Pandemi sonrası eğitim yükünün öğretmenlerin üzerine bırakıldığını dile getiren öğretmenler, farklı iş kollarından sendikaları ve eğitimle alakalı olan herkesi ortak çözüm üretmeye çağırıyor
Dünya Öğretmenler Günü’nü bu yıl öğretmenler pandemi koşullarında karşılayacak. Zor koşullarda görevlerini yapmak zorunda olan öğretmenler için pandemi döneminde bu zorluklar iki kat artmış durumda. Milli Eğitim Bakanlığı’nın pandemi koşullarına göre yarattığı yeni sistem, öğretmenleri veli ile okul idareleri arasına sıkıştırmakta. Öğretmenlerin çalışma saatleri esnese de, iş yükü oldukça arttı. Öğretmenler, sorunun çözümü için velilerin de sorumluluk alması gerektiğini ve sistemin değişmesinde rol alması gerektiğini dile getiriyor.
Öğretmenler iş yükü ile değil verilmeyen ek ders hakları ile gündemde
Zor koşullarda görev yaptıklarını dile getiren öğretmenler durumdan şikayetçi. Yalnızca ek ders ücretleriyle gündeme geldiklerini belirten Songül, alınan tüm kararların il milli eğitim müdürlüklerine ve valiliklere devredildiğine işaret ederek, “Hafta sonları dahi nöbet tutuyoruz. Hiçbir öğretmene ek ders ücreti verilmiyor. Her öğretmenin haftalık zorunlu ders saati var. İlk 15 saati maaş karşılığı diğeri ek ders karşılığıdır. Ancak öğretmen arkadaşlar sınıf birleştirmelerden kaynaklı maaş karşılığı doldurulduğu için ek ders alamıyorlar. Sendika bununla ilgili işlemler içinde” diye konuştu.
‘Uzaktan eğitimle mahremiyet kalmadı’
Hem öğretmenin hem öğrencinin ekran başında uzun zaman kaldığını, özellikle küçük yaş gruplarını 4-5 saat boyunca bilgisayar başında tutmanın pedagojik olmadığını ifade eden Songül, bu durumun nörolojik sorunlara yol açabileceğini dile getirdi. Songül, evlerde yapılan eğitimle mahremiyetin de kalmadığını ifade etti. Songül, “Bir öğrencim yer yatağında uzanarak uygun olmayan kıyafetlerle anne ve babasıyla ders yapıyor. Buna şahit olmak hoş değil. Bu koşullarda sağlıklı bir eğitim olmuyor. Çocuklar ve veliler buna hazır değil. 1. sınıf okutuyorum. Pazartesi ve Salı günleri bir gruba, Çarşamba günleri tatil, Perşembe ve Cuma günleri ise ikinci gruba ders veriyorum. Ama bu her yerde bu şekilde değil. Bazı okullar kalabalık ve üçe bölünmek zorunda.” Şeklinde konuştu.
EBA yetersiz
Bakanlığın sürekli değişen kararlarla hem öğretmenlerde, hem öğrencilerde hem de velilerde kafa karışıklığı yarattığını söyleyen Songül, ders saatlerinin birkaç kez değiştirildiğini belirtti. Songül, uzaktan eğitim için her aileye ulaşamadıklarının altını çizerek, tablet ve interneti olmayan çocukların eğitim hakkından faydalanamadığına dikkat çekti. “Bakanlık EBA dışında herhangi bir platformla anlaşabilmiş değil. Zoom’a yönlendiriliyoruz ama Zoom ile bakanlığın bir anlaşması yok. Benim ders şifremi alabilen herhangi biri istediği çılgınlığı yapabilir. Güvenlik yok. Kırsalda yaşayan kesimlerin sorunları zaten belli.
Okullarda hijyen yok
Gerekli önlemlerin alınarak örgün eğitim sistemine dönülmesi gerektiğini dile getiren Songül, “Eğer devlet yeteri önlem alırsa, çocukların sağlığını riske atmadan okullarda eski sisteme dönebiliriz. Bu koşullarda sağlıklı bir eğitim ne verebiliyoruz ne öğrenciler sağlıklı eğitim alabiliyor. Devlet okullarında hijyen yok. Okullara içi boş ya da kapakları kırılmış dezenfektanlar getiriliyor. Temizlik çalışanlarının sayısı oldukça az. Tuvaletler kirli ve sırf bu yüzden bir kadın öğretmen sistit oldu” diyerek okullardaki hijyen sorununa dikkat çekti.
‘Eğitim sistemi adaletsiz’
Uzaktan eğitimin sıkıntılarına değinen Edebiyat öğretmeni Nazan Türk, herkesin evinde internet ve gerekli diğer araçların olmadığına vurgu yaparak şöyle devam ediyor: “Öğrenciler sisteme ya sırayla giriyor ya da bu iletişim araçlarını almaya çalışıyor ki fırsatçılar onların da fiyatlarını arttırdılar. Gecekonduda oturan, eve internet almaya gücü olmayan aileler ne yapsın? Eğitim sistemi çok adaletsiz.”
Önlemlerin alınarak örgün eğitime devam edilmesi gerektiğini, bu yapılamıyorsa öğrencilere ücretsiz tablet ve internet verilmesinin gerektiğinin altını çizen Nazan, “istenirse yüz yüze eğitim olabilir” açıklamasına rağmen bir çalışmanın olmadığını kaydetti. Bazı derslerde var olan gereksiz müfredatın azaltılabileceğini söyleyen Nazan, “Fabrikalar açık ama okullar kapalı. Bize danışılmıyor. Okul idarelerinin hatta ilçe milli eğitimin de bir şeylerden haberi yok. Yukardan gelen emirler uygulanıyor. Genelde bu tür durumlarda en altta olan çalışanlar yani biz eziliriz. Suçlanan taraf biz olacağız. ‘Öğretmenler kaç aydır yatıyor’ algısı hakim. Bu bizim tercihimiz değil ki. Eğitimin yükü öğretmenlerin sırtında. İster 1 öğrenci ister 30 öğrenci derse girmiş olsun, eğitim yine aynı şekilde veriliyor. Bizim okulumuz EBA destek noktası ama bize de faydası yok” diye anlattı.
‘Farklı iş kollarından sendikalar ortaklaşmalı’
Kazanılmış ek ders haklarının verilmesi gerektiğini vurgulayan Nazan, toplumun sokakta ses çıkarmaya korktuğunu dillendirerek, eylemlerin sadece sanal ortamda gerçekleştiğini ifade etti. Faklı iş kolu sendikalarının ortak kararlar alması gerektiğini dile getiren Nazan “Sağlıkçıların da evde çalışanların da öğretmenlerin de ortak sıkıntıları var. Hepimizin bir araya gelip birleşip bu duruma karşı mücadele etmesi gerekiyor. Herkes sinir hastası oldu. 5 Ekim’de dünya emekçi öğretmenler gününde daha çok ses çıkarılabilir. Ama maalesef sosyal medyadan eylem yapıyoruz. Bunu da kırmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Melike Aydın / JinNews