Van’da helikopterden atıldıkları hastane raporuyla kanıtlanan Şiban ve Turgut’a yapılanları ‘vahşet’ olarak tanımlayan insan hakları savunucuları, ‘dur’ diyebilecek demokratik bir iradeye ihtiyaç olduğunu vurguladı
Van’ın Çatak ilçesinde operasyona çıkan askerlerce 11 Eylül’de gözaltına alınan Osman Şiban ve Servet Turgut, 2 gün sonra hastanede ortaya çıktı. Helikopterden atıldıkları hastane raporuyla doğrulanan 8 çocuk babası Osman Şiban (50) taburcu edildikten sonra dün Mersin’e götürülürken, Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi yoğun bakım ünitesinde tedavisi süren 7 çocuk babası Servet Turgut’un hayati tehlikesi sürüyor.
Köylülerin gözaltına alınması ve hastane raporuyla helikopterden atılmalarına tepki gösteren insan hakları savunucuları, “vahşet” olarak tanımladıkları bu olaya “dur” diyebilecek demokratik bir iradeye ihtiyaç olduğunun altını çizdi.
‘Uluslararası kuruluşlar heyet göndermeli’
İnsan Hakları Derneği Onursal Başkanı Akın Birdal, köylülerin helikopterden atıldıklarının hastane raporuyla kanıtlandığına dikkat çekti. Van Valiliği’nin yaptığı açıklamanın bir karşılığının olmadığını ifade ederek, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun acilen Van’a giderek gerekli incelemeleri yapması gerektiğinin altını vurguladı. Birdal, devlet kurumlarının yanı sıra uluslararası insan hakları kuruluşlarının bölgeye heyet göndermesi ve incelemelerde bulunması ve sonuçları kamuoyuyla paylaşması gerektiğini kaydetti.
‘Demokratik muhalefet çığlığı’
Arjantin’de insan hakları savunucuları ve muhalefet temsilcilerinin devlet yetkilileri tarafından helikopterden atılmasını anımsatan Birdal, olayın yıllar sonra ortaya çıkmasına rağmen faillerin yargılandığını belirtti. Birdal, “O nedenle bugün bunu yapanlar da bir gün mutlaka bağımsız mahkemelerde yargılanacaklardır” dedi.
Yaşam hakkı başta olmak üzere temel insan hakkı ve özgürlüklerin ayaklar altına alındığını vurgulayan Birdal, “Bu suç Türkiye halklarına karşı ve bütün insanlık onuruna karşı yapılmış bir suçtur. O nedenle o acıyı hepimizin hissetmesi gerekiyor. Ve buna dur diyecek demokratik bir muhalefetin çığlığını yükseltmek gerekiyor” çağrısında bulundu.
‘Mesele Kürt olunca’
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, yaşanan olayın 1990’lı yılların uygulamalarını hatırlattığını belirterek, “Mesele Kürt olunca yaşananlar çok çabuk görmezden geliniyor” diye konuştu.
Yoleri, “Yaşam hakkının bu şekilde ihlal edilmesi kabul edilemez. Savaş ya da çatışma ortamlarında özellikle sivillerin zarar görmemesi adına Türkiye’nin imzaladığı bir takım uluslararası sözleşmeler var. Dolayısıyla sivillerin burada açıktan zarar görüyor olması, imzalanan uluslararası sözleşmelerin ihlal edildiği anlamına gelir” ifadelerini kullandı.
Son olarak Yoleri, “İnsan hakları örgütleri, hukuk kurumları, siyasetçiler, sendikaların bu tür olayların engellenmesi için ortak bir mücadeleyi büyütmeleri gerekiyor” çağrısı yaptı.
‘Hukuk devletinden bahsetmemiz imkansız’
Bölgede yaşananalar karşısında uygulanan cezasızlık politikasının işkence olaylarında artışa neden olduğuna işaret eden Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Başkanı Ayşe Acinikli, failler yargılanmadığı için işkence dozajının da artığını kaydetti. Ülkede bir hukuk sistemi değil, şiddet sistemi oluştuğunu ifade eden Acinikli, şunları söyledi: Artık bir hukuk devletinden bahsetmemiz imkansız. Türkiye’de hukukun ve demokrasinin olduğu bir sistem işletilmiyor. Polisin istediğini yapabildiği bir sistem işletiliyor. Van Çatak’ta yaşanan bu olay bunun sonucudur. Bir insanın helikopterden atılmasını tarif edebilecek bir sözcük bulamıyorum.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı