Agos Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan Azerbaycan ve Ermenistan arasında çatışmaları gazetemize değerlendirdi: İşin sonu Rusya’nın eline bakacak. Türkiye-Rusya restleşmesine doğru gidiyoruz
Mehmet Ali Çelebi
Kafkasların en gerilimli fay hatlarından biri olan Dağlık Karabağ (Artsakh) bir kez daha çatışmalara, sivil ölümlerine, göçlere konu oldu. Trajedi SSCB dağıldıktan sonra 1991’de başlayan savaşla Kafkasya’ya nüfuz etmişti. Mayıs 1994’te Bişkek Protokolü çerçeveli ateşkesle sona eren Karabağ Savaşı’ndan beri en şiddetli çatışmalar Dağlık Karabağ’da 2-5 Nisan 2016 arasında yaşandı. Dört Gün Savaşı’nda Rusya araya girerek ateşkese dönülmesini sağladı. Ancak 12 Temmuz 2020’de Ermenistan’ın Tavush, Azerbaycan’ın Tovuz kentleri hattında savaş lavları yeniden harekete geçti. Dağlık Karabağ’dan uzak Azeri enerjisinin nakil hatlarının olduğu bölgedeki çatışmaları Rusya seyrederek, Paşinyan’a ders vermeye çalıştı. Gerilimli faylar bu kez 27 Eylül 2020’de Terter çevresinde kırıldı. Kıvılcım yine Dağlık Karabağ’daydı yani… Ve iki ülkenin de seferberlik ilan etmesi, ordularını topyekün alarma geçirmesi krizin ciddiyetini gösteriyordu. Ermenistan’ın toprak genişletme, yeni yerleşimler ele geçirme gibi bir hedefi yoktu. Dağlık Karabağ sınırlarını korumak için yoğun enerji sarf ediyordu. Türkiye’nin Rusya ile anlaşmalı olarak Libya ve Suriye’de alan tutması söz konusuyken; Nahçıvan, Gence, Kürdemir, Yevlah’tan Bakü’ye kadar günler süren Türkiye-Azerbaycan ortak tatbikatlarıyla ordu savaşa hazırlanmışken; Paşinyan ile Putin’in arası açıkken, ABD hegemonyası büzüşürken, seçime odaklanmışken çok yerleşim kaybedecek bir macera kapısı açmak bile bile ateşe atlamak olacaktı. Yeni savaş için içerideki corona sıkıntısını, ekonomik girdabı unutturmaya çalışan İlham Aliyev yönetimi ya da Bakü kliklerinin kullanıldığı görüntüsü yansıyor. Azeri ordusunun hızla uçaklar, helikopterler ve SİHA’lar eşliğinde topyekün harekete geçirilmesi ve bazı yerlerin alınması savaşa hazırlığın yansımasıydı. Gözlerin çevrildiği Rusya Lideri Putin ise Paşinyan’ın bileğini bükmek için bazı yerleşimlerin kaybından sonra müdahale edecek gibi pozisyon aldı. Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve yazarı Yetvart Danzikyan ile Zoom üzerinden Dağlık Karabağ’ı, Türkiye, Rusya, ABD gibi ülkelerin pozisyonlarını, muhalefet partilerinin yaklaşımını konuştuk.
- Çatışmaların başladığı Dağlık Karabağ ne anlama geliyor Ermeniler ve Azeriler açısından?
Karabağ’ın büyük çoğunluğu Ermenilerden oluşuyor. Sovyetler Birliği’nin cumhuriyetleri taksim etmesi döneminde Karabağ Azerbaycan’a verilmiş. Stalin döneminde. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Karabağ’da Ermeniler kendi yönetimlerini kurmak istediler ve bu bir savaşa neden oldu. Bu uzun savaş sonucunda Karabağlı Ermeniler kendi özyönetimlerini elde ettiler. Fakat burada uluslararası bir problem oluştu. Çünkü Ermenistan’da Karabağ topraklarını Azerbaycan içinde kalan bir ada gibi düşünebiliriz. Karabağ’da bir koridor oluşturmak için bazı Azeri bölgelerini kontrol etmeye başladı. Azerbaycan hem Karabağ’ın kendisine ait olduğunu söylüyor, hem de Azerbaycan topraklarının işgal edildiğini söylüyor. Ve sorun bir türlü çözülmüyor aşağı yukarı 30 yıldır. Kıbrıs gibi düşünün. Ama Kıbrıs’ta en azından çatışma olmuyor.
- 1991 ile 1994 arasındaki savaşı Rusya arabuluculuğuyla bitiren Mayıs 1994’teki Bişkek Protokolü ile yapılan ateşkes neden bir anlaşmayla sonuçlandırılamadı?
Çünkü Azerbaycan o zamanki uluslararası dengeler içerisinde askeri gücü de olmadığı için ateşkesi kabul etti. Ama Karabağ’ın nihai statüsünü kabul etmedi. Dolayısıyla ateşkes anlaşmaya dönüştürülemedi bir türlü.
- Nisan 2016’da yaşanan Dört Gün Savaşı’nın perde gerisinde neler vardı?
Karabağ Savaşı bittikten sonra 2016’da dört gün süren bir savaş olmuştu. Zaten sınır boyunca küçük küçük çatışmalar oluyordu. Bir askerin, iki askerin öldüğü çatışmalar oluyordu. Azerbaycan’ın bu konuda bir hamle yapacağı beklenmeliydi. Çünkü Azerbaycan da 1994 koşullarına yeni bağımsızlığına kavuşmuştu, askeri olarak organize olamıyordu. Azerbaycan askeri olarak organize olduktan sonra hamle yapması bekleniyordu açıkçası. Karabağ’ın statüsünü kabul etmiyordu. Fakat orası Rusya’nın kontrolünde olduğu bir bölge olduğu için de 2016’daki savaş Rusya’nın araya girmesiyle durdu. 2016’dan bu tarafa Türkiye ile Azerbaycan arasındaki bağlar daha da kuvvetlendi. Türkiye zaten bölgede güçlü bir aktör olma iddiasında.
- Temmuz 2020’de Dağlık Karabağ’a uzan bölgede Tavush ya da Tovuz denen bölgede çatışmalar mayalandı. O süreçte neler yaşandı?
2020 Temmuz ayında tekrar bir savaş oldu. Çatışma diyoruz ama savaş demek lazım bunlara. Azerbaycan, Ermenistan’ın başlattığını öne sürdü. Fakat çatışma bölgesine baktığımızda konu Karabağ değildi. Tovuz bölgesiydi. Ermenistan’daki analistler Ermenistan’ın bu savaşı başlatmış olmasının mantıksız olacağını, çünkü en zayıf bölgesinin Tovuz olduğunu söylemişlerdi. Azerbaycan aleyhine olanı kendi lehine çevirmeye çalışıyordu.
‘Birkaç bölgeyi ele geçirmek istedi’
- Çatışmalar 27 Eylül 2020’de yeniden Dağlık Karabağ’a geldi. Bu kez Karabağ’ın doğu yakasında Terter reyonu hattındaki kıvılcım aleve dönüşürken perde gerisinde yaşananları sormak istiyorum…
Şimdi yeni bir savaşın içindeyiz. Temmuz ayındaki çatışmalar durmuştu ama, açıkçası herkes bunun nihai bitiş olmadığını ve bu işin devam edeceğini düşünüyordu. Çünkü Azerbaycan kendi içinde iktidarını konsolide etti. Artık orada bir iktidar çalkantısı yok. İlham Aliyev ülkeyi kontrol altına almış vaziyette. Türkiye ile ilişkileri de çok iyi. Enerji, doğalgaz ilişkileri çok iyi. Tükiye-Azerbaycan hiç olmadıkları kadar yakınlar. Türkiye’nin de temmuz ayından sonraki sürecine baktığımız zaman sık sık Azeri yetkililerle toplantılar yaptı. Genelkurmay başkanları, savunma bakanları düzeyinde toplantılar yaptıklarını biliyoruz. Resmi açıklamalarda Türkiye’nin sürekli her ne olursa olsun Azerbaycan’ın yanında olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla çıkardığımız sonuç şu: Türkiye aslında Azerbaycan’a ‘Ben artık eskisi gibi değilim. Artık denklem eskisi gibi değil. Ben bölgede bir gücüm. Sen artık harekete geçebilirsin’ mesajı vermiş olmalı diye düşünüyorum. Azerbaycan da uluslararası denklemleri müsait gördüğü anda harekete geçti. Uluslararası denklemden kasıt şu: Amerika’da seçim yaklaşıyor. Amerika’da bir iktidar boşluğu var. Avrupa kendi derdine düşmüş vaziyette. Yani bu tür savaşlarda birkaç gün ne yaparsanız sizin hanenize yazılmış olur. Azerbaycan da muhtemelen hızlı bir hamleyle birkaç bölgeyi ele geçirmek ve pazarlık masasına öyle oturmak istedi. Bu işler hep böyle olur.
- Enver Paşa ile kardeşi Nuri Paşa’nın 1918’deki Kafkas İslam Ordusu oluşturup ‘gönüllü’ diye güç sevk etmesi durumu vardı? Bu kez Ermenistan’ın Rusya Büyükelçisi Vardan Toghanyan, Suriye’den Azerbaycan’a milis taşındığını ve Dağlık Karabağ’da savaştıklarını söyledi. Libya, Suriye’de olanları an be an izleyen Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi-SOHR da para karşılığı Azerbaycan’a Suriye’deki grupların taşıdığını raporlaştırdı. Ermeni Haber ajansı da onlarcasının öldürüldüğünü yazdı… Neler yaşanıyor?
Türkiye zaten sadece Kafkasya için değil Libya’ya da bu savaşçıları gönderdiği söylendi. Türkiye zaten Suriye topraklarında bir yer elde etti. Ve o bölgelerde Suriye’deki İslamcı muhalefetten savaşçıları kadroya aldığını okuyoruz. Ermenistan meselesinden önce de Türkiye’nin zaten birçok militana maaş ödediği biliniyordu. Türkiye’nin böyle bir şey yapması şaşırtıcı olmaz, Kafkasya’ya yabancı savaşçı göndermesi… Yani orda değiliz ama gelen raporlarda bunun doğru olma ihtimalinin hayli yüksek olduğunu anlamak mümkün.
- Dağlık Karabağ Cumhurbaşkanı Arayik Harutyunyan’ın “Sadece Azerbaycan değil, Türkiye de bizimle savaşıyor, Türk ordusunun elindeki modern silah ve teçhizat kullanılıyor. Azerbaycan F-16 ve Türk İHA Bayraktar kullanıyor” şeklinde açıklaması oldu…
Ermenistan ne yapabilir ki? Nerde savaş varsa oradaki bütün gücüyle savaşmaya çalışacak. Nüfusu belli, askeri teçhizatı belli. En fazla uluslararası kurumlara başvuracaktır, burada böyle böyle şeyler oluyor diye. Ama uluslararası kurumların da böyle konularda hayli geç davrandığını hesaba katarsak Ermenistan’ın çok fazla birşeyi yok bu konuda.
‘Stepanakert geceyi bodrumlarda geçirdi’
- Bu kez Dağlık Karabağ’ın başkent Stepanakert’in (Hankendi) de vurulduğu açıklandı…
Evet evet. Bunun anlamı içinde bulunduğumuz savaşın ne kadar ciddi olduğu. Stepanakert’te sivil yaralılar var. Geceyi bodrumlarda geçirdiler. Bu savaş temmuz ayındaki savaşa benzemiyor. 2016’daki dört günlük savaşa da benzemiyor. Azerbaycan muhtemelen en azından birkaç bölgeyi almadan bırakmak istemeyecek gibi gözüküyor.
‘Alarma geçmesi beklenir ama…’
- Bir yandan Ekim 2019’da Putin’in Erivan ziyaretinde Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile görüşmesi sürecindeki soğukluğu gözlemledik. Tutuklamalar, doğalgaz fiyatları, dış politika gibi meseleler nedeniyle. Savaşı durdurmak için temmuz ayındaki durumun aksine Rusya bu kez devreye girecek mi?
Temmuz ayındaki savaş zamanında Rusya’nın Ermenistan’a gerektiği kadar sahip çıkmadığı yorumları yapılıyordu Ermenistan’da. Çünkü Paşinyan hükümetine kadar Rusya ile Ermenistan arasında çok sıkı ilişkiler vardı. Ermenistan nerdeyse Rusya’nın uydu devleti konumundaydı. Ermenistan’da Rusya üsleri vardı, hala da var. Bir de Rusya’nın çok yakın dostlarından ama ismi yolsuzluklara ya da usulsüzlüklere bulaşmış Robert Koçaryan gibi isimlerin hapse atılması nedeniyle ve Paşinyan’ın Avrupa’ya yanaşma isteği nedeniyle Rusya’nın Paşinyan hükümetinden çok hazzetmediği yorumları yapılıyordu. ‘Rusya Ermenistan’ın burnu sürtsün diye geride duruyor, ağırdan alıyor’ yorumları yapılıyor.
Türkiye-Rusya restleşmesine doğru mu?
- Savaşın bitmesinde Putin mi yoksa, ‘O bölgede pek çok iyi ilişkimiz var. Bakalım durdurabilecek miyiz’ diyen Trump mı belirleyici olur?
Üç tarafla, yani hem Ermenistan’la hem Azerbaycan’la hem Türkiye ile konuşabilen ve dediğini biraz dikkate aldırabilen tek güç Rusya. Herhalde bu işin sonu gene Rusya’nın eline bakacak. Şimdi Rusya henüz ateşkes çağrısı yapmak dışında çok bir hamle yapmadı. Bundan sonra ne yapar kestiremiyorum açıkçası. Ancak sonuç olarak cihatçı militanların Azerbaycan’da konuşlandırılmasıyla Rusya ile Azerbaycan arasında problem olacaktır. Ya da İran ile Azerbaycan arasında bir problem olacaktır. Mantıken böyle bir durum karşısında Rusya’nın alarma geçmesi beklenir ama Rusya hala telefon görüşmeleri yapıyor. Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye ile. Bakan Sergey Lavrov ile. Paşinyan ile Putin görüştü telefonda. Kremlin ‘Paşinyan Putin’i aradı’ notuyla bunu paylaştı. Yani Rusya’nın hala Ermenistan’da böyle bir mesafesi varmış gibi. Kremlin’in böyle servis etmesi, “Bakın bize muhtaçlar’ diye okunabilir. Evet Suriye’den yabancı savaşçı gönderilmesi Rusya için tabi ki bir problemdir ama Rusya belki de bir şekilde halledeceğini, şimdilik Ermenistan’ın biraz bu işin ceremesini çekmesinin daha öncelikli olduğunu düşünüyor olabilir. Şimdi artık yavaş yavaş bir tür Türkiye-Ermenistan ve Türkiye-Rusya restleşmesine doğru gidiyoruz. Savaş olmaz Türkiye ile Rusya arasında ama, Türkiye ile Rusya restleşmesine doğru gidiyoruz.
- Türkiye’deki muhalefet patileri, ana akım medyanın yaklaşımı konusunda değerlendirmeniz ne?
Türkiye’deki son 3-4 yıllık siyasetin devamı bu. Türkiye nerdeyse Azerbaycan’la tek bir devlet olmak istiyor diyebilirim. Azerbaycan için de bu uygun. Daha ileri işbirliğinden, daha ileri koordinasyondan bahsediyoruz. Doğalgaz işleri var. Uluslararası piyasalar acaba enerji koridorunda bir sıkıntı olacak mı diye bakıyor, Dolar artıyor. Türkiye’nin içine girdiği milliyetçi pozisyon itibariyle şaşırtıcı değil. Fakat muhalefet partilerinin diyelim Libya, Yunanistan, Suriye söz konusu olduğunda hükümetin operasyonlarına, söylemlerine mesafeyle bakarken Ermenistan söz konusu olduğunda sorgusuz sualsiz katılması Türkiye’de Ermenistan’la ilgili milliyetçi atmosferin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.
Yetvart Danzikyan kimdir?
Yetvart Danzikyan’ın anne tarafından Kastamonu Taşköprü’den. Baba tarafı ise bir dönem 1915 öncesi Ermenilerin yoğun yaşadığı, Ermenice’de “Göze” veya “Pınar” anlamına gelen, Divriği ve Çemişgezek sınırına yakın Erzincan’a bağlı Eğin’den. Eğin’in adı Kemaliye’ye çevrilmiş durumda. Yetvart Danzikyan 1969 yılında İstanbul’da doğdu. İletişim Yayınları’nda editör olarak çalıştı. 1998-2005 arasında NTV Haber merkezinde çalıştı. Agos gazetesinin kuruluşuna katkıda bulunan ekipte yer aldı. Radikal ve Birikim’de yazıları yayınlandı. 2015 yılında Agos gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliğini devraldı.