Batmanlı kadınlar anlatıyor: Bir yerde okumuştum ‘göğün rahmine eğilip karanlıkta kendini asan kadınların sesini duyuyor musun?’ Evet, eskiden kadının sesi duyulmazdı. Ancak şimdi duyduğumuz halde ses vermiyoruz
Elif Aydoğmuş
Uzman Çavuş Musa Orhan tarafından tecavüz edildikten sonra intihar ederek yaşamına son veren 18 yaşındaki İpek Er, ardında bir mektup bırakmıştı. Bu mektup İpek şahsında tüm kadınların çığlığıydı. İpek’in intiharı ile beraber Batman’daki kadın intiharları ve üniformalıların devleti arkalarına alarak Kürt kadınlarına yönelik işledikleri taciz, tecavüz suçlarını bir kez daha gündeme getirmiş oldu. Musa Orhan’ın tutuklanmaması, devletin cezasızlık politikalarını ve özellikle bölgedeki savaş politikalarını da bir kez daha gözler önüne seriyor. Hazırladığımız dosyanın ilk ayağında Batman’ın sosyolojik yapısını ve bu sosyolojik yapının devletin savaş politikaları ile nasıl kaşındığına değindik.
Ses var, yanıt yok
Dosyanın bugünkü ayağında ise konunun asıl muhatabı olan Batmanlı kadınların anlatımlarına yer vereceğiz. Batmanlı kadınlar asıl sorunun cezasızlık politikaları olduğunun farkında olsa da kadın örgütlerinin de yeterince aktif olmadığı eleştirisinde bulunuyor.
Xelat Yılmaz, bu durumu şu sözlerle anlatıyor: “Bir yerde okumuştum ‘göğün rahmine eğilip karanlıkta kendini asan kadınların sesini duyuyor musun?’ Evet, eskiden kadının sesi duyulmazdı. Ancak şimdi ise duyduğumuz halde ses vermiyoruz.”
Gerçeği söylemek gerekirse konuşmak istediğimiz birçok kadından “Başımı belaya sokmak istemiyorum”, “Bir şey söyleyince gözaltına alınıyoruz” cevaplarını alıyorum. Bu cevaplar bile bölge halkının nasıl bir baskısıyla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Tabii herkes için geçerli değil. Batman’ın Bağlar Mahallesi’nde kapısını çaldığım Xelat Yılmaz beni kırmıyor ve evine alıyor. Bilgisayar programcılığı bölümünden mezun olan Xelat Yılmaz, 27 yaşında. Xelat’a Batmanlı kadınların yaşadıkları sorunları soruyorum ve şöyle cevap veriyor: “Eskiden ataerkil toplum daha baskındı. Dolayısıyla kadının gücü bastırılmaya çalışılıyordu. Kadının sesi kısılmak isteniyordu. Şimdilerde birçok sorunu aşmış durumdayız.”
Topluma kabul ettirdi
Xelat, kadının toplum içerisinde varlığını kabul ettirmesinin tamamen kendi emeği olduğunu söyleyerek, “Kadın bilinçlenerek varlığının farkına vardı. Kendi değerlerini görerek sesinin kısılmasına izin vermedi. Kendi varlığını topluma da kabul ettirdi. Bugün Batman’da aile içerisinde kadının baskın rolünü görmek hiç de zor değil. Çok basit gelebilir ancak Batman gibi toplumlar için önemli kazanımlardır. Kadına söz hakkı verilmiyordu. Egemen bir erkek zihniyeti vardı. Baba, abi ne derse o olurdu” diyor.
Kadınlar bedel ödüyor
Erkeğe karşı verdiği bu büyük savaşın kadını çok hırpaladığını belirten Xelat, “Ekonomi, aile baskısı, devletin kadını korumayan yasaları, toplumsal baskı gibi birçok neden kadını intihara sürükledi. Kadın anlaşılmama sancısı çekiyordu ki hâlâ çekiyor ve sesine ses olacak bir şey istiyor” diye konuşuyor.
Kadının, özelde Batman’da genelde ise dünyada eskiye göre daha görünür olduğunu ifade eden Xelat, kadının bu kazanımları büyük bedellerle elde ettiğini söylüyor. “Kadınlar bir şeyleri yaratmak adına hiçbir zaman arka planda kalmadı” diyen Xelat, kadınların mücadeleci kimlikleriyle 90’larda ve öncesinde yaşanan ağır baskıları bertaraf ettiklerinin altını çiziyor.
Kadın kurumları kapatıldı
Kadınların bunca emek ve mücadele ile elde ettiği kazanımlarının en önemlilerinden kadın kurumları olduğunu söyleyen Xelat, kayyumların gelip kapatmasıyla bir kez daha bir boşluğa düşüldüğünü belirtiyor. Kayyumlardan önce kadına yönelik çalışmaların ön planda olduğunu hatırlatan Xelat, “Bir sorun yaşadığımızda rahatlıkla başvurduğumuz kadın kurumlarının kayyumlar eliyle kapatılması ardından sistematik bir baskı hissetmeye başladık. İster İstemez bunu hissediyorsunuz. Yani sanki bu topraklara ait değilmişsiniz gibi size ait değilmiş gibi bir hissiyata kapılıyorsunuz. Sizin iradeniz dışında bir şeyler oluyor. Bir kadın olarak burada yarın öbür gün problem yaşadığımda beni kollayacak birini göremeyeceğim arkamda” diyerek kadın kurumlarının varlığının önemine değiniyor.
Devlet istihdam sağlamıyor
Bu bağlamda Cumhuriyet gazetesi yazarı Işıl Özgentürk’ün yazısında Batmanlı kadınların yaşadıkları sorunları yalnızca feodal aile yapısına bağlamasını eleştiren Xelat, şöyle devam ediyor: “Işıl Özgentürk’ün söylediklerinin tamamına katılmamız mümkün değil. Örneğin kadınlar okutulmuyor söylemi gerçeği yansıtmıyor. Evet, eskiden hakikaten okutulmuyordu kız çocukları ama 21. yüzyıldayız! Doğallığında birçok şey değişiyor. Ailem okumadığı halde beni okutuyor. Ancak devlet bana iş istihdamı sağlamıyor.”
İpek içimizdeki yara
Özgentürk’e tepki gösteren, AKP’nin de samimiyetsiz olduğunu söyleyen Xelat, “Neden samimi bulmuyoruz? Çünkü genç bir kadın Uzman Çavuş Musa Orhan tarafından tecavüze uğruyor. Musa Orhan serbest bırakılıyor ve onu kollamaya çalışıyorlar. Bu gerçekten akla hayale sığacak bir durum değil. Hâlâ bizim yaramız ve hatırladıkça da çok fazla kanıyor içimiz” diyor titreyen sesiyle. Gözyaşlarına hakim olamayan Xelat, İpek’i tanımadığını fakat kadınların yaşadıkları travmalara çokça şahit olduğunu ve bunların kendisinde büyüyen bir yara olarak kaldığını söylüyor.
Sesleri duyuyor musun?
“Bir yerde okumuştum, ‘göğün rahmine eğilip karanlıkta kendini asan kadınların sesini duyuyor musun?’ Geçmişte bu böyleydi belki ancak bugün biraz daha duyar olduk. Tabii hâlâ kadının sesine ses olamıyoruz. Sorunlar gündeme geliyor ancak ses vermiyoruz” diyen Xelat kadın dayanışmasının da zayıflığına dikkat çekiyor.
Xelat, devletin kadına karşı işlenen suçlara yönelik cezasızlık politikalarıyla eril aile yapısının beslendiğinin özellikle altına çizerek, bunun ancak kadın dayanışmasıyla bertaraf edilebileceğini söylüyor.
‘Bir araya gelemiyoruz’
Kadın örgütlerinin yeterince aktif olmadığını ve kendilerini geri planda tuttuklarını da sözlerine ekleyen Xelat, son olarak şunları söylüyor: “İntiharların çoğunun nedeni aslında kadının yaşadığı sorunlarda yalnız bırakılmış olması ve bunun ağır bir psikolojik travmaya dönüşmesidir. Kadınlarımız gerçekten büyük baskı altında. Kadın olarak dayanışmayı büyütürsek her kadın birbirine dokunursa inanıyorum ki her şey çok daha iyi olacak ve o zaman kazanmış oluruz. Yani birlikte güçlüyüz diyoruz ancak bir araya gelemiyoruz. Kadın kurumlarının toplumdaki kadınlarla bağlarının zayıf olduğunu düşünüyorum. Kadın toplumun en büyük yarasıdır, bu yara büyüdükçe biz eksiliyoruz. Devletin, erkeğin baskısı üzerimizde ve bunun üstesinden tek tek değil topluca gelebiliriz.”
‘Ekonomik kazanç önemli’
Batman’ın sıcağında sokakta çok gezemiyorsunuz. Soluklanmak ve serinlemek için bir kafeye geçip oturduğumda Servet Süel ile karşılaştım. Servet Süel, 60 yaşlarında. Servet, takı tasarım işiyle uğraşıyor. Kendisiyle konuşmak istediğimde “Kamera olmazsa konuşurum” diyor. Kabul etmem üzerine masasına davet eden Servet de kadınların mücadeleleri sonucu geçmişe göre daha ileri bir noktada olduğunu söylüyor. Servet, kadınların sadece Batman’da değil her yerde sorunlar yaşadığını hatırlatıyor ve devam ediyor: “Ancak evet Batman’da bu sorunlar daha fazla. Yani buradaki kadın intiharlarının bu kadar fazla olması boşuna değil. Eksikler, sorunlar var ama kadınlar bu şehirde her geçen gün daha da ileri aşamaya gidiyor. Sosyal yaşam içerisinde daha fazla yer alıyoruz, ekonomik kazancını da kendi sağlamaya çalışan bir sürü kadın var.”
Kendisinin de geçmişte abisi tarafından çok fazla baskıya maruz kaldığını söyleyen Servet, “Ekonomik gücü elime aldıktan sonra çok daha fazla rahatladım. Takı tasarım işleriyle uğraşıyorum. Kendi ekonomimi kendim sağlıyorum. Kadınlar çalışırsa kendi ayakları üzerinde durabilirlerse sorunların çoğunu aşabilirler diye düşünüyorum” diyor.
‘Nereye başvuracağız?’
Konuştuğum isimlerden bir diğeri ise Nezahat Bayındır. Nezahat 26 yaşında atanamayan edebiyat öğretmeni. Konuştuğum isimleri bilinçli olarak üniversite mezunlarından seçtiğimi düşünmeyin. Türkiye’de üniversite mezunu olmak matah bir şey mi bilmiyorum ancak Batman’a giderseniz çok fazla karşılaşırsınız.
Batman’a köyden geldiklerini söyleyen Nezahat, köy yapısının şehre taşındığını ve şehir kültürü ile çatıştığını söylüyor. Köyden kente göçen ailesinin de feodal bir yapıya sahip olduğunu belirten Nezahat, “Aileme göre kadın evde oturmalı. Okulu çok sevdiğim halde aslında babam okutmak istemiyordu. Abimin ‘Ne olursa olsun okuyacak’ sözü üzerine okutulduğumu söyleyebilirim. Sonra üniversiteyi bitirdim eve döndüm. Benzer baskılar devam etti. KPSS’ye hazırlandım fakat atanamadım. Atanamadığım için ailemin baskısı devam ediyordu” diyor.
‘Kadına değer veren aile’
Nezahat, ailesinin baskıcı tutumlarının nedeninin ise dini yanlış yorumlamaları olduğunu söylüyor. Nezahat, bir süre sonra evlenmeye karar verdiğini de sözlerine ekleyerek şöyle devam ediyor: “Ne büyük tezattır ki eşimin ailesi ailemin tam tersine kadına inanılmaz değer veriyor. Biraz da aslında beni bu evliliğe iten bu ailenin yapısı oldu diyebilirim.”
‘Nereye başvuracağız?’
“Biz kadınların en büyük sorunu bir sorun yaşadığımızda nereye başvuracağımızı bilmiyor olmak” diyen Nezahat, “Kadın kendisine karşı bir suç işlendiğinde devlete şikâyet ediyor ancak erkek, kadından önce eve varıyor. Üstelik bir de erkek, şikâyetin intikamını alıyor. Kadınların en büyük sorunu devletin cezasızlık politikaları” diye anlatıyor.
Emniyet ‘barıştıralım’ dedi
Nezahat, devletin cezasızlık politikalarına bir gün karakolda bire bir tanık olduğunu şu sözlerle anlatıyor: “Kadın şiddete uğramış ağzı yüzü şiş, kucağında bebeği. Karakola başvuruyor ve karakol amiri ailesine diyor ki ‘Gelin barıştıralım’. Orada işi o adamı gözaltına almakken o hâlâ barıştırma derdinde. Bu olay karşısında o kadın ne yapabilir. Devlet destek vermiyor, aile yapısı zaten belli. Kadın tekrar evine dönüyor ve benzer şeyleri bir dahaki sefer de yaşadığında bu defa şikâyet etmiyor. Yani yasalar yetersiz olduğu gibi uygulanmıyor da.”
Kadınlar aktif olmalı
Nezahat, Xelat gibi kadın kurumlarının ya da örgütlerinin çalışmalarını eksik bulanlardan. “5-6 sene öncesine kadar HDP kadın meclisleri evlerimize geliyordu” diyen Nezahat, 2015’ten sonra kimseyi kapılarında görmediklerini söylüyor. Kadın örgütlerinin kadınlarla güçlü temaslar kurmaları halinde sorunların çoğunun daha hızlı çözülebileceğini söyleyen Nezahat, “Kadınların çoğu haklarını bilmiyor, bilse bile bu haklar devlet tarafından karşılanmıyor. Sonuç olarak kadın derneklerinin aktif olması lazım. Her mahallede komisyonların olabilmesi lazım. Erkekler bu kadın dayanışmasını gördüklerinde eminim o kadar rahat hareket edemeyecekler” diyerek kadın dayanışmasının önemine vurgu yapıyor.
Genç kadınlar aşıyor
İngiliz Dili Edebiyatı mezunu Fatma Saçıcı da atanamadığı için özel okulda çalışıyor. Fatma’ya göre Batman’da kadınların yaşadığı en önemli sorunlardan biri tek başlarına hareket etmelerine izin verilmemesi. “Batman erkeklerinde hakimiyeti elinde bulundurma arzusu var” diyen Fatma, erkeklerin bunu koruma içgüdüsü adı altında yaptığını düşünüyor.
Yine en belirgin sorunlardan bir diğerinin de ekonomik güvence olduğunu söyleyen Fatma, şöyle devam ediyor: “Kadınlar ekonomik kazançları olmadığı için ezilme duygusu yaşıyor. Yani tabii şimdilerde genç kadınlar bunu aşmaya çalışıyor. Ancak ülkede yoğun bir işsizlik varken ne kadar aşılabilir, muamma.”
Özgentürk kendini güncellesin
Cumhuriyet gazetesi yazarı Işıl Özgentürk’ün yazdıklarına ilişkin de konuşan Fatma, “Özgentürk belli noktalarda haklı olabilir ancak kendini güncellemesi gerekiyor. Çağ değişiyor, teknoloji gelişiyor, kadının mücadelesi farklı boyutlar kazanıyor. Bu mücadeleden Batmanlı kadınlar da nasibini alıyor. Çok abartarak ve çok eksik yazmış. Genellemeleri yanlış buluyorum” diyor.
YARIN: BATMAN’DA EĞİTİM DURUMU
Birinci bölüm için tıklayınız