6-8 Ekim eylemleri sürecinde devlet yetkileri ve HDP’liler ne dedi? İmralı’dan gelen mesaj neydi? O dönem İmralı heyetinde olan deneyimli siyasetçi Hatip Dicle, yaşananları anlattı
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan “Kobanê soruşturması” kapsamında aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Merkez Yürütme Kurulu üyeleri, eski milletvekilleri ve İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder’in de bulunduğu 20 kişi 24 Eylül’de gözaltına alındı.
6-8 Ekim 2014 tarihinde, IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırısı üzerine birçok kentte eylemler düzenlenmiş, o süreçte İmralı’da “çözüm süreci” görüşmeleri de devam ediyordu. 6-8 Ekim Kobanê eylemlerinin İmralı’dan gelen mesajla sonlanmasının ardından yapılan İmralı görüşmesinde de Kobanê gündeme gelmişti.
PKK Lideri Abdullah Öcalan, İmralı Heyeti ve Kamu Güvenlik Müsteşarı’nın (KGM) dahil olduğu toplantıda, bugün HDP’ye yönelik suçlama konusu yapılan Kobanê eylemleriyle ilgili önemli değerlendirmelerde bulunmuştu.
İmralı’da 9 Ocak 2015 tarihinde yapılan görüşmede, İmralı Heyeti Üyesi Sırrı Süreyya Önder, Kobanê eylemleri sonrasında dönemin bakanlarından Yalçın Akdoğan, dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ve dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun içerisinde yer aldığı bir heyet ve İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleştirdikleri toplantıyı aktarmıştı.
‘Selahattin bey Başbakan’la görüştü’
Önder, toplantıda Başbakan Ahmet Davutoğlu ile aralarında geçen Kobanê eylemleri tartışmasını şöyle anlatmıştı: “Başbakan daha çok kamu güvenliği ile ilgili 6-7 Ekim olaylarını örnek göstererek, eleştiri yaparak toplantıya başladı. Yaptığımız toplantının yapılıp yapılmamasına da tereddütlü yaklaştığını ve 6-7 Ekim olaylarının sürece büyük zarar verdiğini belirtti. Bu konuda hem Selahattin Beyi hem de HDP’yi eleştirerek başladı. ‘Bu görüşmeye karar verirken bile tereddüt ettim’ dedi. Biz Başbakan’ın bu yaklaşımını doğru bulmadığımızı, aslında en fazla bu tür durumlarda bir araya gelinmesi ve iletişimin hiç kopmaması gerektiğini ifade etmeye çalıştık. 6-7 Ekim olaylarına aslında hükümetin tavrının neden olduğunu, MYK çağrısından önce son ana kadar hem heyetimizin pek çok girişimde bulunduğunu, hem de Selahattin Beyin Başbakan’la bir telefon görüşmesi yaptığını, Kobani’ye ilişkin olumlu en ufak cevap alınsaydı MYK çağrısının da yapılmayacağını ve MYK çağrısından önce aslında insanların sokağa çıktığını anlatmaya çalıştık. Olaylar esnasında ve sonrasında da HDP’yi hedefleştiren açıklamaların ve kampanyanın doğru olmadığını, hem Selahattin Demirtaş’a hem de partimize karşı bir linç kampanyası başlatıldığını ifade ettik. Artık bu noktadan çıkılması gerektiğini, süreç açısından somut ve pratik adımların hızla atılması gerektiğini, Kobani politikasında da hükümetin mevcut politikalarını değiştirmeleri gerektiğini ifade ettik.”
‘Çıkar temelli yaklaşıyorlar’
Söz konusu dönemde sıklıkla vurgulanan “kamu düzeni” ile ilgili, Öcalan aynı görüşmede şu değerlendirmeyi yapmıştı: “Biz kamu düzeni için tehdit olmaktan çıkmaya yirmi yıl önce karar vermiştik. Bu konudaki iradem kesindir. Bunu Başbakana da iletin. Bizim geçmişte de niyetimiz vardı. Bunu Özal’la yaptık, fakat Özal öldürüldü. Şimdi de binlerce provokasyon var. Bunu Başbakana ve Yalçın’a anlatın. Davutoğlu çok deneyimsiz, tarihi bilmiyor, Yalçın da bilmiyor. Yüzeysel, hatta çıkar temelli yaklaşıyor.”
Öcalan aynı görüşmede, “Kamu düzeni için beni sorumlu tutacaklarsa, PKK’yi suçlayacaklarsa, bunun giderilmesi için iletişim koşullarını bir an önce sağlamaları gerekiyor. Ben kamu düzeni için sorumluluk üstleniyorum. İletişim olmadan nasıl bunu sağlayabiliriz” ifadelerinde bulunmuştu.
‘Bunun arkası darbedir’
Görüşmelerde, Öcalan’ın hem siyasetin hem de devletin Kobanê eylemlerine tutumuna dair şu ifadeleri dikkat çekmişti:
“Kobani savaşında ısrar olursa bunun arkası darbedir. Kobani’de bir darbe mayalanıyor. Bu en son dünkü Paris olayı da müthiş bir darbe hazırlandığını gösteriyor. Erdoğan acımasızca götürülecek. Daha önce Mursi örneğini vermiştim, ama daha kötü bir son onun için hazırlanıyor. PKK’yi de kullanmak isteyecekler. PKK üzerinden darbe inşa edilmek isteniyor. Mevcut savaş tarzı da buna yol açıyor. İşte 6-7 Ekim’de ortaya çıktı. Ben mektup yazmasam darbe olacaktı. Hiçbiriniz bunun farkında değildiniz. Bırakın kırk kişiyi, sınırsız ölümler yaşanacaktı. Selahattin de bu işin bilincinde değildi. Dürüstlüğünden hiç şüphem yok ama doğru algılayıp güçlü refleks gösterme konusunda yetersizlikler var. Onu da götüreceklerdi. Darbe çarkı daha amansızca yürütülüyor.”
“Kamu düzeni için atı arabanın arkasına değil önüne koymak lazım. Oysa siz arabayı atın önüne koymamızı istiyorsunuz. Vatandaşlardan baskı var diyorsunuz. Onların bir kısmı haindir.”
“Başbakana deyin ki, kamu düzeninin tamamen oturmasında tarihi rol oynayacağız. Fakat bu, bu toplantıda olmaz. Son toplantıda iyi bir çağrı yapacağız. Bunun için üst katın da fiziki koşullarının hazırlanması lazım. Demokratik devlet konusunda Öcalan rolünü oynamak istiyor dersiniz. Öyle bir proje ileteceğiz ki, PKK silahları bırakıyor, kamu düzeninin bir gücü haline geliyor.”
‘Çöktürme planı Kobani saldırısı ile başladı’
Toplantının yapıldığı 9 Ocak 2015 tarihinde İmralı Heyeti’nde olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) eski Eşbaşkanı Hatip Dicle, “Ben o süreçte son 8 ayda görüşmelerde bulunuyordum. Dahil olmamdan bir ay sonra Kobanê serhildanı patladı. O zaman devlet heyeti ile yapılan görüşmeler sırasında KCK yürütmesi daima Türkiye’nin DAİŞ’i desteklediği, DAİŞ’i yönlendirdiğini söyler ve Sayın Öcalan’a iletmemizi isterlerdi. Hatta bazen de yazılı olarak bunu Sayın Öcalan’a gönderirlerdi. Gündeme gelirdi, görüşmeler sırasında ancak devlet heyeti her zaman reddederdi. ‘Hayır efendim’ derlerdi. Sayın Öcalan’a hep efendim diye hitap ediyorlardı. DAİŞ’i terör örgütü olarak gördüklerini söylüyorlardı” dedi.
O dönemde Türkiye sınırında IŞİD’e yardımların fotoğraflandığını anımsatan Dicle, 30 Ekim 2014 Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında kararlaştırılan “Çöktürme Eylem Planı”nın 14 Eylül 2014’de IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırısıyla devreye konulduğunu söyledi.
Dicle, IŞİD’in önemli bir komutanının o dönem “Biz aslında Şam’ı hedeflemiştik, fakat daha sonra komutanlarımızın bize verdiği bilgiler üzerine Erdoğan’ın talebiyle saldırıyı Kobanê’ye yönlendirdik” anlatımını hatırlattı.
‘Eylemlerin başlamasında Erdoğan’ın sözleri etkili oldu’
6-8 Ekim eylemlerinin başlamasında AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Antep’te yaptığı konuşmada “Kobanê düştü, düşüyor” söylemlerinin etkili olduğunu söyleyen Dicle, “Bu söz Kürtlerde bir öfkeye yol açmıştı. Kobanê’de büyük destansı bir direniş vardı. DAİŞ’e karşı yaklaşık 60 ülkeden oluşan koalisyonda o güne kadar etkili bir mücadele yürütmüyordu. Artık Kobanê’de son sokakların savunulduğu gece, uluslararası koalisyonun tavrı değişti. DAİŞ’e karşı en büyük bombardıman o gece gelişti. DAİŞ’in gerilemesi de o süreçten sonra başladı” ifadelerini kullandı.
‘Eylemler Öcalan’ın mesajıyla durdu’
HDP’nin o dönemde Kobanê’de yaşanan vahşete karşı herkesi barışçıl demokratik eyleme çağırdığını söyleyen Dicle, HDP’li siyasetçilerin hükümet yetkilileri ile temasta olduğunu, İmralı Heyeti’nde oldukları için kendilerine de bilgi aktarıldığını anlattı. Dicle, “Davutoğlu ve devlet yetkilileri eylemlerin bitirilmesi gerektiğini onların deyimiyle bu eylemlerin çözüm sürecini de tehlikeye attığı söyleniyordu. HDP heyeti Sayın Öcalan’ın mesajıyla kitlenin duracağını söylemiş. Sayın Öcalan tarafından gönderilen mesaj Selahattin Demirtaş’ın duyurmasıyla eylemler durdurulabilmişti” hatırlatmasında bulundu.
İmralı’dan devlet yetkililerine: Sorumlusu sizsiniz
Dicle, Kobanê eylemleri sonrasında yapılan İmralı görüşmesinden bir anekdotu şöyle anlattı: “Sayın Öcalan ile Kobanê serhıldanı sonrasında yapılan görüşmede çok öfkeli olduğu belliydi. Devlet heyetine dönüp, şunu söyledi; ‘Sizin tanklarınız oradaydı, siz müdahale edebilirdiniz DAİŞ’e ama yapmadınız. ABD müdahale etti. Bundan sonra bütün Kürtlerin sempatisi ABD’ye gelişecek bunun sorumlusu da sizsiniz’. Bunu söyleyince devlet heyeti hiçbir cevap veremedi. Buna verilecek bir cevapları yoktu.”
‘Süreç bozulursa darbe devreye girer’
Dicle, görüşme notlarında yer alan ve Öcalan’ın darbe mekaniğine dikkat çektiği tespitleri ise şöyle aktardı: “Sayın Öcalan İmralı görüşmelerinde devlete her zaman şunu söylüyordu; ‘bakın eğer bu süreç bozulursa kesinlikle Türkiye giderek adım adım bir Suriye’ye dönüşebilir ve darbe dinamiği Türkiye’de devreye girebilir’. Bu darbe dinamiğinden kasıt, 2013’ün sonunda Fetullah Gülen cemaatine bir operasyon yapıldı o zamana kadar AKP’yle birlikte bir koalisyon içinde devleti yönetmeye çalışıyorlardı. 2014 yılı sonrasında AKP müttefiklerini değiştirmeye başladı, o müttefikler daha sonra açığa çıktı ve MHP ile yakınlaştı. Ergenekon dediğimiz, ulusalcı Kemalistler dediğimiz devletin derin çekirdeğiyle uzlaştılar. AKP-MHP-Ergenekon zihniyetinin bir darbeye doğru gidişini Sayın Öcalan o dönem görmüştü. Daha görüşmeler devam ederken bile ön görmüştü, çözüm süreci sona ererse, Türkiye’de darbeler mekanizması devreye girer dedi ve öyle de oldu. 2015’te savaş başladıktan sonra 15 Temmuz 2016’da da o dinamik devreye girdi. AKP-MHP-Ergenekon zihniyetinin Türkiye’ye hâkim olma gibi bir sonuç ortaya çıkıtı.”
‘6-8 Ekim milattır’
Öcalan’ın her zaman “Bu masayı biz terk etmeyeceğiz. Sonuç almaya çalışacağız” ısrarını da anımsatan Dicle, şunları söyledi: “6-8 Ekim adeta bir milat gibidir. O dönemde Erdoğan yönetiminin ya da DAİŞ’in baş aşağıya gittiği süreç, Kobanê ile başladı. Dolayısıyla Erdoğan’ın 6 yıl önceki Kobanê serhildanını bahane ederek, HDP’ye yönlendirdiği bu operasyon aslında bir intikamdır. DAİŞ’in tümüyle tasfiye etme süreci 6-8 Ekim’den sonra başladı. Erdoğan’ın baş aşağıya gidişi o tarihte başladı ve 7 Haziran’da tek başına hükümet olamadı. Erdoğan o tarihten itibaren devletleşti, AKP devletleşti ve devlet MHP hizbinin, Ergenekon derin devletinin kontrolüne girdi. Bunlar rastlantı değil. Bahçeli ne diyorsa gerçekleşiyor. Doğu Perinçek’in yüzde bir oyu bile yok söyledikleri bütün projeler teker teker yerine getirildi. Erdoğan’ın AKP’si o tarihten itibaren artık AKP olmaktan çıktı. Tamamen çeteleşti, mafyalaştı ve bu sistemin üçlü ittifakın oyuncağı durumuna girdi. Artık bir koalisyon var ve o koalisyon yönetiyor Türkiye’yi.”
Dicle, son olarak şu sözleri ekledi: “Bizim 30 yılık HEP’ten bu yan tarihi tecrübelerimiz var. Devlet ne zaman zorlanırsa, daha fazla saldırıyor. Kontrolsüz bir şekilde saldırıyor, bugün de aynı durum yaşanıyor. HDP üzerindeki bu operasyon, aynı zaman 12 Eylül 2020’de Sayın Öcalan’ın özgürlüğü, işgale karşı başlatılan büyük kampanyaya cevap olarak yapıldı demek yanlış olmaz.”
Kaynak: MA / Berivan Altan