Cizre JİTEM davası, JİTEM dosyalarında en kalabalık dosya. Zira bu dosya kapsamında katledilen 98 kişiden bahsediyoruz. Evet yanlış duymadınız, 98 kişiden… Ancak sadece 20’si soruşturma konusu yapılıyor
Gülcan Dereli
Bugünlerde yaşadıklarımız, sık sık 1990’lı yıllarla karşılaştırılıyor. Beyaz Toroslar, JİTEM, faili meçhuller, köy yakmalar, helikopterden atmalar… Bazen dejavu yaşıyoruz hissine kapılıyoruz değil mi? Çok yazıldı çizildi elbette 90’lar. Ancak yine de hatırlamak önemli. Çünkü bugünlerde öyle bir bellek silme politikası yürütülüyor ki değil 90’ları dün ne yaşadığımızı unutur olduk. Çünkü egemenler bilir ki geçmişle bağı kopan bir toplum ne şimdiyi ne de yarını kurabilir. O yüzden geçmişi hakikatiyle hatırlamak bugünü ve geleceği değiştirecek bir niteliğe sahip. Biz de bu vesileyle 90’lı yılların dava konusu olan JİTEM davalarını mercek altına aldık. 7 gün sürecek dosyamızda JİTEM davalarının nasıl bir seyir izlediğini, faili meçhul denilen olayların aslında faili belli olduğunu hep birlikte tekrar hatırlayacağız. Yine bugün yaşadığımız şeylerin 90’lardan bugüne miras kaldığını, bu lanetle yüzleşilmediği için kendini tekrar edip durduğunu göreceğiz; mesela helikopterden atma gibi… Kulp, Cizre, Kızıltepe, Dargeçit, Ankara, Lice, Anter ile JİTEM ana dava ve Musa Çitil JİTEM davalarında yaşananları derledik, tanıkları dinledik, dava avukatlarına mikrofon uzattık.
Şırnak Cizre JİTEM davası, JİTEM dosyalarında en kalabalık dosya. Zira bu dosya kapsamında katledilen 98 kişiden bahsediyoruz. Evet yanlış duymadınız, 98 kişiden… Aslında bu bile eksik, tanıklıklara göre 100’ün üzerinde insanın katledilmesinden bahsediyoruz. Yani yıllara yayılan toplu bir katliam. Yıl 1993-1995 arası. Bu yüzü aşkın yurttaştan 98’i dosyaya giriyor onlardan da ancak 20’si soruşturma konusu yapılıyor. Cinayetlerden baş fail olarak dönemin Cizre Jandarma İlçe Komutanı emekli Albay Cemal Temizöz, korucu başı Kamil Atak, Kukel Atak, Temer Atak, Adem Yakin, Fırat Altın (Abdulhakim Güven), Hıdır Altuğ ve Burhanettin Kıyak sorumludur. Cinayetler yıllara yayılarak sürer. Tek seferde değil 90’lı yılların karanlığı boyunca devam eder. Bu cinayetlerden 20’sinin bilgileri mahkeme kayıtlarına girer. Kamil Atak’ın Cizre’de kendi evinin altında işkence sığınağı vardır. Zaman zaman Hizbul-Kontra’nın yer altı infaz sığınakları da Kamil Atak ve JİTEM tarafından kullanılır. Buralarda yapılan işkencelerin çığlıkları hiç dinmez. Ancak ses duyulmasın diye yer altına yapılır ve ses geçirmesi engellenir.
Kamil Atak’ın kardeşi
20 kişiden 8’inin nasıl infaz edildiğini Kamil Atak’ın kardeşi Mehmet Nuri Binzet 13 Mart 2009 tarihli Cumhuriyet Başsavcılığı’ndaki beyanında yer verir. Binzet ağabeyi Kamil Atak ile soy isim farklılığını da açıklar. Binzet, “Ben doğduktan sonra bölgesel şartlar nedeniyle babam kendi üzerine kayıt ettirmemiş babamın amca çocukları olan Abdulhamit Binzet beni kendi üzerine kayıt ettirmiş, gerçek babam Sait Atak’tır” der. İtiraflarını sıralayan Binzet, “1987’de ağabeyim Kamil Atak Silopi bölgesinde görev yapan Cem Ersever isimli jandarma görevlisi ile bir araya gelmiştir” der. Ve aşiretlerinde o görüşmeden sonra koruculuk başlar. Tayankerevan aşiretinden olduklarını anlatan Binzet, daha sonra Silopi’den ayrılarak Cizre’ye yerleştiklerini söyler. Sadece Mehmet Nuri Binzet değil, cinayetlerde rol alan başkaları da itiraflarda bulunur.
Köy artık Hizbul-Kontra’nın
1992 yılında Cizre’nin yakınında bulunan Kuştepe köyünde oturan Yusuf Tanrıverdi isimli kişinin Hizbul-Kontra adına faaliyet yürüttüğünü anlatır. Ardından Kamil Atak’ın Cudi Mahallesi’nde bulunan 2 katlı evinin altında bir sığınak oluşturduğunu ve kaçırıp alıkoyduklarını, kişi sayısı arttıkça yine aynı mahallede diğer ağabeyi Kukel Atak’a ait evin altındaki sığınağa götürdüklerini söyler. İtiraflarına devam eden Binzet, “Nergiz Sokağı’n üst kısmında Mustafa olarak bildiğim Hizbullah örgütü mensubu bir kişiye ait bir tane daha sığınak vardı, bazen orayı da kullanıyorduk” diye konuşur. Alıkonulan kişilere ağır işkence yaptıklarını anlatan Binzet, bu sığınaklarda kadınlara da ağır işkence yapıldığını söyler.
Kuştepe köyünün Hizbul-Kontra tarafından zorla boşaltıldığını belirten Binzet, “Hizbullah’ın civar bölgeleri de kapsayacak şekilde askeri merkezi haline gelmişti. Hizbullah mensuplarının ağabeyim Kamil ile sürekli diyalogları vardı, çok sık görüşürlerdi” diyor.
7 infazı anlatır
Binzet sadece bunları itiraf etmiyor. Aynı zamanda 7 kişinin nasıl infaz edildiğini de detaylı olarak anlatıyor.
1- 1993’te Beşir Bayar’ın;
2- 1994’te İhsan (İskan) Arslan’ın;
3- 1994’te Mustafa Aydın’ın;
4- 1994’te Mehmet İlbasan’ın; Binzet’in cinayet itirafına rağmen İlbasan 20 köylünün dosyasına dahil edilmez.
5- 1995’te Abdurrahman Akyol’un;
6- 1994-95 yıllarında Ramazan Uykur’un;
7- 1997’de Abdurrezzak Binzet’in infazını bir bir anlatır.
Görme engelliyi katlettiler
Cizre JİTEM davasında ayrıca şu cinayetlerin işlendiği ortaya çıkar, Abdullah Efelti görme engelli. Silopi’de köyünden kaçırılır, birkaç ay sonra cenazesi Cizre’de karakola yakın bir yerde bulunur.
İhsan Arslan, halk arasındaki İskan olarak bilinir, korucu başı Kamil Atak ve diğer korucular tarafından evden kaçırılır. Gizli bir eve götürülür. Arslan’ın eşi bu kişileri takip eder ancak korucular tarafından fark edilir ve evine zorla geri götürülür. Arslan’dan bir daha haber alınamaz.
Atak’ın babasının bir çatışmada öldürüldüğü söylenir ve bunun üzerine aynı gecenin sabahında 1993 yılında Beşir Bayar’ı öldürürler. Bayar sadece intikam için katledilir. Binzet, bu cinayeti de itiraf eder.
Üzerinden arabayla geçtiler
Abdulrezzak Binzet 1994’te öldürülür. Binzet aynı zamanda Atak’ın yakın akrabasıdır. Fakat Binzet faili meçhul cinayetlere, şiddete karşı olduğu için halk tarafından sevilir ancak korucu akrabaları tarafından sevilmez. Bunun için de faili meçhul bir şekilde öldürülür. Silopi’de yola atılır ve arabayla üstünden geçilir. Ölüyken üzerinden araba geçtiği resmi kayıtlara da geçer.
Para için…
Abdulhamit Düdük, 1994 yılında öldürülür. İş insanı olan Düdük, Irak’tan yanında yüklü bir para ile Şırnak’a gelir. Temizöz ekibi ve Adem Yakin, Düdük’ün yanındaki parayı görür ve alıkoyar. Söz konusu ekip, Düdük’ü Gürsü köyü yakınına götürüp kafasına bir kurşun sıkarak öldürür. Yüklü miktarda para ise ortada yoktur.
Kimliğini ispatlamadı diye…
Yabancı uyruklu ismi bilinmeyen bir yurttaş ise kimliğini kanıtlayamadığı için öldürülür. Bunu da itirafçılar Sokak Lambası, Tükenmez Kalem söyler. Birisi Tayfun kod isimli Hıdır Altuğ, birisi de Fırat Altın yani şimdiki adı Abdulhakim Güven’dir. Ve cinayeti şu sözlerle itiraf ederler: “Bu adamı yakaladık. Kim olduğunu anlamadık, öldürdük.”
Tahir Elçi’nin akrabası
Ramazan Elçi aynı zamanda Tahir Elçi’nin akrabasıdır. İş yerinden zorla alınan Elçi, 1994 tarihinde sokak ortasında öldürülür. Süleyman Gasyak, Abdulaziz Gasyak, Yahya Akman ve Ömer Candoruk, 94’te beraber öldürülür. Yahya Akman daha çocuktur. Annesi, çocuğuyla diğer köylülerin sigara kaçakçılığı yaptığını söyler. Adem Yakin bu 4 köylüyü zorla kendi arabasına koyar ve bir köyün kenarında taranıp katledilir ve üzerleri taş ile örtülür. Ve Yahya Akman’ın parmağındaki yüzüğü almak için parmağı kesilir.
Çatışma süsü verdiler
İbrahim Adak, Mehmet Gürri Özer Cizre’de mali müşavirlik yapar. Bir bahaneyle alınıp infaz edilirler. Abdurrahman Avşar ve kimliği bilinmeyen bir kadın ile birlikte alı konulur. Avşar çok ağır işkenceye maruz kalır. Ancak ölmez, işkenceciler tarafından hastaneye götürülür ve yolda çatışma süsü verilerek öldürülür. Yanında bulunan kadın da infaz edilir.
Mustafa Aydın da işkence ile öldürüyor. Hatta işkence yöntemi olarak da çırılçıplak karınca yuvasının üzerine oturtturulur.
Davanın seyri
Dosya Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk olarak 20 cinayetle ilgili açılır. Esasında ana dosya Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı’ndadır ve 98 kişinin ölümüyle ilgilidir. Ancak dosya bölünür. 78 kişi ile ilgili dosya ise hâlâ Cizre Cumhuriyet Savcılığı’ndadır ve bir arpa boyu bu dosyada yol alınmamıştır. Cizre Jandarma İlçe Komutanı emekli Albay Cemal Temizöz, eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atak, Kukel Atak, Tamer Atak, Adem Yakin, Fırat Altın (Abdulhakim Güven), Hıdır Altuğ ve Burhanettin Kıyak hakkında “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve bu teşekküle katılarak mensubu olmak, insan öldürmeye azmettirmek ve insan öldürmek” suçlarından 2009 yılında dava açılır. Ve Diyarbakır’da 11 Eylül 2011 yılında ilk celse görülür.
Konuyu dava avukatlarından Veysel Vesek ile konuştuk. Av. Vesek, “Öyle bir dönemdi ki” diyor ve ekliyor: “Herhangi bir insanı herhangi bir duyumla kaçırıp işkence yapıp öldürebiliyorlardı. Dosya en az 70 klasörlük bir dosya.”
Av. Vesek, dönemin kritik ismi Temizöz’ün gerçek görevini şu sözlerle açıklıyor: “Mahkemede baş sanık Temizöz’dür. Temizöz 93-95 Cizre’de yüzbaşı sonra binbaşı oluyor. Ve ilçe jandarma komutanlığı yapıyor. Aslında gayriresmi kayıtlarda JİTEM Cizre bölge sorumlusu diyeyim kendisine. Ve onun döneminde kayıtlara geçen en az 50 faili meçhul cinayet var. Fakat resmi yazışmalar farklı.”
Dava 2015 yılında tüm delillere, onlarca cenazeye ve itiraflara rağmen beraatla sonuçlanır.
Vicdani delil yokmuş!
Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 18 Nisan 2015 tarihinde onlarca dehşet verici cinayet, işkence, gasp ve itiraflara rağmen “vicdani kanaate uygun delil bulunmadığı” gerekçesiyle 8 sanığın ayrı ayrı beraatlarına karar verilir. Aralarında Temizöz de vardır. Diğer tüm sanıkların tamamı da beraat eder.
Cinayeti görev bilmişler
Mahkeme kararının kendilerine CD olarak geldiğini belirten Av. Veysel Vesek, dikkat çekici bir bilgi de paylaşıyor: “Bu karar rahmetli Tahir Elçi’ye gittiği gün Tahir Elçi öldürüldü, biliyor musunuz? Çok ilginç değil mi? Elçi’yi de bunlar öldürdü. Başka kimse öldürmüş olamaz. Çünkü Elçi bu dosyanın deşifre edilmesinde ciddi bir etkiye sahip. Biz bir şeyler yapmaya çalıştık diyelim. Çok mesai harcadık ama ne siyasetten ne bizim Kürt kamuoyundan ciddi bir destek görmedik. Ben 50 duruşmaya katıldım, sadece 4 duruşmasına siyasetçiler geldi. Dosyayı da birkaç arkadaş ve rahmetli Tahir Elçi ile birlikte takip ettik” diyor.
Av. Vesek, “Sanıkların hiçbiri ben cinayet işlemedim demedi. Ne Temizöz ne de diğerleri. ‘Biz görevimizi yaptık’ dediler” diyor.
Davanın Yargıtay’da olduğunu anımsatan Av. Vesek, “Bir cezasızlık politikası yerleşince insan diyor ben niye yapayım ki. Dava ne oldu? Biz avukatlar beceremedik diyelim. Başka açıklaması yok” diye belirtiyor.
Anlatsam aklınız durur
Yine bazı cinayetlerin zaman aşımından düşürüldüğünü söyleyen Av. Vesek, şöyle devam ediyor: “Burada örgüt, JİTEM yok dendi. JİTEM var. Bu ekip var. Bu işi yaptılar. Örgüt üyesi olsun olmasın veya yardım etsin etmesin önemli değildi bunlar için. Önüne geleni öldürdüler, kaçırdılar veya kaybettirdiler. İşin özü bu. Şu anda çok olumlu düşünmüyorum hukuki bağlamda. Devlet, Kürtlerle barışmak istemiyor. Barışmak istese cezalandırır. Çünkü bu dosyaya yansımayan cinayetler var. Anlatsam, aklınız durur.”
Eşi ayakkabısından tanıdı
Av. Vesek, bir yurttaşın infazını şu sözlerle anlatıyor: “Lokman Akay. Sırf ortağı siyasetle ilgilendiği için öldürüyorlar ya. Ortağı tehditlerden dolayı kaçmış, o kaçmamış. Lokanta işletmeye devam etmiş Cizre’de. 94’te bu insanı öldürmüşler. Sonra Abdulkerim Kalkan. Kalkan’ı kaçırıyorlar 94’te. Bu ekibin mayıncısı Tayfun kod adlı Hıdır Altuğ’dur. Bir yere mayın döşüyor ve Kalkan’a yürü, yürü, yürü diyorlar. Sonra otur diyorlar ve oturuyor mayının üstüne paramparça oluyor. Geriye sadece ayakkabıları kalıyor. Ve eşi ayakkabılardan tanıdı biliyor musunuz? Davası hiç açılmadı. O yüzden davası dosyası açılmamış bir sürü cinayet var. Onlarca dosya var.”
Vicdani delil yokmuş!
Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 18 Nisan 2015 tarihinde onlarca dehşet verici cinayet, işkence, gasp ve itiraflara rağmen “vicdani kanaate uygun delil bulunmadığı” gerekçesiyle 8 sanığın ayrı ayrı beraatlarına karar verilir. Aralarında Temizöz de vardır. Diğer tüm sanıkların tamamı da beraat eder.
Dosyası açılan 20 kişidir
Ramazan Elçi, Ramazan Uykur, Abdullah Efelti, İbrahim Adak, Mehmet Gürri Özer, İbrahim Danış, Abdurrahman Afşar Abdurrahman Akyol, İhsan Arslan, Beşir Bayar, Abdurrazak Binzet, İzzet Padır, Abdullah Özdemir, Mustafa Aydın, Süleyman Gasyak, Abdulaziz Gasyak, Ömer Candoruk, Yahya Akman, Abdulhamit Düdük, yabancı uyruklu erkek şahıs. Kimliği tespit edilemeyen bir kadın dosyaya dahil edilmez.
NOT: Bu dosya hazırlanırken Hafıza Merkezi’nden faydalanılmıştır.
YARIN: Dargeçit ve Kızıltepe JİTEM davası
*Dosyanın birinci bölümü için tıklayız