açık. Muhatabı her kim olursa olsun, bu ihlaller insan hakları hukuk açısından suç oluşturur” ifadelerini kullandı.
Demokrasi için önemli
Öcalan’ın Türkiye demokrasisi açısından özel bir öneminin olduğunu ifade eden Batumlu, şöyle dedi: “Kendisi ile yapılabilen her görüşmede ülkenin demokratikleşmesi, Türkiye ve Ortadoğu’da yaşanan yakıcı sorunların barışçıl yöntemlerle aşılabilmesi için öneriler getiren, bu konuda yol haritaları hazırlayan ve özellikle Kürt halkının önemli bir kesimi tarafından desteklenen bir kişi. Bu anlamıyla, Türkiye’nin 40 yılı aşkın süredir çözülmeyen en önemli sorununun çözümünde kilit olma potansiyeline sahip bir siyasi lider. Demokratikleşmeyi hedefleyen bir ülkede, herhangi bir kimseye yönelik böylesi bir tecrit söz konusu olamaz iken, demokratikleşmenin önündeki en önemli engel olan Kürt sorununda çözümsüzlük politikalarını aşabilmek için Türkiye siyasi iktidarının atması gereken en önemli adımların başında; elbette Kürt halkının önemli bir kesiminin siyasi iradesi olarak gördüğü kişinin önündeki engelleri kaldırmak gelmeli.”
Kanıksama var
İktidarın çözüm değil çatışma yanlısı bir tutum takındığının, Öcalan’a yönelik uygulamalardan anlaşılabileceğine dikkat çeken Batumlu, “Özellikle Kürt sorunu anlamında, devletin eski ve başarısız olduğu çok net olan imha siyasetinde devam edeceği, bu duruma muhalif olan her kesimin ‘susturulacağı’ mesajı verilmek isteniyor. Ne yazık ki toplumun pek çok kesimi tarafından buna karşı esaslı bir itiraz yükselmiyor. Bir çeşit kanıksama hata boyun eğme durumu yaşanıyor” diye konuştu.
Fiziksel ve düşünsel tecrit
Öcalan’a yönelik fiziksel ve düşünsel tecritle demokratikleşme ve barış için aktif tutum alma iradesinin engellenmek istendiğinin altını çizen Batumlu, “Tüm bu gerilim siyaseti içinde, itidalli, barışçıl yöntemleri işaret edecek, halkların yıkımına yol açacak politikaları deşifre edecek siyasi görüşlerin paylaşılması ihtimali tecrit ediliyor aslında. Bir sürü acı fatura ödendikten sonra bunun doğru bir yol olmadığı anlaşılacak. . Muhalif kesimler bunu halka anlatabilecek beceriyi sergilerse, ciddi bir yıkım ihtimalinden kurtulabiliriz” dedi.
İdam tartışmaları bilinçli
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’nin, idam teklifini Meclis’e getireceklerine ilişkin açıklamalarını hatırlatan Batumlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Kuşkusuz idam tartışmaları bilinçli olarak gündeme getiriliyor. Bu tartışmalarla hem ülke halkları ve farklı siyasi görüşlere sahip kesimler arasındaki mesafenin açılması ve karşıtlıkların şiddetli bir biçimde ifade edilecek düzeye gelebilmesi hedefleniyor, hem de siyasi iktidar ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi sorunlara bir çözüm üretemeyen politikalarını böyle kamufle etmeye çalışıyor, tartışılamaz hale getiriyor. Bunun tek bir kişi üzerinden; üstelik de demokratikleşme ve barışçıl çözümlerde aktif rol oynayabilecek bir kişi üzerinden yürütülmesi ise, ülkede ciddi bir gerilimin fitilini ateşleyecek bir tehlikeyi de barındırıyor.”
İSTANBUL