‘Objektif haber’ diye bir şey olabilir mi? Çok basit ve sıradan bir haber, ‘hava durumu’ bile aslında, nerede duruyorsanız ona göre söylenmiyor mu? Bahar havası gibi geçen kış sırasında, çoğu kişi ‘Hava ne güzel’ diyebilir ama mesela, köşe başında bir arsaya dizilmiş odunlarını can sıkıntısından sulayan oduncunun bu kanaate katılması mümkün olabilir mi?
Ya da bugünlerde yaşadığımız iklim krizi sırasında, bir türlü soğumayan kış havaları, üstüne türkü yakılmış, başlarında karları erimeyen dağların, kahverengi ve çıplak zavallı görüntüleri karşısında, ‘Hava güzel’ diyebilir miyiz?
Aynı şekilde dış politikaya bakarsanız, ‘Hava çok güzel’ gidiyor, Türkiye’nin iktidarı için. Kendi tanımlamalarıyla ‘mavi vatan’ alt raflardan birine kaldırıldığı halde, Libya’da savaşanlar, birlikte bir hükümet kuracaklarken ve Libya darbecisi, ‘sözde’lerden biri de hükümete dahil olacakken ve yine Ege’de 6 mil-12, tartışmaları, Oruç Reis teknesi ile kıyıya yanaşmışken bile hava çok güzel. Çünkü esas mesele dış politikada ortaya çıkan bu gerginliklerin süreci ve sonucunun nereye varacak olması değil, gerginliğin ta kendisi. Bir de bütün bunların arkasından bir de Ermenistan-Azerbaycan savaşı da pazara dahil oldu. -Pazar dediğimin altını çizerek- Köşe başındaki oduncunun keyfine diyecek yok havalar çok güzel gidiyor. Islatıp dursun odunları, doymak bilmez hırsına çeki çeki ağırlık katsın, gerisi önemli değil.
-Eğer kalmışsa oduncuların da günahını alarak. –
Türkiye’nin dış politikada ‘doğru’ politika sürdürmediğini ve sürekli kaybettiğini söyleyen arkadaşlara katılmıyorum. Bu ‘gerilim’ politikası her durumda, ekonominin lokomotifi hale gelen, savaş ekonomisini besliyor. Biz dolarla maaş almayanları hiç ilgilendirmiyor gibi görünse de kaç İHA siparişi var, kaç yeni tank için ayaklarına palet ithal edilecek, kaç zırhlı araç giydirmek için zırhlar dökülecek kazanlara? Yani esas olarak, kaç para vuracaklar bu işlerden o önemli onlar için.
Neoliberal ekonominin yeni kent inşası, otobanları, tünelleri, HES’leri, barajları gibi dünyayı betona bulayan sermaye, yavaş yavaş tası tarağını buralardan çekip, savaşa yatırıyor. İki dünya savaşı arası Alman ekonomisi gibi diye birbirlerine anlatıyorlar kapı arkalarında.
Bu havaların çok güzel gitmesi, sadece dış politika için de değil, iç politikada da çok kullanışlı. Her haliyle savaşa dahil olmuş bir iktidarın, sözde demokrasi temsili için, hangi tarihte olursa olsun, belki kazanamadığı bir seçimi, kabul etmesi mümkün mü sizce?
İnsanlar ölüyor her yerde, ırkçılık televizyonundan kornasına her yere sinmiş, faşizm denilen şey, seç beğen al, erkekler öldürmeye doyamıyor ve nereden tutsan hukuksuzluk, hava onlara çok güzel…