HÜSEYİN AYKOL
İstanbul-Maltepe’deki 1 nolu L Tipi Cezaevi’nde bulunan Ersan Nazlıer, bana gönderdiği mektupta içeriye kitap alımında çıkartılan zorluklara değinmiş. Malum yeni yönetmelikte içerideki akraba ve arkadaşlarınıza Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Yılbaşı ve söz konusu kişinin doğum gününde kitap gönderebiliyorsunuz ‘armağan’ olarak. İçerideki kişi, bu kitapları ancak iki ayda bir alabiliyor. Yani bayramlardan biri doğum gününe iki aydan daha yakınsa yandı. Şakran 2 nolu T Tipi Cezaevi’nde bulunan Necdet Kaya, yazarından izin alarak Kürtçeye çevirdiği “Hakkari’de Bir Mevsim” kitabını Ersan Nazlıer’e göndermiş. Kitap, idarede bir ay bekletilmiş ve daha sonra da “Türkçe dışında bir dil”de olduğu için muhatabına verilmemiş. Kürtçe, ülkemizde neredeyse her dört kişiden birinin anadili. İdare kitabın Kürtçe olduğunu elbette anladı ve biliyor. Ama Kürtçe diyemiyor. İçeriye örneğin Arapça ve İngilizce kitap alabiliyor ama Kürtçe alamıyor. Dahası adını anmaktan imtina ediyor. Bu yaklaşımı ne anlamak ne de kabullenmek mümkün olabilir mi?
* * *
Yusuf Kenan Dinçer’in Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi ile ilgili Ağustos 2020 ayı hak ihlalleri raporu -özetle- şöyle: “Covid-19 salgını boyunca sadece bir kez bir bardak çamaşır suyu ve sıvı sabun verildi. Sonra hiç temizlik malzemesi dağıtılmadı. Taner Korkmaz, ancak üç hafta sonra diş hastanesine götürüldü. Talat Şanlı’nın diş dolgusu 4 aydır yapılmıyor. Taner Korkmaz ve Akil Nergüz’e posta yoluyla gelen Halk Ordusu dergisinin pek çok sayısı verilmedi. Bu konuda yapılan itirazları Van İnfaz Hakimliği reddetti. Kurum Kütüphanesi’nden kitap dağıtımı 15 günde bir yapılıyordu. Artık ayda bir yapılıyor. Haftada 10 saat sohbet hakkının gasp edilmesi halen sürüyor. Taner Korkmaz, Y. Kenan Dinçer ve Murat Kaymaz’ın göndermek istediği kimi mektuplar ya el konuldu ya da çok geç gönderildi. Akil Nergüz’ün iki aylık ziyaret yasağına devam edildi. Avukat Ebru Timtik ve avukat Aytaç Ünsal’a hastanede müdahale edilmesine karşı hücresini yakan Akil Nergüz’e 11 gün hücre cezası verildi.”
* * *
Kandıra 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Zennur Durdu şöyle diyor: “Yeni Yaşam gazetenizi 2018-19 açlık grevi sürecinden bu yana okuyamıyoruz. Yasaklı. Sadece bununla da sınırlı değil. İlk başta dışarıdan bizlere yollanan kitaplar yasaklandı. Daha sonra üç taneyle sınırlandı. Yine mektuplarımız sürekli karalanıyor. Kurduğumuz cümleler sakıncalıdır denilerek bu yapılıyor. Pandemi gerekçesiyle sohbet, spor ve benzeri faaliyetler kaldırıldı. Hastaneye götürülmüyoruz. Revir sadece teknik bir kurum haline dönüştürüldü. Açık ziyaretler kaldırıldı. Radyolarımız bizlerden alındı. Yine görüntülü görüşme yapma koşulları yok diye bu imkan bize verilmiyor. Bu süreçte yemekler daha hijyenik olması gerekirken, hem kalitesi kötüleşti hem de miktarı azaldı. Üç kişiye bir kişilik yemek veriliyor. Son iki aydır sivri sineklerden geçilmiyor. Ne idare kendisi ilaçlama yapıyor ne de bizim iç ya da dış kantinden sinek ilacı almamıza izin veriyor.”
* * *
Bolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Lokman Yılmaz, gazetemize gönderdiği mektubunda şöyle diyor: “Ben Yüksekova’da özyönetim mücadelesi davasında yargılandım. Şu anda da dosyam Yargıtay’dadır. Davamla ilgili herhangi bir kuşku söz konusu olmayıp, her şey netleşti. Şu anda da Bolu F Tipi Cezaevi’nde hükümözlü olarak tutulmaktayım. Davamla herhangi bir ilgisi olmayan bir tebligat tarafıma yapıldı. Tanımadığım, ilk defa ismini duyduğum insanlar dosyama dahil edilmek istenmektedir. Gözaltına alınan tanımadığım insanlarla hem ailem, hem de ben karşı karşıya getirilmek istenmektedir. Tarafım hakkında birçok kuşku oluşturup, Yüksekova ilçesinde de bunun dedikodusu yaptırılıp, yıpratılmak ve itibarsızlaştırılmak isteniyorum. Bu tür dedikodu ve kirli bilgilerin nerelerde servis edildiği herkesin malumudur. Sahte, düzmece operasyonlarla tanımadığım insanlar üzerine ifade verdiğim ya da tanımadığım insanların üzerime ifade verdikleri gibi iddialar son derece gülünç ve art niyetlidir. Bu türden iddialar asılsız olup itibar ve ilgi gösterilmemelidir.”
* * *
Gazeteci arkadaşımız Aziz Oruç’un 23 Ağustos 2020 günü gönderdiği mektubu 21 Eylül günü bana ulaştı. Yani Aziz’in duruşmasının olduğu gün. Bu duruşmada tahliye olabilir diye beklemiştik ama olmadı. Umarız 9 Kasım’daki duruşmasında tahliye olur da, eşi ve çocukları kendisine kavuşur! Patnos L Tipi Cezaevi’nde bulunan mahpuslar, Yeni Yaşam’ı değil ama kimi gazeteleri eskiden okuyabiliyorlardı ama pandemi sonrasında hiçbir gazeteyi okuyamaz hale gelmişler. Gazetenin ya da kağıdın koronavirüsü taşımadığı bilimsel olarak kanıtlandı; ancak cezaevi böylesi bir tedbiri uygun görmüş. İnsanın inanası gelmiyor doğrusu!
* * *
Şakran 2 nolu T Tipi Cezaevi’nde bulunan Hüseyin Güçlü de gazetemizi alamamaktan muzdarip olan mahpuslardan. Gazetemizin bayilerde satıldığı halde, kendilerine halen verilmediğini anlattığı ve bana göndermek istediği mektubuna, “yalan yanlış bilgi veriyorsun” denilerek el konulmuş.
* * *
Kırıkkale F Tipi Cezaevi’ndeki okurlarımız pandemi öncesinde gazetemizi okuyabiliyorlardı. Ancak Basın İlan Kurumu’nun ilanlarını yayınlamayan gazetelerin içeriye verilmeyeceğini belirten yasa maddesi sonrasında, yasayı yanlış yorumlayan cezaevi idaresi, Evrensel gazetesini de içeriye vermemeye başlamış.
* * *
Dağıtımcı arkadaşlarımızdan Mikail Çağırıcı, çalışmaları esnasında yaşadıklarını kaleme almış. Aylardır süren inceleme sona ererse, yazdıkları dışarıya çıkacak ve yayınlanması için yayınevi aramaya başlayacak. Ancak yayınevlerinin pek çoğunun pandemi sürecinden sağ salim çıkabilmesi çok zor görünüyor maalesef.
MEKTUBU GELENLER:
———————————-
Lokman Yılmaz – Bolu F Tipi Cezaevi
Zennur Durdu – Kandıra 1 nolu F Tipi Cezaevi
Güven Süvarioğulları – Kandıra 1 nolu F Tipi Cezaevi
Mecit Alka – Kandıra 1 nolu F Tipi Cezaevi
Ramazan Nazlıer – Kırıkkale F Tipi Cezaevi
Ersan Nazlıer – Maltepe 1 nolu L Tipi Cezaevi
Aziz Oruç – Patnos L Tipi Cezaevi
Hüseyin Güçlü – Şakran 2 nolu T Tipi Cezaevi
Mikail Çağırıcı – Şakran 3 nolu T Tipi Cezaevi
- Kenan Dinçer – Van Yüksek Güvenlikli CİK