Ankara Katliamı’nı davanın avukatı Senem Doğanoğlu ve HDP Milletvekili Tülay Hatimoğulları ile konuştuk
Yadigar Aygün
Ankara Garı kavşağında 10 Ekim 2015 tarihinde saat 10:04 civarında 2 intihar bombacısının patlattığı bomba ile Türkiye’nin en kanlı katliamlarından biri yaşandı. İki IŞİD’li tarafından eşzamanlı düzenlenen intihar saldırılarında 3’ü tedavi gördükleri hastanelerde olmak üzere 103 yurttaş yaşamını yitirirken, 48’i ağır, 391 kişi de yaralandı. Ankara Gar Katliamı’nın 5. yılında davanın avukatı Senem Doğanoğlu ve HDP Milletvekili Tülay Hatimoğulları gazetemize hukuki ve siyasi süreci değerlendirdi.
‘Devletin sorumluluğu var’
Davanın avukatı Senem Doğanoğlu, devletin de bu katliamda sorumluluğu olduğuna dikkat çekti. Senemoğlu, “Tutuklu sanıkların olduğu yargılama 03 Ağustos 2018 tarihinde mahkeme tarafından sonlandırıldı. 7 Kasım 2016’da duruşmalar başlamış ve toplam 50 celse gerçekleştirilmiştir. 03 Ağustos 2018 tarihinde sanıklar hakkında anayasal düzeni ihlal ve örgüt üyeliği üzerinde çeşitli cezalar tayin edildi ve halen firari olarak olan 16 sanık hakkında ayırma kararı verilip yeni esas numarası ile 08 Kasım 2018 tarihine ilk duruşma günü verilmiş ve böylece bu yargılamaya da başlanmıştır. Hâlâ mahkeme devam etmektedir” dedi.
Biliniyor, önlem alınmıyor
Avukat Doğanoğlu, MİT’in, Ankara Emniyeti’nin ve yetkili kurumların 10 Ekim’de Ankara Katliamı’nın gerçekleştirilme ihtimalini bildiği halde dikkate almadığının altını çizdi.
Doğanoğlu, “Katliam sonrası İçişleri Bakanlığı tarafından bir soruşturma başlatılmış, soruşturma sonucunda da Mülkiye Müfettişleri tarafından bir rapor hazırlanmıştır. Bu rapor, katliamın yapılacağına dair istihbaratın sorumlu kamu görevlilerine iletildiğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu delil, sanıkların Antep’ten çıkışı, yol güzergâhı ve özellikle Ankara’ya giriş ve olay yerine gelişleriyle ilgili gerekli önlemlerin alınıp alınmadığının ve katliamın nasıl gerçekleştiğinin tüm ayrıntılarıyla ortaya konulması bakımından hayati öneme sahiptir. Temel başlıklar halinde özetlemek gerekirse, Ankara Emniyet Müdürlüğü, mitingden bir gün önce 9 Ekim 2015 günü, 9.30 ile 11.30 arasında ve 22.00-24.00 saatleri arasında yaptığı yol uygulamasına saat 24.00’te ara verip miting günü olan 10 Ekim 2015 saat 9.00’da tekrar başlamışlardır. Dosya kapsamından öğrendiğimiz üzere Antep’ten Ankara’ya doğru arabayla yola çıkan canlı bombaların da yol uygulamasına ara verilen saatlerde, 8.30 civarında Ankara’ya girdikleri tespit edilmiştir. Mitingden önceki gece ve sabah yol kontrolü yapılmamıştır. Yine mülkiye müfettişleri soruşturmalarını yürütürken Emniyet Genel Müdürlüğü’nden Ankara’daki açık hava toplantısına yönelik güvenlik tedbirleri planlanmasında dikkate alınmasını gerektirecek nitelikte ek istihbari bilgi veya adli bir çalışma olup olmadığı sormuş, var ise liste halinde gönderilmesini istemiştir. Söz konusu liste ile birlikte daha önce gönderilmiş olan istihbari bilgi ve kayıtlar müfettişler tarafından karşılaştırılmış 14.09.2015 tarihli Emniyet Genel Müdürlüğü’nün muhtemel eylem başlıklı yazısının çizelgede olmadığı fark edilmiştir. Bu durumun fark edilmesi üzerine söz konusu istihbaratın neden listede olmadığı konusunda araştırma yapılmış ve araştırma sonucunda istihbaratın Ankara İl Emniyet Müdürlüğü makamına gönderilmediği, Ankara TEM ve İstihbarat Şube Müdürlüğü sınırlarında kaldığı, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde gerekli birimlere ulaştırılmadığı görülmüştür. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ‘Muhtemel Eylem’ başlıklı yazıda aynen şu söylenmektedir: ‘DEAŞ’ın ülkemize yönelik uluslararası ses getirecek çapta büyük bir eylem yapma kararı aldığı, bu eylemle ilgili olarak seçtiği grubu suriye /deyr-ez zor’da bulunan kalabalık bir kampta özel eğitime tabi tutmaya başladığı, planan eylemin uçak / gemi kaçırma ya da miting/ kalabalık yerde aynı anda çok sayıda canlı bomba patlatma şeklide kompleks bir eylem olabileceği yönünde teyide muhtaç bilgiler edinilmiştir’. Söz konusu istihbaratın gelişinden birkaç gün sonra 22.09.2015 tarihinde miting tertip komitesi başvurusunu yapmıştır. Miting başvurusu yapılması nedense içinde mitinglerde canlı bomba eylemi olabileceğini söyleyen istihbaratı ilgililere hatırlatmamış, istihbaratın Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne iletilmesi sağlanmamıştır. Müfettişlerin başkaca istihbarat bilgilerini istemeleri üzerine Adıyaman Emniyet Müdürlüğü’nün 31.07.2015 tarihli yazısında HDP Diyarbakır Mitingi ve Suruç Katliamlarının faillerinin terör nitelikli kayıp şahıslar olarak kayıtlarının bulunduğu hatırlatılmış, bu nitelikteki kişilerin isim ve fotoğrafları gönderilerek, bu kişilerin de benzer eylemler yapabileceği bildirilmiş, gerekli tedbirlerin alınması istenmiştir. Bu yazıda 10 Ekim Ankara Katliamı’nın canlı bombacısı olan Yunus Emre ALAGÖZ başta olmak üzere Kasım DERE, Ömer Deniz DÜNDAR, Muhammed Zana ALKAN gibi dosyamız sanıklarının isim ve fotoğrafları yer almaktadır. Adıyaman Emniyeti yazısı Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne de gelmiş olup, istihbarat kayıtlarında ve listesinde yer aldığı görülmektedir. Adıyaman Emniyeti’nin uyarısı 10 Ekim mitingi için dikkate alınmamıştır” diye belirtti.
IŞİD’lilere işlem yapılmadı
Mahkemenin ve yetkili kurumların yeterli araştırmayı yapmadığını vurgulayan Doğanoğlu, “Canlı bombaların kendilerini patlatması sonrası Çevik Kuvvet ekiplerinin gaz ile alana müdahale etmesi, ambulansların 43-45 dakika sonra alana girmesi halen soruşturulmamış ve yargı önünde hesabı verilmemiş olan konulardır. Bunun gibi Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu ana dava karara bağlandıktan çok sonra, Ekim 2019’da mahkemeye 9 klasör teslim etmiş ve koridorda bulunduklarını ifade etmiştir. Soruşturmanın başlangıcından dört yıl sonra kayıp dosyaların var olduğunu öğrenmenin izahı yok. Türkiye’nin en büyük katliam davasını yürüten muhakeme makamlarının ciddiyeti ve dahi niyetleri tartışılır durumdadır. Söz konusu dosyalarda katliamda kullanılan gübrenin temini sürecindeki bir ihbardan, bu ihbar neticesinde Nizip Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen bir soruşturmadan bahsedilmektedir. Buna göre Yakub Şahin katliam planına uygun biçimde 30 Eylül tarihinde yani katliamdan on gün önce Nizip’ten bomba yapımında kullanılmak üzere gübre almaya çalışmış, ancak Şahin’den şüphelenen satıcı gübreyi satmayarak Nizip Emniyeti’ne ihbarda bulunmuştur. İhbar sebebi Şahin’in hal ve hareketlerinin, gübrenin ‘son zamanlarda artan terör saldırılarında kullanılabileceği’ şüphesini uyandırmasıdır. Bu ihbar üzerine Nizip Cumhuriyet Savcılığı’nca yürütülen soruşturmada söz konusu şüphelinin Yakub Şahin olduğu tespit edilmiştir. Hatta soruşturma kapsamında Şahin hakkında gerekli araştırmaların yapılması ve örgütsel ilişkisinin açığa çıkarılması hususunda bilgi verilmesine ilişkin 2 Ekim tarihinde İstihbarat Büro Amirliği’ne ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne yazılar yazılmıştır. Ancak bu yazışmanın ardından süreç bıçak gibi kesilmiştir. Dosya sanıklarının yıllardır dinlendiği, fiziki takip altında olduğu bu 5 yılda ortaya çıkmıştır. Ancak bütün bu IŞİD’in örgütlenmesine ve bunca katliam gerçekleştirmesine, sınırlardan gelip geçmesine ilişkin ağların ortaya çıktığı ve dahası bu faillere karşı hiçbir işlem yapılmadığı ortaya çıkmıştır” diye konuştu.
İnsanlığa karşı suç
Doğanoğlu, uluslararası niteliği ve işlediği soykırım, insanlığa karşı suç, savaş suçu yönünden yargılama boyunca 10 Ekim Ankara Katliamı’nın insanlığa karşı suç teşkil ettiği, yargılamanın bu suçlama ile yürütülmesi gerektiğini mahkemelere defalarca hatırlattıklarını belirtti.
Doğanoğlu, “Büyük gelişme olmuş ve ana dosyada yer alan katliamdan sorumlu olan ancak iddianamede bu sorumluluğu tarif edilmeyen Erman Ekici hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur. Ankara Savcılığı bu sefer Erman Ekici hakkında insanlığa karşı suçtan iddianame hazırlamış ve firarilerin olduğu dosya ile birleştirilen Erman Ekici hakkındaki dosya da insanlığa karşı suç işlemesi nedeniyle yürütülmeye başlanmıştır ve halen devam etmektedir” dedi.
Katliamlar, savaşlar ortaklığı
HDP Milletvekili Tülay Hatimoğulları, AKP’nin IŞİD ile işbirliği içerisinde olduğuna dikkat çekerek kendi iktidarı için kullandığını söyledi.
Hatimoğulları, “Gar Katliamı’nın üzerinden kaç yıl geçti hâlâ esas sorumluları ortaya çıkmadı. Bilerek ortaya çıkarılmadı. Bugün bu katliamın ve o süreçte Türkiye’de katliamlar zinciri oluşturulmasının bir sebebi vardı. Türkiye’de AKP iktidarı tek adam rejimini inşa etme, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında bir iktidar rejimini inşa etmek istedi ve bunu Türkiye halklarına geniş kitlelere dayatarak zor aygıtlarını kullanarak yaptı. Bu süreç tamamlanmış değil, devam ediyor. Zamana yayılmış sivil bir darbe ile karşı karşıyayız. Bu sivil darbedeki amaç istibdat rejimini bu ülkede kalıcı hale getirmek. IŞİD’in üstlendiği katliamların önünün nasıl açıldığını Gar Katliamı dosyasına baktığımızda çok net bir biçimde görebiliyoruz. Buradaki hedef Türkiye’deki muhalif kesimlere bir korku salarak mücadelenin üzerine bir ölü toprak sermek. Bu katliamlarla insanlar uzun bir süre sokağa çıkamaz hale geldi. Gar Katliamı davasını takip edenlerden biriydim. Antep’te getirilen MİT mensubu ve emniyet mensubu olan 2 kişinin ifadelerine denk gelmiştik ve tanık olmuştuk. Korkunç şeyler anlattılar. Sanıkların anlattıkları adım adım bu katliamın Antep’te nasıl hazırlandığını ve teknik olarak nasıl bir hazırlık içinde oldukları, Ankara’ya geliş biçimleri açık ayan beyan anlatılıyor. Antep Emniyeti başta olmak üzere kolluk kuvvetlerinin bu katliamın içerisinde oldukları dosyayı incelediğinizde görüyorsunuz. İktidar menşeli kolluk kuvvetlerinin bu işlerin içinde olduğunu söylemek zor değil. IŞİD ile birlikte çalışma yürütüldü. IŞİD ile birlikte olan bu işbirliklerini bu katliamlar zincirinde görmemek mümkün değil. Bu ortalık ve işbirliğinin Suriye’de, Libya’da, şimdi Azerbaycan’da olduğu iddia ediliyor. AKP kendinin güdümünde olan her yerde kullanılacak olan bir savaşçı kadro oluşturdu. O gün o katliamlar zincirlerini biraz daha geliştirerek kendilerinin ellerinin altında bir orducuk yarattılar. Kafalarında savaşı körükleme ve savaşın içerisinde kendine pay kapma fikriyatları oluşunca hemen IŞİD’İ kullanıyorlar” dedi.
Katliamın bir savaş suçu olduğunu vurgulayan Hatimoğulları, sonuna kadar mücadele edeceklerini söyledi. Hatimoğulları, “Gar Katliamı’nda insanlar barışı isterken katledildi. Katliamı unutmamıza imkân yok. HDP olarak demokratik zeminde ortak mücadeleyi yükselteceğiz. Gar Katliamı’nın aydınlatılması için sonuna kadar mücadele edeceğiz” dedi.
BİTTİ
*Dosyanın birinci bölümü için tıklayınız