HDP Sözcüsü Ebru Günay, MYK toplantısının ardından yaptığı açıklamada, “Kararların adliye binalarında alınmadığını biliyoruz” sözleri ile 17 HDP’linin tutuklanmasına tepki gösterdi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, bugün toplanan Merkez Yürütme Kurulu (MKY) gündemi ve güncel gelişmelere dair partinin Genel Merkez binasında basın toplantısı düzenledi. “Kobanê soruşturması” kapsamında gözaltına alınan 20 siyasetçiden 17’sinin tutuklanmasının hiçbir hukuki dayanağının olmadığını kaydeden Günay, “Ankara Adliyesi’nde suç işlendi” dedi.
Somut bir delil olmadan, uydurulmuş iddialarla siyasetçilerin tutuklandığını belirten Günay, “Tutuklama kararı bizleri hiç şaşırtmadı. Zaten kararların o adliye binalarında alınmadığını çok iyi biliyoruz. Günlerdir yandaş TV ve gazetelerin haberleriyle adeta iddianameler yazılıyor ve tutuklama müzakereleri hazırlanıyordu. Bu tutuklamalar HDP’nin çoklu ve renkli yapısını hedeflemiştir. Hedeflenen Türkiye’nin birleşik demokratik siyaset cephesidir. Birliğimizi ve bütünlüğümüzü bozamayacaksınız. Bunların hepsinin hesabı tek tek sorulacak. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın” diye konuştu.
Günay, MYK toplantısının gündeminin “siyasi operasyonlar” ve diğer güncel gelişmeler olduğunu aktararak, yeni döneme ilişkin alınan kararların daha sonra açıklanacağını söyledi. Günay “Türkiye tarihinin en despotik ve toplum düşmanı iktidarı olan AKP-MHP bloğu, iç ve dış politikada sıkıştıkça, başta partimiz olmak üzere kendisine muhalif olan her kesime karşı saldırılarını pervasız bir şekilde sürdürüyor. Ama zulüm ve zorbalığa başvurdukça ve saldırganlaştıkça da daha fazla kaybedecek” şeklinde konuştu.
‘Van’da helikopterden atılan bu ülkenin vicdanı’
Günay, şöyle devam etti: “Bu ülkenin gündemlerinden biri artık maalesef işkence. Biliyorsunuz, Van’ın Çatak ilçesinde 11 Eylül’de köylülerin gözleri önünde tarlada çalışırken özel harekatçılar ve askerler tarafından gözaltına alınan ve hakaretlerden sonra helikoptere bindirilen Osman Şiban ve Servet Turgut adlı iki yurttaş görülmemiş işkencelere maruz kaldıkları için hastanede yoğun bakıma alındılar. Hastaneye götürenler kolluk kuvvetleriydi ve yatışları yapılırken yaralanma sebebi kayıtlara ‘helikopterden atılma’ olarak geçildi. İki köylü tıpkı Latin Amerika diktatörlükleri zamanındaki gibi helikopterden atma işkencesine maruz kaldılar. O işkencelere maruz kalan 7 çocuk babası Servet Turgut önceki gün yaşamını yitirdi. Osman Şiban ise hafızasını yitirmiş durumda. Van’da helikopterden atılan bu ülkenin vicdanı, ahlakı ve insanlığıdır. Elini kolunu sallayarak işkence yapmak, gündüz ortası insanları helikopterden atmak, siyasi tüm kurumlarına keyfi baskı, gözaltı ve tutuklamalar, adaleti sağlamak için devrede olması gereken hukuku bir silah olarak muhalefete karşı kullanmak bu iktidar için artık sıradanlaşmıştır. AKP-MHP ittifakı, onların görünür-görünmez küçük ortakları ve yandaşları Türkiye siyasi tarihine adlarını ‘örgütlü kötülük’ olarak yazmaya devam ediyorlar. Hitler Almanya’sında, Mussolini İtalya’sında, Franko İspanya’sında yaşananlar bugün, bu iktidarın yönettiği Türkiye’de yaşanmaktadır.”
Azerbaycan-Ermenistan gerilimi
“Ermenistan ve Azerbaycan’da, Libya’da, Suriye’de kendi bekası için halkların birbirini boğazlamasını teşvik eder bir noktaya gelmiştir. Bu iktidarın gözünde toplumun bir değeri ve önemi kalmamıştır. İktidara göre insanlar, helikopterden atılabilir, zindanlarda çürütülebilir, sokak ortasında linç edilebilir, tehdit ve hakaretlere maruz bırakılabilir.”
Kobanê soruşturması
“HDP günlerce hükümetle, başta Başbakan Davutoğlu olmak üzere dönemin en üst düzey yetkilileri ile diplomatik görüşmeler yapmış ancak sonuç alamamıştır. Bunun üzerine dönemin HDP MYK’sı süregelen protestolara ilişkin siyasi sorumluluğunun bir gereği olarak 6 Ekim’de bir dayanışma ve duyarlılık mesajı yayınladı. Önemle belirtmek gerekir ki, hükümetten izin almadan gösteri ve yürüyüş yapma hakkı Anayasal bir haktır. Sınırımızın yanı başında yaşanan bir insanlık suçuna karşı yardım koridoru açılabilsin diye Hükümeti duyarlı olmaya çağırmak kadar normal bir şey olamaz. Nitekim tüm vicdan sahibi siyasi parti ve kuruluşlar da aynı duyarlılık içinde oldular.”
“Biz her hafta bu meselenin Meclis çatısı altında araştırılması için önerge vermeye devam edeceğiz. Komisyon kurulmalı, gerçekler araştırılmalıdır. Bunu yanında sivil hakikat komisyonu da kurulabilir. Komisyon kurulursa o zaman suçlunun kim olduğunu göreceğiz. Biz parti olarak barbar IŞİD çetelerine karşı çocuklarını, toprağını, evini savunan onurlu Kobanê halkının yanında olduk ve bugün de olmaya devam ediyoruz. Sizlerin ise kimin yanında olduğunu hem tüm dünya hem de Kobanê halkı biliyor. Suriye’de kimlere silah taşıdınız? Suçlu sizsiniz ve bunun hesabını bu ülkeye demokrasi geldiğinde bu ülkenin bağımsız yargısına da vereceksiniz, uluslararası mahkemelerde de vereceksiniz.”
Erdoğan’ın sözleri
“HDP, AKP Genel Başkanının Meclis açılış konuşmasını protesto ederek Meclis bahçesinde oturma eylemi yaptı. Erdoğan’ın bu tavrımızdan rahatsız olduğu anlaşılıyor ki ‘Onların yeri zaten sokaktır’ diye buyurmuş. Evet, HDP’nin yeri sokaktır, fabrikadır, çarşıdır, meydanlardır, Meclistir. Yani halkın olduğu her yerdir. Peki, sizlerin yeri neresi? Halk yoksulluktan kırılırken, sizin yeriniz dört tarafı şatafatla, lüksle donatılmış saraylardır. Kusura bakmayın ama bizim yerimiz orası olmadı ve olmayacaktır. Bizler halkımızın yanındayız.”
HDP’ye yönelik baskılar
“AKP-MHP iktidarı bunu başarabildiği ölçüde kendi ajandalarını işletebileceğini düşünüyor. Bunun farkındayız. Ve biz demokratik siyasetten asla taviz vermeden bu iktidarı yenilgiye uğratıncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz. Faşizmi adım adım kurumsallaştırmak için içeride ve dışarıda çatışma ve gerginliği esas alan ve saray etrafında örgütlenmiş faşist iktidar, özellikle son yıllarda yargı ve kolluk güçleri eliyle yarattığı şiddetle, bütün muhalefet dinamikleri üzerinde büyük bir umutsuzluk ve yılgınlık yaratmak istemektedir. Demokrasi ve adalet mücadelesini büyütmek zorundayız. Bütün ağır faşizm koşullarına rağmen mücadeleden geri adım atmayan partimiz, demokrasi sorunu ile Kürt meselesinin birbirinden kopuk ele alınamayacağı gerçeğiyle, tecride, anti demokratik uygulamalara, eşitsizliğe, doğa kırımına, kadına ve emekçilere karşı uygulanan sistematik şiddete karşı demokrasi ve adalet mücadelesini yükseltmeyi önümüzdeki dönemin temel yol haritası olarak belirlemiştir. AKP-MHP faşist bloğuna karşı, faşizme karşı olan herkesin bir araya gelme zorunluluğu bir kez daha kendini dayatmıştır. Bu cephe etrafından bir araya gelip, Türkiye’nin başına bela olan bu faşizan anlayışı tarihin çöp sepetine göndermemiz gerekiyor.”
Kaynak: MA