Kobanê eylemlerinde yaşamını yitirenlerin failleri ortaya çıkarılmadı. 54 kişi öldü, sadece 6’sı için dava açıldı. Aileler, ‘Neden HDP hedef alındı anlamadık’ dedi
54 insanın hayatını kaybettiği Kobanê protestoları sırasında yaşananlar aradan geçen 6 yılda hâlâ aydınlığa kavuşturulmuş değil. O günlerde yaşananlar, olayların gelişimi, yaşamını yitirenler ve faillerin ortaya çıkarılması konusundaki ısrarlı girişimlerin önünü kapatan AKP iktidarı, olan biteni karanlıkta bırakmayı tercih etti. Yargı ise ölümler arasında adeta ayrıma giderek iktidarın siyasi malzeme haline dönüştürdüğü vakaların dışındaki ölümlerden biri dışındakilerin peşine düşmekten geri durdu.
54 kişiden 6’sına dava
Yaşanan 54 ölümden bu zamana kadar sadece 6’sına dair yürütülen soruşturma üç davaya konu oldu. Bu davalardan ikisi Diyarbakır’daki protestolar sırasında yaşamını yitiren Hür Dava Partisi üyeleri ve gönüllüleri Yasin Börü, Ahmet Dakak, Riyat Güneş ve Hasan Gökguz ile Van’da Mehmet Latif Şener’in öldürülmesine ilişkin olurken, diğer dava ise İzmir’de hayatını kaybeden Ekrem Kaceroğlu’nun ölümüne ilişkin açıldı.
Yasin Börü, Ahmet Dakak, Riyat Güneş ve Hasan Gökguz’un öldürülmesiyle ilgili Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan 41 sanıktan 13’ü beraat ederken, diğer sanıklar hakkında farklı oranlarda hapis cezaları verildi. 37 sanığın avukatları kararı temyiz etmesi üzerine dosya Yargıtay’a gitti. İncelemelerini yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesi, bazı sanıklar yönünde ceza arttırımı yapılması gerektiğine hükmetti. Yasin Börü ve 3 arkadaşının ölümü ilk günden bu yana AKP’nin HDP’ye yönelik suçlamalarının temel argümanı oldu. Bu ölümlerle ilgili HDP’nin tutuklu bulunan o dönemki Eş Genel Başkanları olan Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hakkında fezlekeler hazırlanıp, soruşturmalar açıldı. Van’da Hüda-Par üyesi Mehmet Latif Şener’in ölümüyle ilgili açılan davada ise tutuklu yargılanan iki sanığa 2’şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 10 yıl 6’şar ay hapis cezaları verildi.
Failler belli, tutuklanma yok
İzmir’in Bornova ilçesinde 7 Ekim günü yaşanan Kobanê protestoları sırasında linç edilerek öldürülen Ekrem Kaceroğlu (38) ile ilgili dava yargılamasında da biri tutuklu 4 sanıktan birine beraat, diğer üçüne “olası kastla öldürme” suçundan 17 yıl hapis cezaları verildi. Fakat dosyanın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ağır Ceza Dairesi tarafından bozulması üzerine yargılamaya yeniden başlandı. Altı yıldır yakalanamayan iki sanık hakkındaki yakalama kararı da yine mahkemece kaldırıldı. Babası Bedrettin Kaçaroğlu, oğlunun faillerinin cezalandırılması için 6 yıldır verdikleri adalet mücadelesini anlattı. Yaşadıkları Muş’un Bulanık ilçesine bağlı Dokuzpınar köyünden gördükleri baskılar nedeniyle 1982’de İzmir’e geldiklerini aktaran baba Kaceroğlu, geldikleri bu kentte oğlunun katledilmesine dair duyduğu acıyı “O zamanlar seviniyorduk, medeni bir memlekete gideceğiz diye ama maalesef bize burada da insanlık yoktu” sözleriyle dile getirdi.
‘Sokaklar faşist dolu’
Devlet baskısı ve şiddetinden dolayı barış talebiyle yıllardır kentteki eylemlere katıldığını, Kobanê için yapılan eylemlere de yine barış talebiyle oğlu ile birbirlerinden habersiz katıldıklarını söyleyen Kaceroğlu, oğlunun linç edilerek hayatını kaybettiği o günü şöyle anlattı: “Kobanê için yapılan eyleme Ekrem’in de geldiğinden haberim yoktu. Basın açıklaması yapacak, barış talep edecek ve dönecektik. Bir çatışma, linç olmasını beklemiyorduk. Fakat ‘insanlar ölmesin’ dediğimiz sokakları sivil faşistler doldurmuştu, birden bizleri linç etmeye başladılar. O esnada kurşun sesleri duyduk. O kurşunlardan birinin Ekrem’e isabet ettiğini orada öğrendim. Koşup olduğu yere doğru gittim, yerde yatıyordu. Etrafta polis olmasına rağmen yaralı olmasına rağmen tekmeleniyordu. Ekrem’i alabilmek için çok uğraştım ve bir şekilde hastaneye kaçırabildik. 12 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra hayatını kaybetti.”
Eşi ve üç çocuğu…
Oğlunun geride kalan eşi ve üç çocuğunun hâlâ yaşadıkları travmayı atlatamadığını belirten Kaceroğlu, “Çok güzel bir babaydı. O dönem yaşı küçük olan çocuğu şimdilerde büyüdü, babasının neden öldüğünü soruyor. Kimseye düşmanlık beslemesin diye kaçamak cevaplar veriyoruz. Ekrem çok hoş bir evlattı, bir çay ocağı işletiyordu. Komşu esnafların arasında sağcılar da vardı, en sık onlar geldi taziyemize, o kadar sevdirmişti kendini. Ekrem yaşarken evimiz düğün evi gibiydi, şimdi her günümüz yasla geçiyor” diye konuştu.
Şimdi helikopterden atıyorlar
Yaşanan her acının ardından belki barış gelir diyerek ümitlerini koruduklarını ancak iktidarın Kürtlere düşman gibi davranmaya devam ettiğini belirten Kaceroğlu, “Biz barış istedik hep. Evladımız öldüğünde bile hiçbir ananın ağlamaması için belki bu son dökülen kan olur, barış gelir diye ümit ettik. Ama öyle olmadı, daha sonra da nice Ekremler hayatını kaybetti. İnsanlarımız helikopterlerden atılıyor, mezarlıklarımız tahrip ediliyor, annelere çocuklarının bedenleri kargo kutularında gönderiliyor, vekillerimiz tutuklanıyor, belediyelerimize kayyumlar atılıyor, binlerce insanımız cezaevlerinde tutuluyor. Herkes için barış ve demokrasi isteyen Kürt halkı bu düşmanlık karşısında yalnız bırakılıyor. Ne CHP ne de başka bir muhalif kurum gerekli tepkiyi gösteriyor. Oysa hiçbir oy, bir annenin gözyaşından daha değerli değildir. Bizleri öldürebilir ama ne annelerimizi ne de ailelerimizin parayla iradesini alamazlar” dedi.
‘İnancımızı alamazlar’
Yıllardır her duruşmaya gittiklerinde acılarının yeniden tazelendiğini dile getiren Kaceroğlu, bir sonraki duruşması 26 Kasım’da görülecek oğlunun katillerinin cezasız kalmaması için davanın peşini bırakmayacaklarını vurguladı. Kaceroğlu, son olarak şunları söyledi: “Bu dünya ne diktatörler gördü, hepsi yok olup gitti. Bir gün savaş için atılan taş da yuvarlanıp bir düzlükte duracak. Barış elbette bu ülkeye de gelecek. Evlatlarımızı, evlerimizi, köylerimizi alabilirler ama güzel günlerin bir gün geleceğine olan inancımızı alamazlar.”
19 yaşında öldürüldü
Kobanê protestoları sırasında yaşamını yitirip, aradan geçen 6 yılda failleri bulunmayanlardan biri ise Diyarbakır’da 7 Ekim günü silahla vurulması sonucu yaşamını yitiren 19 yaşındaki Süleyman Kale. Hizbullah üyeleri tarafından öldürüldüğü yönünde bilgiler bulunan Süleyman’ın annesi Nezahat Kale; insanlara, doğaya ve canlılara duyarlı olduğunu dile getirdiği oğlunu şu sözlerle anlattı: “Çok cesur ve merhametliydi. Sokaktaki aç kedilerin yanına oturup onlara mama verirdi, kuşlar balkona geldiğinde yemek verirdi. Bizleri, kardeşlerini, komşularını herkesi çok severdi, kimseye kin ve nefret duymazdı. Herkes onu çok seviyordu, zaten ne geldiyse başına sevmekten geldi.”
‘O sözler neden oldu’
Süleyman’ın Kobanê’de yaşananlar karşısında da duyarsız kalamadığını ifade eden anne Kale, oğlu ve diğer gençleri sokağa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kobanê düştü, düşecek” sözlerinin sürüklediğini ifade etti. Anne Kale, “O zamanlar Kobanê protestoları vardı. Erdoğan, ‘Kobanê düştü düşecek’ deyince kimse çocuklarını tutamıyordu. Olaylardan dolayı çok korkuyorduk. İnsanların ölmesini, savaşın ve şiddetin sona ermesini istiyorduk. Eve çağırıyorduk gelmiyordu. Onu tutamıyorduk” diye konuştu. Protestolar sırasında silahla vurulan oğlunun hayatını kaybettiğini televizyondan öğrendiklerini anlatan anne Kale, sonrasında morga gidip, ölü bedenini aldığını toprağa verdiği günden bu yana faillerinin ortaya çıkarılması beklentisinde.
Bu dosya 6 yıldır ‘gizli’
Protestolarda hayatını kaybedip, failleri bulunamayan bir diğer isim, Mardin’in Dargeçit ilçesinde 8 Ekim günü öldürülen bir çocuk babası Bilal Gezer’di. Ölümüne dair başlatılan soruşturma dosyasında 6 yılda 4 savcı değişti ama “gizlilik” kararı kaldırılmadı. Olaydan 2 ay sonra bir Facebook hesabından Bilal Gezer’in öldürülmesine ilişkin “Abinizi kimin öldürdüğünü biliyorum” şeklinde bir mesaj geldi. Aile mesajı savcılığa teslim etti ancak sonuç alınamadı. Olaydan 5 yıl sonra ise aileye sahte bir Instagram hesabından “Abiniz gibi sizi de öldüreceğiz” şeklinde bir tehdit mesajı gönderildi. Bunun üzerine Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurusuna ilişkin herhangi bir gelişme yaşanmadı.
Kardeşi de felç oldu
Bilal Gezer’in defnedilmesinin ardından faillerinin karakolda olduğu duyumu üzerine karakol önüne giden kardeşi Emin Gezer de açılan ateş sonucu ağır yaralanıp, felç kaldı. 4 kolluk görevlisi hakkında Midyat Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2016 yılında açılan davada “kolluk kuvvetlerinin olay esnasında ateş açmasında kasıt olmadığı, olayın gelişimi bakımından yaşadıkları heyecan, korku ve panik hali ile hareket ettikleri” gerekçesi ile ceza verilmesine yer olmadığına karar verildi. Dosyası Yargıtay’da gönderildi. Bu yaşananların ardından üzerlerindeki baskı daha da artan aile fertlerinden ikisi sonraki yıllarda farklı suçlamalarla tutuklandı.
Kıyamete kadar…
Bir oğlunu kaybeden, bir oğlu felç bırakılan ve iki çocuğu ise cezaevine konulan anne Halime Gezer, öldürülen oğlu Bilal’in çalıştığı Batman’dan Kurban Bayramı dolayısıyla Dargeçit’e geldiğini belirtti. Oğlunun arkadaşları ile bayramlaşmak için evden çıktığı sırada silah seslerinin geldiğini anlatan Gezer, silah seslerinin geldiği yere gittiklerinde oğlunun silahla vurulması üzerine hastaneye kaldırıldığını öğrendiğini aktardı. Oğlu Bilal’i öldürenlerin, Emin’i felç bırakanların cezalandırılmasını istediklerini söyleyen anne, hükümet yetkililerinin hayatını kaydeden oğlundan hiç bahsetmemelerine de öfkeli. “Kıyamet gününe kadar hesabını soracağım” diyen anne Gezer, failleri ortaya çıkarılmayan ölümler nedeniyle HDP’lilerin hedef alınmasına anlam veremediğini dile getirdi.
Kaynak: MA / Ahmet Kanbal-Sevda Aydın-Ergin Çağlar