Bu sözler 29 Eylül 2020 günü Yeni Ekonomi Programı’nı (YEP) açıklayan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’tan… Daha önce de “siz maaşınızı dolar üzerinden mi alıyorsunuz” demişti…
Bakan Albayrak’ın “…hiç oraya bakmıyorum” dediği döviz, son bir yıldır Türkiye toplumunda her geçen gün daha fazla takip edilen en önemli gelir ölçüsü haline geldi. Bunun en önemli sebeplerinden biri dışarıdan alınan yüklü miktarda borcun ağırlıklı bir bölümünün dolar olması… Kaldı ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dolara karşı Rusya ile başlattığı kendi parasıyla işlemi genişletme ise bir işe yaramış gözükmüyor.
Döviz dedik ama altın da dövize paralel yükseliş içinde. YEP açıklandığı gün 7.85’ten işlem gören dolar kuru, 1 Ekim’e 7,71 liraya ancak gerileyebildi. Dolar kuru dün ise 7,73 liradan işlem görüyordu.
Altına gelince… YEP öncesi 26 Eylül’de 447,39 lira ile son bir ayın en düşük, YEP’in açıklandığı 29 Eylül’de tarihinde ise 479,75 lira ile son bir ayın en yüksek değerine ulaşan altın dün bu yazı yazıldığı saatlerde 469,50 liradan işlem görüyordu. Özet olarak Bakanın ‘hiç bakmıyorum’ dediği dolar, bir yılda ise yüzde 34.91 değişim görmüş. Pandemi sürecinde ise yüzde 18.0 artış kaydetmiş bulunuyor.
Bu tepkiler hedeflerin tutturulması için hükümete duyulan güvenin ne kadar zayıf olduğunu ortaya koyması açından önemli işaretler. Sadece bu da değil, Ağustos ayında dış ticaret açığının geçen yılın aynı ayına göre yüzde 169 artış kaydetmesi da önemli bir veri. Bu arada dış politikanın yol açtığı gerilim çeperi Karabağ ile genişlerken, bunun genel ilişkilere tam tersi oldu. Son gelişme Suudi Arabistan’ın Türk Mallarına getirdiği ambargo oldu. 1 Ekim yani dün itibariyle devreye giren bu uygulama tam da bu dönemde Türkiye için ciddi bir kayıp olacak.
Covid-19 virüsü ve üretim ilişkileri
Pandeminin yol açtığı tüketim azlığı nedeniyle sıkışan kapitalizm, aşı bulunması için kolları sıvamış gözükmekle birlikte asıl çabasını teknolojik avantajları kullanarak küresel krizi atlatma olduğu yönünde… Bu krizin bir ayağını daralma, diğerini ise teknolojiyi kullanarak daha az maliyetle iş yapma ya da üretimi gerçekleştirme şeklinde. Shell’in 9 bin işçiyi çıkarma kararı bunlardan biri. Krizdeki kapitalizm için çok büyük tehdit oluşturacağından işsizlik artışının mümkün mertebe önlenmesi birincil öncelikler arasında. Ya da işçi çıkarmaya karşı şirketlere destek verme… İkinci ayak için yoğun bir çalışma var. Covid-19 ile birlikte devreye konulan kısmi süreli evde (uzakta) çalışma yöntemi pandemi sürecinin uzamasına bağlı olarak daha da arttığı yönünde. Özellikle servis, yemek vb. giderlerdeki azalma evde ya da uzaktan çalışma yönteminin daha da kalıcı kılınmasına yoğunlaşılıyor. JP Morgan EMEA CEO’su Viswas Raghavan, dünya Covid-19 ile savaşırken, ekonomik büyüme için pozitif katalizörlerden daha fazla risk olduğunu belirtmekle birlikte avantajlara da dikkat çekiyor: “Internet üzeri alışverişler, görüntülü iletişimler, sosyal ağ ve evde kalma ortamına ayak uydurabilen bazı şirketlerin, işlerinde vites büyütmesine sebep oldu.” Benzer durum Türkiye’de de birçok iş kolunda görülmeye başladı. Altyapı ve dijital veri sistemine tümüyle geçilmemesi nedeniyle şimdilik yarı yarıya işliyor. Örneğin muhasebe işlemleri için pandemi döneminde evde çalışma evrakların yetersizliği nedeniyle yeterince verimli geçmese de epey bir katkı yaptığı yönünde. Great Place to Work Enstitüsü’nun koronavirüsün iş dünyasına etkilerini araştırdığı anket sonuçları da bunu destekliyor.. “Care In Action COVID-19” anket sorularını 24 şirketten 8 bin 609 çalışan yanıtladı. Çalışanların yüzde 57’sinin evden çalıştığını, yüzde 19’unun ise iş yükünün aşırı arttığını söylüyor. Önümüzdeki süreç emek ve sermaye açısından yeni bir dönemi de işaret ediyor.
Dışarıda daralma, içerde baskı
Hükümetin içerde ve dışarıdaki sıkışmaya karşılık, içeride gündemi değiştirme çabaları istenen sonucu verecek mi? Ekonomik krize karşı Yeni Ekonomi Programı (YEP) açıklanırken, dışarıdaki daralmaya karşı içerde HDP’ye yönelik operasyon şimdilik öne çıkmakla birlikte uzun vadede bumerang etkisi yaratma ihtimali oldukça yüksek. İktidarın dönüp her seferinde HDP ya da Kürt cephesine yönelik baskıya yönelmesi şimdiye kadar istenin tam tersi bir sonuç verdi. Kürt sorununu güvenlikçi ve şiddetle bastırma yönteminde ısrar AKP iktidarı ve devletin dışarıda ve içeride her geçen gün daha da sıkışmasına yol açmış durumda. Dolayısıyla HDP’yi en zorlu muhalefet olarak görmek kadar, Kürt meselesini hala en büyük tehdit olarak görme çabasının AKP cephesinde yol açtığı etki giderek etkisini yitiriyor. Bunun dışarıda yarattığı izlenime gelince tablo daha da kötü görünüyor. YEP hedeflerinin tutturulması tüm bunlardan kaynaklı olarak neredeyse imkansız gibi.