Kadın intiharlarıyla gündeme gelen Batman’a gittik. Burada görüştüğümüz sosyolog Zozan Şimşek, Batman’da yaşanan kadın intiharlarının iktidarın savaş politikalarından bağımsız ele alınamayacağını söyledi
Elif Aydoğmuş
Batman, insanın duyunca bile tüylerini diken diken eden kadın intiharlarıyla anılan bir kent haline nasıl geldi? Ya da gerçekten Batman sadece kadın intiharlarıyla mı biliniyor, yoksa böyle bilinmesi mi isteniyor? Batman’a daha önce de gelmiş, insanı mahcup eden misafirperverliğiyle karşılaşmış biri olarak söylüyorum ki; devlet bu kent üzerindeki savaş politikalarına son verse birçok sorun bölge halkı tarafından çözülecek.
Kısa bir süre önce Uzman Çavuş Musa Orhan tarafından tecavüze uğradığı için intihar eden İpek Er’in çığlığı bir kez daha bu kentteki kadın intiharlarını gündeme getirdi. İstatistiki verilere baktığımız zaman da bu kentteki kadın intiharlarını gizlenemeyecek ölçüde olduğunu söylemek mümkün. Ancak Batman’daki intihar taciz, tecavüz vakalarının nedenlerini, ne sadece aile baskısıyla ne feodal yaşam tarzıyla ne de ekonomik sebeplerle açıklayabiliriz. Tüm bunlar, bu intiharların elbette birer nedeni fakat en büyük nedeninin bunları körükleyen devlet politikaları olduğunu söylemek mümkün. Yeni Yaşam gazetesi olarak tüm bunları konuşmak için bin 5 yüz kilometre uzağımızda olan Batman’a doğru yola çıktık.
Kayyumlar pas geçilemez
Batman’a ilk defa gelmedim. İlki kayyumlardan önce gerçekleşmişti. Niyetim kayyumların kuru antipropagandasını yapmak falan değil. Ancak kayyumların bölge halkının iradesine atandığı gerçeğini de bir kenara atamayız. Eğer Batman’a kadınların yaşadıkları sorunları araştırmak için geliyorsanız kayyumları pas geçemezsiniz. Çünkü söz konusu kayyumların ilk elden kadın kurumlarını kapattığını ve en önemlisi atama gerekçelerinden birinin eşbaşkanlık sistemine olduğunu birçoğumuz biliyoruz. Velhasıl, kayyum öncesinde gittiğim Batman’da kadınların sokaktaki eksikliğini fark etmezken, kayyum döneminde gittiğim Batman’da ilk gözüme çarpan kadınların sokaklarda, caddelerdeki eksikliği oldu. Kayyumların Batmanlı kadınlar üzerindeki olumsuz etkilerini dosyamızın ilerleyen bölümlerinde daha detaylı yer vereceğiz.
Kayyumlar ile başlamadı
Elbette Batman’da kadınların yaşadığı sorunlar kayyumlar ile başlamadı. 1990’lı yıllarda da özellikle kadın intiharlarının ya da şüpheli kadın cinayetlerinin en yoğun yaşandığı kenttir Batman. 90’lı yıllar deyince bölgede yaşayan Kürtlerin, faili meçhuller, köyden kente zorla göç ettirilmeler, okulların yakılması, genç kadınların askerler tarafından tecavüze uğraması gibi birçok olayla karşı karşıya kaldığını hepimiz biliriz.
4 gün sürecek dosyamızda zaman zaman kendi izlenimlerimi de aktarmanın yanı sıra daha çok Batmanlılarla konuştuklarımızı sizlerle paylaşacağım.
Batman’ın sosyolojik yapısı
Batman’da kadının yaşadığı sorunları anlamak için Batman’ın sosyolojik yapısını bilmek gerektiğini düşünüyorum. Buna bağlı olarak öncelikle sosyolog Zozan Şimşek ile Batman’ın sosyolojik yapısını konuştuk.
1980’den sonra hızlı bir kentleşme sürecine giren Batman daha önce Siirt’in ilçesi iken 1990’lı yıllarda il statüsüne kavuştu. Bu da nüfusun artması demek. Yaklaşık 700 bine yakın nüfusuyla Batman Kürt şehri olsa da Arap, Ermeni, Süryani gibi etnisiteleri de içinde barındırıyor. Yine inanç noktasında da büyük çoğunluğu Sünni Şafi olmasına karşı Ezidi, Hristiyan ve İslam’ın farklı yorumlarından çıkan tarikatçı örgütleri de bünyesinde bulunduruyor. Sosyolog Zozan Şimşek, Batman’da ağalık, şeyhlik, tarikatlar ve tabii 90’lı yıllarda yaygın olarak Hizbullah’ın da olduğunu söylüyor.
Çoğu belirsiz ölüm
90’lı yıllarda bölgenin toplamında işlenen faili meçhul cinayetler, köy yakmalar, kontrgerilla faaliyetleri insanların köyden kente göç etmesinin yolunu açıyor. Şimşek, köyden göç etmeyle beraber tüm bu farklı inanışların kentte birlikte yaşamaya başladığını belirterek sözlerine şunları ekliyor: “Beraber yaşama her birinde dominant olma çabasını ve paralel olarak çatışmayı başlatıyor. İşte bu çatışmalar faili meçhulleri beraberinde getirirken aynı zamanda şüpheli kadın ölümlerine de neden oluyor. Belki 90’lı yıllarda yaşananlar kadın intiharı olarak geçebilir, ancak bunların çoğu belirsiz ölümlerdir.”
‘Üreten kadın hapsedildi’
Batman’daki kadın intiharlarının Türkiye ortalamasının üstünde olmasının nedenlerini incelerken, dikkat edilmesi gereken hususlara değinen Şimşek, “Yukarda saydığımız sosyokültürel yapıyı ve bölgede süren 40 yıllık savaşı göz önünde bulundurmak zorundayız. Bu intiharların elbette bir diğer nedeni de köy hayatında üreten kadının kent hayatıyla beraber toprakla bağının kesilmesi ve üretimden kopmasıdır. Yani kadının köydeki doğal yaşamı kentte hapse dönüşmesidir. Bu da erkekle çatışmayı doğurdu. Yani Köyleri boşaltan devlet aslında bir yönüyle kadının doğa ile bağını kopardı ve erkekle daha şiddetli çatışmanın önünü açtı. Erkek namus olgusu üzerinden kadını eve kapatmaya başladı” diyor.
‘Kadın ganimet gibi görülüyor’
“Çok iyi biliyoruz ki çatışmanın ve savaşın olduğu yerlerde savaş iki noktada devam ettirilir. Bunlardan bir tanesi silahlı iki tarafın çatışması diğeri ise kadın emeği ve bedenidir. Ne zaman bir savaş narası yükselse ardından oradan bir kadın çığlığı gelecektir. Her zaman söylediğimiz gibi savaşta işgal edilecekler listesi toprak, mal, mülk ve kadın bedenidir. Galibiyetini bedenlerimizi işgal ederek duyurur ve kutlar. İpek Er’in Uzman Çavuş Musa Orhan tarafından tecavüze uğraması da bundan bağımsız değil. Bugün bölgedeki üniformalı kişilerin tecavüzleri bu kapsamda değerlendirilmelidir.”
‘İktidar mevcut zemini kaşıyor’
“Bir erkeğin öfkelenerek ya da cinnet geçirerek kadını öldürdüğünü söylersek bu yüzeysel ve basit kalır” diyen Şimşek, şunları söylüyor: “Ortadoğu toplumlarında kadının hor görülen ikinci sınıf insan konumunda olmasının, sosyolojik ekonomik, eğitimsel, dinsel, tarihsel kökleri vardır. Feodal ve dinin yoğun yaşandığı toplumlarda kadının yok sayılması zemini hazırdır. Batman da böyle bir sosyolojik yapıya sahiptir. Ve bugün iktidar bölgede ki politikalarıyla bu zemini kaşıyor.”
Batman gibi kapalı toplumlarda boşanmanın kabul edilemez olduğunu söyleyen Şimşek, “Özelde Batman genelde ise bölgede boşanamama hali vardır, bu da aile içi şiddeti kadın cinayetini beraberinde getiriyor. Ailenin dirliği diyen iktidar da böyle bir durumda kadının yanında yer almıyor dolayısıyla kadın çaresiz bırakılarak erkeğin eli güçlendiriliyor” diyor.
‘Temel neden devlet politikaları’
Şimşek bölge genelini ele alarak kadın cinayetlerinin ya da intiharlarının adına ne denirse densin en temel nedeninin devletin bölgede yürüttüğü savaş politikaları olduğunu altını çiziyor. “Diğer tüm nedenleri kapsayan bir nedendir devletin politikaları” diyen Şimşek, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bir yerde bir savaş olduğunda erk iktidar önce oradaki malı mülkü gasp eder ardından kadın bedenine saldırır. Kadına tecavüz ederek topluma ‘namusun da benim’ mesajı vermek istiyor. Batman üzerinde çok daha farklı bir savaş politikası yürütülüyor. Daha sert ve çok yönlü. Erkek her yerde belki gücünü iktidarın cezasızlık politikasından alıyor ancak inanın bu Batman’da iki katı kadar hissediliyor.”
‘Yaptırım yoksa tehdit vardır’
Musa Orhan’ın İpek Er’e tecavüz edip ardından serbest kalmasının detaylarının devletin Batman ve bölge üzerindeki politikalarını net olarak gösterdiğini söyleyen Şimşek, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Musa Orhan yazışmalarında diyor ki ‘ben kaç defa yaptım bana bir şey olmaz.’ Bu insanın daha önce tecavüz ettiğini söylediği kadınlar nerede? İntihar mı ettiler? Üzeri örtüldü mü? İşte bu cezasızlık politikası tecavüzlerin yolunu bu şekilde açıyor. Batman’ın feodal yapısından bahsettik bu noktada aile de ‘namus’ kavramı üzerinden yaklaşıp kadını yalnızlaştırınca intiharlar yaşanıyor. Eğer bu devlet yasalarıyla kadının yanında olsaydı bugün Batman gibi kapalı aile yapısının hakim olduğu bölgelerde kadınlar intihar etmek zorunda kalmazdı. Hiçbir yaptırımın olmadığı yerde her kadın tehdit altındadır. Yarın bizim öldürülmeyeceğimizin garantisi yok! Belki sıradaki benimdir…”
‘Sığ bir bakış açısı’
Cumhuriyet yazarı Işıl Özgentürk’ün Batmanlı kadınları ele alan yazısı Batmanlı kadınları aşağıladığı eleştirileriyle karşı karşıya kalmıştı. Daha da ötesi AKP Milletvekili Ziver Özdemir Özgentürk hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Özgentürk’ün yazdıklarını nasıl değerlendirdiğini sorduğumuz Şimşek, “Işıl Özgentürk’ün yazdıklarını tümden reddetmiyorum. Benim eleştirdiğim nokta burada yaşananlara sığ bir bakış açısı gerçekleştirmiş olmasıdır. Yukarda da belirttim kadın intiharları bu bölge üzerinde yürütülen savaş politikalarından bağımsız değildir. Eğer bir değerlendirme yapmak istiyorsa bunu göz önünde bulundurmak zorundadır” diyor.
‘Batman üzerinde şov’
Şimşek, asıl şaşırdığı şeyin AKP’liler tarafından Özgentürk’e tepki gösterilmesi olduğunu şöyle açıklıyor: “İnsanların aklı ile oynuyorlar. Eğer sen Batman’a bu kadar değer veriyorsan, Batman için yazılan Özgentürk demecine soruşturma açmazsın, İpek Erin tecavüzcüsü Musa Orhan’ı tutuklar ve gereken cezayı verirsin. Zaten samimiyetsizlik burada başlıyor. Batman üzerinden şov yapıyorlar.”
Türkiye ortalamasının tam tersi
Türkiye’de erkek intiharları yüzde 70 civarındayken kadın intiharlarının yüzde 25 civarında görüldüğünü söyleyen Şimşek, “Batman’da durum tam tersidir. Erkek intihar oranı yüzde 25 iken kadın intihar oranı yüzde 74’tür” diyor. Nazlı Görmeli Kurt ve Songül Araç’ın yaptığı araştırma tezine göre de Batman Bölge Devlet Hastanesine 1 Haziran 2012 – 1 Haziran 2017 tarihleri arasında 1043 kişi intihar ve intihar girişimi nedeni ile başvuruyor. Otomasyon kayıtlarına ve dosya bilgilerine ulaşılamayan 147 kişi çalışma dışı bırakılıyor. Çalışmaya alınan 896 kişiden 78’i ölüm ile sonuçlanıyor. Toplamda vakaların %83,4’ünün kadın, %16,6’sının ise erkek olduğunu söyleyen bu çalışma da Batman’daki kadın intiharlarının gözle görülür ölçüde fazla olduğunu gösteriyor.
YARIN: BATMANLI KADINLAR ANLATIYOR