Tutuklu yargılanan gazeteci Yılmazoğlu ve siyasetçi Çiçekli’nin duruşmasında Savcı, ‘Celse içerisinde Türkçe sorulara tercüman çevirisi olmadan cevap verebilmeleri görülmüş ve örgütsel tavır sergiledikleri ortaya konulmuş’ dedi
İstanbul’da 4 Ağustos 2018 tarihinde gözaltına alınan tutuklu gazeteci Ferda Yılmazoğlu ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi üyesi Seyhan Çiçekli, tutuksuz yargılanan Teğmen Öztürk, Faruk Öztürk, Hanım Bozkurt, Heremsi Öztürk, Jiyan Öztürk, Betül Öztürk’ün tutuksuz yargılandığı davanın üçüncü duruşması Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi 28’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Yılmazoğlu ve Çiçekli tutuklu bulundukları Silivri Kapalı Cezaevi’nden SEGBİS ile katıldığı duruşmada avukatlar ve tutuksuz yargılananlar hazır bulundu. Dosyada tanık olarak yer alan Canan Ceylan ve Mevlüde Gündüz’ün duruşmaya gelmediği görüldü.
‘Anlaşılmayan bir dil!’
İlk duruşmada, Yılmazoğlu ve Çiçekli’nin kimlik tespitinin Kürtçe yapılması talebi iddia makamı tarafından “Anlaşılmayan bir dil” diyerek ret edilmişti. Yılmazoğlu ve Çiçekli’nin Kürtçe savunma yaptığı bu duruşmada ise; tercüman hazır bulundu.
‘Tanık beyanlarını kabul etmiyorum’
Kimlik tespitlerinin ardından ilk olarak Çiçekli savunma yaptı. Çiçekli, asılsız iddialar ve tanık beyanları nedeniyle 27 aydır tutuklu olduğunu belirterek, “Tanık beyanlarını kesinlikle kabul etmiyorum. Bu kişiler beni tanımıyor. Sadece kendilerini kurtarmak için başkalarının isimlerini veriyorlar. Ben bu kişileri tanımıyorum. Bu iddiaların herhangi bir geçerliliği yoktur. Hiçbirini kabul etmiyorum. 27 aydır hukuksuz bir şekilde tutukluyum, tahliyemi istiyorum” dedi.
‘Suçluymuşuz gibi yargılanıyoruz’
Ardından gazeteci Ferda Yılmazoğlu’nun savunmasına geçildi. Yılmazoğlu, “Sanki kesinleşmiş bir ceza varmış gibi cezaevinde kalıyorum. İki yıl sonra iddianame benim elime geçti. Hem maddi hem manevi olarak ağır bir süreç geçti. Biz daha yargılanırken sanki suçluymuşuz gibi hakkımızda bir kadar varmış gibi yargılandık ve yargılanmaya devam ediyoruz” dedi.
‘Gazeteciyim’
Yılmazoğlu, “Ben gazeteciyim. Gazeteci olduğum için İstanbul’da, Van’da, Diyarbakır’da çalıştım. Haber nerede olursa oraya gidiyorum. İstanbul’a gelişimden iki saat bile geçmeden neden olduğunu anlamadan tutuklandım” diyerek, suçlamaları kabul etmeyerek tahliye talebinde bulundu.
Ardından söz verilen dava avukatları müvekkillerinin savunmasına katıldığını belirterek, tahliye talebinde bulundu. Avukatlardan sonra söz alan tutuksuz yargılanan sanıkların savunmalarıyla sürdü. Tutuksuz sanıklar duruşmadan vareste edilmek istendiklerini belirtti.
‘Türk okullarında eğitim gördükleri…’
İddia Makamı, “Tanık Mevlüde Gündüz hakkında yeniden zorla getirme emri tanzim edilmesine, adreslerinde bulunmayan tanıklar Canan Ceyda ve Nurten Denker hakkında adres araştırması yaptırılarak İstanbul ilinde bulunmaları halinde zorla getirilmesine aksi takdirde bulundukları yer adreslerine talimat yazılmasına, eksik hususların giderilmesine, tutuklu sanıkların her ikisinin bu celse alınan beyanlarında açıkça Türk okullarında eğitim gördüklerini ifade etmeleri, bir takım celse içerisinde Türkçe sorulara tercüman çevirisi olmadan cevap verebilmeleri görülmüş ve örgütsel tavır sergiledikleri ortaya konulmuş olmakla üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığı, atılı suçun katalog suçlardan olması dikkate alınarak bu aşamada tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi” talebinde bulundu.
‘Hukuken geçerli olmayan bir mütalaa’
Mütalaaya karşı söz alan Avukat Okan, “Mütalaanın hukuka uygun olmadığını düşünüyoruz. Hukuken geçerli olmayan bir mütalaaya mahkemenin katılmayacağını düşünüyoruz. Tanıklar Canan Ceylan ve Nurten Danker’in beyanları da dosyada mevcuttur” diye tepki gösterdi.
Yapılan savunmaların ardından Faruk ve Teğmen Öztürk’ün adli kontrol tedbirinin devamına karar veren mahkeme Yılmazoğlu ve Çiçeklinin tutuklu halinin devamına karar vererek, bir sonraki duruşmayı 29 Aralık’a erteledi.
HABER MERKEZİ