HDP’ye yönelik son operasyonun gerekçesi olarak 6-8 Ekim 2014 tarihindeki Kobane protestoları sırasındaki çatışmalar gösterildi. Aslında belki de ‘çatışma’ kavramı yerine ‘saldırılar’ demek gerekiyor burada, çünkü olaylar sırasında hayatını kaybeden yurttaşların büyük çoğunluğu HDP’liydi. Dönemin HDP Merkez Yönetim Kurulu üyeleri 6 yıl sonra gözaltına alındı ve geçen hafta aralarından 3’ü serbest bırakılırken 17’si tutuklandı. Tutuklananlar arasında Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen de vardı ve Ayhan Bilgen tutuklandığı saatlerde Kars Belediyesi’ne kayyum atandı. Öncesinde de Kars Belediye Eşbaşkanı dahil HDP’li belediye meclis üyeleri de gözaltına alınmıştı. Bunun sebebi de Ayhan Bilgen’in belediyeye kayyum atanmasını engellemek için gözaltındayken makamından istifa etme kararını açıklamış olmasıydı. Sadece bunlar bile bu operasyonun hangi amaçlarla yapıldığını ortaya koymaya yeterdi.
Ayhan Bilgen daha önce yine Kobane olayları gerekçe gösterilerek tutuklanmış, sonrasında Anayasa Mahkemesi kendisine bu haksız tutuklanma sebebiyle tazminat ödenmesi kararını vermişti. Selahattin Demirtaş ise yıllardır aynı gerekçeyle cezaevinde rehin tutuluyor ve kara propagandaya hedef oluyor.
Geçen hafta serbest bırakılanlar arasında Sırrı Süreyya Önder de vardı. Ertuğrul Kürkçü’nün söylediği gibi mahkeme Önder’i serbest bırakmak zorunda kalmıştı, çünkü Önder’in ifadesi bu tutuklamaların nasıl bir komplo olduğunu ortaya koyuyordu. Önder olaylar sırasında kendisinin ve Demirtaş’ın olayları durdurmak için hükümet yetkilileriyle nasıl bir koordinasyon içinde çalıştıklarını ifadesinde kanıtlıyor, dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala ile makamında sabahladıkları tarihi veriyordu.
Ancak hükümet Türkiye siyasetinde kilit rol elde etmiş, seçim sonuçlarını belirleyici olmuş ve Meclis’te de, sokakta da en güçlü muhalefeti sürdüren HDP’ye yönelik olarak sürdürdüğü siyasi soykırımdan vazgeçmiyor. İktidarda kalabilmesinin yolunun HDP’yi güçten düşürmek olduğunu kabul etmiş görünüyor.
Diğer taraftan hükümet bunun toplumsal barışa nasıl büyük bir zarar verdiğini de görüyor olmalı. HDP ve seçmenleri bu operasyonlar sebebiyle muhalefet gücünü yitirmiyorlar. Tam tersine daha kararlı biçimde siyasetlerini sürdürüyorlar. Son operasyondan beri demokratik kamuoyunda HDP’ye yönelik ilgi artmış durumda. Dahası HDP’ye üyelik kampanyası başlatıldı.
Hükümetin bu adaletsiz uygulamalarının demokratik siyaseti ve seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldırmak amaçlı olduğunu bütün muhalefet gördüğü zaman Türkiye’de parlamenter demokrasiye dönüşü sağlayacak, demokrasi ittifakı da kurulacaktır.