Türkiye’nin Libya ve Suriye politikalarını uzmanlarla konuştuk. Hamide Yiğit: ‘Türkiye’nin etrafıdaki çemberin daraltıldığı bir süreçte Rusya’nın Türkiye’ye Libya’da sunacak bir tavizi olduğunu düşünmek güç’
Hüseyin Kalkan
İdlib’de çatışmalar tekrar tırmanmaya başladı. Özellikle Rusya hava kuvvetlerine bağlı savaş uçaklarının bombardımanı son günlerde Türkiye destekli grupların zorluyor. Tırmanışın nedeni Rusya ve Türkiye arasındaki İdlib görüşmelerinin çıkmaza girmesi. Yeni Şafak’ın haber verdiğine göre Rusya’nın saldırılarını artması ile birlikte Erdoğan da yandaş gruplara savaş hazırlık talimatı vermiş. Türkiye Libya’da da zor durumda. Kazanım olarak kamuoyuna lanse edilen her şey tek tek elden gidiyor. Fransa’nın tavrı oyunu tersine çevirdi. Fayiz es-Serrac hükümeti ile imzalan deniz yetki anlaşması bir kağıt parçasına dönmek üzere. Doğu Akdeniz’de yine Fransa’nın tavrı ve Avrupa Birliği’nin yaptırım ihtimali Türkiye’yi geri adım atmaya zorladı. Son çare olarak bazı eski askerlerce önerilen Suriye ve Libya’daki konumları takas etmenin mümkün olmadığı, Rusya’nın böyle bir pazarlığa niyeti ve isteği olmadığı anlaşıldı. Yazar Mustafa Peköz, gazeteci-yazar Hamide Yiğit ve Sendika.Org’dan Vecih Cuzdan ile konuştuk.
İdlib Suriye’nin
Yazar Mustafa Peköz, tarafların İdlib’e dair konumlanmalarıyla ilgili şunları söylüyor: “Rusya’nın Suriye stratejisinde İdlib’in mutlak olarak Esad rejimine teslim edilmesi bulunuyor. Ayrıca İdlib kontrol altına alınmadan Rusya’nın Lazkiye’deki kara üssü ile Tartus limanındaki deniz üssünün güvenliği sağlanamaz. Rusya’nin önümüzdeki kısa bir süre içerisinde M-4 otobanını Güney’den 6 km alanını kontrol altına alıp, Hatay sınırı boyunca askeri operasyonlara devam edecek gibi görünüyor. Aynı şekilde İdlib üzerinden nispeten Halep’e yakın kasabalarda konumlanan İslami cihatçılara karşı kapsamlı bir operasyon hazırlıkları yapılıyor. Rusya’nın esas hamlesi İdlib şehir merkezine yönelik askeri baskıyı arttırarak kontrolü sağlamaktır.”
Rusya’nın sabrı bitiyor
Belki son günlerde İdlib’e yönelik Rus bombardımanın yoğunlaşmasını nedeni bu hamlesini tamamlamak içindir. Bölgeden iyi haber alan gazeteci-yazar Hamide Yiğit, bölgedeki kaynaklarına dayandırdığı analizinde İdlib’teki gelişmeleri Rusya’nın ateşkesi sona erdirmesi olarak yorumluyor. Yiğit, gelişmeleri şöyle yorumluyor: “İdlib son altı ayın en gergin günlerini yaşamaya başladı. Suriyeli kaynaklara göre, mart ayında Moskova’da imzalanan ateşkesten bu yana nispeten sakin geçen yarım yıldan sonra tekrar savaş davullarının çalmaya başlaması, Rusya’nın ateşkesi sona erdirdiği anlamına geliyor. Rusya’nın M4 ve M5 yollarının tamamen terörden arındırılıp ticarete açılmasını sağlama konusunda Türkiye’ye verdiği mühletin bir gün sona ereceği belliydi. Ancak bu sürenin ne zaman biteceği ve Rusya’nın Türkiye’ye daha ne kadar taviz vereceği merak ediliyordu ki, aniden Rusya’dan ‘sabırsızlık’ sinyalleri geldi.”
Yiğit, Rusya’nın Türkiye ile ortak devriyeye katılmamasını bu sabırsızlığın göstergeleri olarak yorumluyor ve şunları ekliyor: “Geçtiğimiz hafta M4 yolu üzerindeki Türkiye ile ortak devriyeye katılmayacağını bildirdi, hemen ardından M4 yolunun güneyinde kalan Cebel Zaviye üzerinde keşif uçuşları başlattı. Buna Suriye ordusunun yoğun top ve füze atışları eşlik etti. Keza Rus savaş uçakları da eşzamanlı olarak cihatçı mevzileri vurdu. Muhalif kaynaklar ateşkesten bu yana ilk kez bu kadar yoğun bir saldırı olduğunu ifade ettiler ve 300’den fazla top ve füze atışının bir güne sığdırıldığı bu yoğunluğu ‘yeni bir İdlib operasyonunun habercisi’ olarak nitelendirdiler.”
Şam ‘işgalci’ diyor
Sendika.Org’dan Vecih Cuzdan, konu ile ilgili sorumuzu yanıtlarken Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un geçtiğimiz günlerde Şam’a yaptığı ziyareti hatırlatıyor. Lavrov’un o ziyaret sırasında “Terör yuvaları tamamıyla yok edilecek” diyerek İdlip’i işaret ettiğini belirtiyor. Cuzdan, bu sözlerden iki gün sonra Lazkiye ve İdlib kırsalında hava saldırılarının başladığını belirtiyor. Cuzdan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Rusların bu hamlesi, önümüzdeki günlerde başlaması muhtemel kara operasyonunun da habercisi. Nitekim bu sefer de tek hedef cihatçılar olmayacak gibi görünüyor.
16 Eylül’de Rus ve Türk askeri yetkililerle yapılan görüşmelerde Türkiye, Suriye ordusunun kontrolündeki bölgelerde bulunan gözlem noktalarını çekmeyi reddetti. Aynı gün söz konusu gözlem noktalarının çevresi, Şam yönetimini destekleyen sivillerin protestolarına sahne olurken, Rus savaş uçakları da Türkiye sınırına yakın bölgeler dahil olmak üzere İdlip’teki cihatçı mevzilerini vurdu. Bu çatışmada yeni bir merhaleye geçildiğinin de göstergesi. Moskova ikili ve üçlü anlaşmalardaki ‘Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğü’ ifadelerini sürekli vurgulasa da Şam, Türkiye’nin bölgede varlığının kalıcılaşmasından çekiniyor. Dolayısıyla gözlem noktalarının hedef alındığı protestolar, Şam’ın ‘işgalci’ olarak nitelediği TSK’ye karşı topyekûn bir hamleye girişebileceğinin de habercisi.”
Libya’da sessizlik
İdlib’in tersine Libya’da sessizlik hakim. Yani silahlar patlamıyor ama diplomatik mayınlar Türkiye’nin kazanım saydığı ne varsa alıp götürmek üzere. En basiti eğer Ulusal Mutabakat Hükümetinin Başbakanı Sarrac istifa ederse, büyük ihtimalle Türkiye’nin bu hükümet ile imzaladığı antlaşma da çöpe gidecek. Bunu en iyi bilenler AKP-MHP iktidarı ve onlara yakın akıl hocaları. Bu nedenle hükümete Libya’daki kazançları kurtarmak için, Suriye’de Rusya’ya taviz vermesini öneriyorlar. Bu öneride bulunanlar genellikle Avrasyacılar. Ancak öyle anlaşılıyor ki, Rusya’nın böyle bir antlaşmaya yanaşmaya niyeti yok. Hamide Yiğit, Libya’da Türkiye-Rusya ilişkisi için şunları söylüyor: “Rusya’nın da Libya’da Türkiye’ye yol verdiği doğrudur. Ancak şu anda Libya’da Türkiye’nin karşısında bölgesel ve küresel çeşitliliği olan bir blok var. Keza Doğu Akdeniz’de de öyle… Türkiye’nin etrafının güçlü bir çemberle sarıldığı ve manevra alanın oldukça daraltıldığı bir süreçte Rusya’nın Türkiye’ye Libya’da sunacak bir tavizi olduğunu düşünmek güç. Zaten Rusya Türkiye’nin bu sıkışmışlığından istifade ederek, ateşkesin sona erdiğinin mesajını verdi ve İdlib dosyasını açtı. Ancak görüne şu ki, Türkiye hem gözlem noktalarını hem de kendisine bağlı cihatçı grupları M4’ün kuzeyine çekmeyi kolay kabul etmeyecek. Daha doğrusu edemeyecektir. Çünkü cihatçı grupların beklentisi bu yöndedir ve Türkiye’ye güveniyorlar. Dolayısıyla, olur da Suriye ordusu alanını genişletir ve cihatçılar İdlib merkezine sıkışırlarsa, Türkiye’ye karşı öfkenin büyümesi de kaçınılmaz olarak duruyor. Bu yüzden Türkiye Rusya’dan yine Suriye topraklarından bir taviz isteyebilir. O yüzden Menbiç ve Tel Rıfat takası pazarlık konusu ediliyor. Gözlemciler, bu takas olmadığı takdirde Fırat’ın doğusuna dikkat çekiyorlar. Tam da bu zamanda Rusya’nın Fırat’ın doğusundan çekilme kararı konuşuluyor. Mutlaka Rusya’nın İdlib’de belirlediği sınırlara karşılık Türkiye’ye bir yerlerde bir taviz vereceği düşüncesi yaygındır. Zira daha önce olduğu gibi Türkiye’nin, cihatçılarını oyalayacak yeni bir cepheye ihtiyacı olacak.”
Rusya taviz vermez
Mustafa Peköz, Rusya-Türkiye ilişkilerine konusunda çok net. Peköz Rusya’nın Libya’da Türkiye ile hiçbir ittifak yapmayacağını söylüyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Rusya, Libya’da Türkiye ile herhangi bir ittifak yapmaz. Türkiye’nin Libya stratejisi esasen çöktü. Serrac hükümeti ile Libya meclisi arasında ‘ateşkes’ imzalandı. Birleşmiş Milletler, AB, Arap Birliği, ABD, iki taraf arasındaki ‘ateşkes’ anlaşmayı memnuniyetle karşıladıklarını açıkladılar. “
Peköz, Ankara’nın bu ateşkes konusunda sessizliğine dikkat çektikten sonra, Sarrac’in istifa etme kararının da Türkiye’yi bir çıkmaza sürüklediğine vurgu yapıyor. Peköz, şunları belirtiyor: “Dikkat edilirse Ankara, halen söz konusu ‘ateşkes üzerine bir açıklama yapmadı. Ayrıca Serrac hükümeti, ortak bir çözüm bulunması için Ekim ayı sonunda istifa edeceğini ve başbakanlığı bırakacağını açıkladı. Doğu Akdeniz’deki askeri, politik ve diplomatik krizin önemli bir halkasını da Libya oluşturuyor. Ankara’nın belirlediği Libya politikasının başarısızlığı çok net olarak görüldüğü önümüzdeki süreçte BM tarafından hazırlanan raporlar dikkate alındığında cihatçılar sorunu AKP iktidarını zorlayacaktır.”
Peköz’e göre Türkiye’nin Libya politikası başarısız ve Rusya’nın bu politikaya ortak olmasının hiçbir nedeni yok. Peköz, Rusya’nın politik aklına dikkat çekerek şöyle devam ediyor: “Rusya, bugüne kadar resmi olarak Libya’da askeri güç bulundurduğunu açıklamadı. Wanger şirketi adına bulunan askeri güçleri de resmi olarak sahiplenmedi. Bu nedenle Rusya, Türkiye’nin başarısız Libya politikasına hiçbir şekilde ortak olmaz. Rusya’nın Libya’da kaybeden Türkiye’ye verebilecek askeri ve politik bir tavizinin olacağını düşünmüyorum. Tersine, Rusya, Libya’da daha güçlü politik hamleler yapabilmek için BM Güvenlik Konseyi’nin kararları doğrultusunda hareket edecektir. Rusya ile Ankara’nın Doğu Akdeniz politikası birbirinden farklı olduğu için Libya üzerinde uzlaşabilen bir politika izlemeleri pek mümkün görünmüyor.”
Libya-İdlib pazarlığı
Hamide Yiğit, İdlib’te ateşkesin sağlanmasının Türkiye’nin elini rahatlattığını ve bunu fırsata çevirerek Libya’da kendine alan açtığını belirtiyor. Türkiye, İdlib’deki bazı cihadistleri Libya’ya taşıdı. Ancak Rusya ve diğerleri bu hamlelere Türkiye’yi bu alanda sınırlamayı önüne koydu. AB’ninde devreye girmesi ile birlikte Türkiye’nin ‘kazanım’ diye kamuoyuna anlattığı bütün pozisyonlar güme gitti. Yiğit konuyla ilgili değerlendirmelerini şöyle sürdürüyor: “Kimine göre Rusya Ankara’ya İdlib ve Libya dosyasını birlikte taşıdı. Elbetteki daha önce bu iki dosyanın bir arada pazarlık edildiği doğrudur. Çünkü Rusya’nın İdlib’de verdiği taviz sonucunda Türkiye Libya’ya yöneldi. Ateşkesin sağladığı sükunet sayesinde Türkiye Libya’ya yoğunlaştı, Suriye’den paralı asker transferin çoğalttı ve kendine ‘hatırı sayılır’ bir askeri alan açtı. Fakat Libya’daki Rus-Türk ortaklığıyla yönetilmek istenen siyasi müzakere süreci tıkandıktan sonra Rusya, Türkiye’nin Libya’daki genişlemesini durdurmaya odaklandı.”
Türkiye’nin hem Libya’da hem Doğu Akdeniz’de küresel bir blokla karşı karşıya olduğunun altını çizen Hamide Yiğit, Rusya’nın Türkiye’ye Libya’da taviz vermeyeceğini ekliyor: “Rusya’nın Türkiye’ye Libya’da sunacak bir taviz olduğunu düşünmek güç. Zaten Rusya Türkiye’nin bu sıkışmışlığından istifade ederek, ateşkesin sona erdiğinin mesajını verdi ve İdlib dosyasını açtı. Ancak görünen şu ki, Türkiye hem gözlem noktalarını hem de kendisine bağlı cihatçı grupları M4’ün kuzeyine çekmeyi kolay kabul etmeyecek. Çünkü Suriye ordusu alanını genişletir ve cihatçılar İdlib merkezine sıkışırlarsa, Türkiye’ye karşı öfkenin büyümesi de kaçınılmaz olacak.”
Göstergeler Türkiye’nin bütün cephelerde ricat etmek zorunda kaldığını gösteriyor. Bu yüzdendir ki Erdoğan ve temsilcileri diplomasinin faziletleri üzerinde nutuklar çekmeye başladı. Çünkü ne Libya’da, ne Suriye’de, ne de Doğu Akdeniz’de bu politikalarla gitmenin imkanı kalmadı. Ekonomik göstergeler de hızla kötüleşirken, iktidarın nasıl bir çıkış bulacağı merak konusu.